Tam da Alışıyorken
(Ferferime...)
Gecenin en sessiz saatleri…
Telefonumdaki akşamüstünden kalma mesajı, tekrar tekrar okuyorum.Çığlık çığlığa bir yarım kalmışlık daha…Yarım yamalak bir sevda daha…
Ah, tükenişler!
‘ Şeytan diyor ki ‘sil numarasını; kapat telefonu; kaybol hayatın içinde!’ Bu his canavarca ağrıtıyor midemi.Tam da alışıyorken…’ Oysa hayat boyu bir şeylere alışmaya çalışmakla geçti güzelim günlerimiz.
Mutluluk denilen o büyüleyici kavramı bir tarafından yakaladığımız an, şekilden şekle sokup ya giderse, diye korkmadık mı?
Tam da alışıyorken, demiş ya dostum.Nelere alışmadık ki.Mesela; büyümenin bu kadar dert yüklü olabileceğini düşünemezdim küçükken. Şimdi gençliğin ikinci yarısındayken anlıyorum gerçekleri.Yıllar önce on sekiz yaşının nasıl da değerli olduğunu anlatan annemi anlayamazdım, şimdi ben anlatıyorum herkese…
Kaybolmak hayatın içinde, hem de ne bir yere gitmeye çalışarak ne de birilerini arayarak.Sadece kaybolmak…Silmek telefon numaralarını…Tek kişilik planlar yapmak geleceğe dair...Yokluklara alışmak…Var olmaları yadırgamak…
Yarım kalmış sevdalar…Ardından öylece bakakaldığımız ve gitme, diyemediğimiz sevdiklerimiz…Yalnız kalmış sokaklarda tek başına yürümek, yağmurun kokusunu toprak kuruduktan sonra duyumsamak…Geç kalmak işte! Hayata, yaşananlara, aşklara…