Ne zaman ki adımlarının temposunu hatırlamayı beceremesem, tenhalaşıyor dünya. Bir gün gelecek olsan daha görmeden anlamalıyım sen olduğunu; oysa gelişinin sesini unutmuşum, topuklarının sesi mi çıkardı yoksa yumuşak bir melodimi olurdu attığın her adım. Hatırlat bana, seni hınca hınç dolu bir sokakta bile bulmamı sağla…
Nasıl severdin sen, gözlerinin şefkati aklımda da, bana bakışını yitirdim. Şimdi hiçbir gözün görmediği, kimsenin bakmayı akıl edemediği bir yerlerde, olur ya sen bulursun diye beklemekteyim. Ellerinin şeklini unutmuşken, bana uzandıklarını hayal etmek ne garip. Oysa gerek yok ellerinin güzelliğini görmeme, silerken gözyaşlarımı, anlayacağım ki senin ellerin uzanmış bana.
Uzun zamandır sık sık düştüğüm çıkmazlarda, gülümsemeyi becerebildiğim o senli zamanları düşünüyorum. Tanıdık hüzünleri nasıl biranda çıkarıp atardın içimden, nasıl bilirdin beni güldürmeyi. Senin yanındayken uğrayan en küçük üzüntünün bile çekeceği vardı bilirdim. Şimdi sensizliğimden istifa eden her şey üst üste gelirken, sihirli bir değneğin olduğunu zannetmeye başladım. Ya da sen sihirliydin kim bilir. Belki de bu yüzden bir toz bulutunun içinde kaybediverdim seni. Yine de unutmayacağım, bir dokunuşunla dünyanın pisliğini attığını üzerimden, gülümsettiğin her anın izi hala dudaklarımda, asla silinmeyecek varlığın yüzümden. Anımsamasam da değneğinin şeklini, bir zamanlar bana nasıl dokunduğunu bileceğim hep…
Adım neydi benim? Ne zaman sesini duymayı istesem ve beceremesem sana seslenmeyi, kendi adımı yitiriyorum. Sinirlendiğinde perde perde yükselirdi kararlılığın vurgusu, söylediğin her kelime ete kemiğe bürünürdü. Hayran bırakırdın konuştuğun herkesi; oysa ben adımı anımsamıyorum. Nasıl seslenirdin bana, kızdığında ismim sevgiyle anılışını yitirir miydi, yoksa hep taşır mıydı sana özgü tınılarını. Nasıl seslenirdin bana, şimdi bir yerlerde beni andığına inanırken, isimsiz bir küskünlüğe bulanıyor yokluğun.
Ben zaten hiç kırılmadım sana, hiç küskün kalmadım. Tüm kızgınlığım yokluğunaydı, olmayışına kırıldım, gidişine gönül koydum ben… Hiç sen olmadın hüzünlere karışan, bazen bulandı hatıralar, bazen attığın adımların sesini unuttum, bazense beni sevmeni anımsamak istedim çaresizce. Hepsinin suçlusu yokluğundu, sen bulaşmadın üzüntülerime… Sen sihirli değneğiyle dokunup, toz bulutuyla kaybolan, adımı hatırlamasam da, seni unutmadım…
]
Seni Değil, Adımı Unuttum...
Adım neydi benim? Ne zaman sesini duymayı istesem ve beceremesem sana seslenmeyi, kendi adımı yitiriyorum.