Serin Bir Ankara Gecesi
İnsan en çok kendi hikâyesini anlatırken zorlanırmış ve en çok kendi hikâyesini dinlerken ağlarmış.
Serin bir Ankara gecesi…
Kadının yüreği, bakla kırı rengine dönmüştür artık…Yolu açık olsun, der sevdiği adamın
ardından tüm kırgınlıklarını unutarak.Hayat zamansız terk edişler ve terk edilişlerle dolu ! der
aynadaki yorgun yüzüne.Sahiden bitti, sessiz sedasız bir solukta bitti işte!
Serin bir Ankara gecesinde, yüreğinin titrek kavaklarında son kez eser kadın.Dokunulmamış
ve belki de hiç fark edilmemiş yarasına bakar, acısı büyük olmayan ama ömür boyu sızısı
kalacak yarayı son kez kırılan yanıyla sever.Artık hiçbir son için ağlamayacağına söz verir
kendine.
Hayat da insanlar da zamanın ardına saklanabiliyor, asıl mesele yaşadığın tüm anları bir daha
asla tekrarı olmayacak gibi coşkuyla yaşayabilme heyecanında saklı.Sevdiği adamın gözlerine
bir daha göremeyecek gibi bakardı kadın ve bir gün bitebileceğini düşünmeden yaşardı
sevdasını.Şimdi geriye kalan kırık dökük ve onu zamanlı zamansız yaralayan parçalar kaldı
yüreğinin içinde.Anlat derdini, dediklerinde eskisi gibi anlatmak istemiyor ve kendi içsel
dünyasında anılarına yolculuk yaparken yalnızlığı seçiyor.
4 EYLÜL 2006
BİNNUR EDİSAN