ey şehri istanbul
haberin ola ben çok yanlızım... keşke yanlızlığım kadar bende olabilseydin, hatta adın yanlızlık kalabilseydi... biliyorum bende yanlızlığın kadar sende değildim... dert ve keder denizinde çığlık çığlığayız bir farkla; kumrular ve bülbüller seni bestelemekte... ben yine yanlızlığın koynundayım...
ey şehri canım
haberin ola ağlamak vaktindeyim... zaman vuruyor mızrabını hasretime, yokluğun gönlümün sazı... ismini kazıdım tüm güftelerime... sızım sızım sensizlikle dolu içim... sensizlik sessizlik... ben yine sensizliğin kıyısındayım...
eh şehri yarim
haberin ola ümidim tükeniyor... elimden dal gibi düştü son kalanı da.. ümit olmayınca yaşam çok uzak kalıyormuş eski dostum... umutlarım tırpanla biçildi...
ey şehri cananım
gölgeler düştü yüreğimin üstüne... hayat ince bir işmiş.. mevsimlerle sınamaya başladı beni, sevdiğim çiçeklerle... sonra bir yılan gibi dolandı ayaklarımdan başlayarak, sonra diken oldu oldu kanattı ruhumu... bunlara rağmen yaşanırdı... yaşanırdı yüreğinde taşıdıklarına bakınca, sıyrılınca tüm yüklerden... yüreğimden ayrılışındı sırtıma konan en büyük yük...
ey şehri istanbul
gözümde değil para, pul... herşeyin senin olsun taşın toprağın martı sesin dalgaların...kaybolan aşkın peşindede değilim artık... haberin ola son nefesimi verirken avuçlarımdan sen düşüyorsun....