Geçiyor Bizden de

Evden çıkıp dışarıdaki sıcağı yutmak istemediğim bir gün...

yazı resim

Evden çıkıp dışarıdaki sıcağı yutmak istemediğim bir gün… Yoğunluktan ve koşturmalardan boğulmuşluk… İptal edilmiş özel dersler, görüşmeler, toplantılar…

Dinginlik…

Arada bir iki dostumun huzur veren sesi, kitaplar, dergiler, buz, kola, açık pencere, odada hafif bir esinti, dağınık çalışma masası, bilgisayar ve kahve…

Son yazımı okuyan dostum Fundayla bilgisayar ekranı karşısında sohbet…

Çok etkilendim son yazıdan, diyor ve ekliyor: Ama öyle bir geceden böyle bir yazı çıkardı. Sen çok asil bir kadınsın! Kendi cephende sonsuz bir asalet ve hoşgörüyle yaşıyorsun aşkı… Karşı tarafın aslında hiç önemi olmadığını anladım seni okurken. Senin bakışın önemli aslında. Ve sen çok dik, çok asil bakıyorsun yaşanmışlığına, diyor.

Dik durmak, diye geçiriyorum içimden. Tam da bu yaşanmışlık yüzünden boynumun ömür boyu bükük kalacağını kabulleniyorken…

Veda gecesi! O gecenin sonunda evime girdiğimde , Fundayla uzun uzun konuşmuştuk hislerimi, hüznümü… Hatta sohbetin soluk aralarında şahane bir yazı da çıkarmıştı. Duygularıma tercüman olan satırlarını okuduğumda çok uzaklara gitmiştim bile…

Şöyle demişti Funda beni konuşturduğu yazısının bir paragrafında:

‘Kaç aşk sabahladı kapımda umutsuzca... Kaç aşk bırakmadı peşimi umarsızca... Elimin tersinde kimsenin görmediği bir yazgıyla yazıldın... İttim sandı herkes elimin tersiyle. Oysa orada kazılıydı iki hece...’
Evet, artık hiçbir zaman fısıldayamayacağım iki hecelik adın!

Aynı hüzün yine basıyor yüreğimi… Geceyi başa sarıp sarıp dağıldığımı anlamasın; üzülmesin diye sadece, sahiden ne garip bir vedaydı, diyorum.
Seni tanıdıkça, diyor. Daha da çok seviyorum ve sana duyduğum saygı da artıyor.
Hislerimiz ortak...

Asalete gelince, bu dostlarımın asaleti… Hoşgörüyse ömür boyu… Yıllar önce, sevdiğim adamın, şu dünyada sana kim ne yaparsa yapsın affedersin! Bir bana karşı acımasızsın ve bir beni affetmezsin, deyişini hatırlıyor; gülümsüyorum.

Oysa bak, affetmek şöyle dursun, bu dünyada hatalarına bile sahip çıktığım tek adam senmişsin…
Gecenin son saatleri…

Ve yine duygu sığınağım Sezen’i dinliyorum… Geçiyor bizden de, diyor:

'Bir masaldı aslında
Ne yazık sonu yoktu
Bir şarap sofrasında hazin,
kibar bir vedayla son buldu!
Ama biz biliyorduk; bir daha çok zordu
Kederle gülüyorduk o esnada
Bir yıldız hızla kayıyordu.

Ah, geçiyor bizden de, bitiyor ömürler
Can çekiyor elbette!
Ama çok yaralı gönüller

Bıraksam her şeyi, dönsem bir türlü
Vazgeçsem hayattan, ölsem bir türlü!'

Bu yazıdaki ilham kaynağım ismi iki hecelik beyefendiye ve sohbetiyle yazıyı anlamlandıran ; şekillendiren çok değerli dostum Funda Bilgili’ye sonsuz teşekkürler…

Ve tabii Sezen Aksu’ya…

BİNNUR EDİSAN
TEMMUZ 2008

Yorumlar

Başa Dön