"Kelimelerin gücüyle dünyaları değiştirin."

Tevekkül ve İnsan Iradesinin Sınırları: İslami Perspektiften Sebep-Sonuç İlişkisi

yazı resim

İnsan yaşamının her alanında karşılaştığımız başarı ve başarısızlıklar, planların tutmaması ya da beklenmedik sonuçlar, bizi sürekli olarak kendi gücümüzün sınırları ile yüzleştirmektedir. Bir doktor tüm bilgisini ve tecrübesini kullanmasına rağmen hastasını kaybedebilir; bir öğretmen en iyi niyetle çabalasa da öğrencilerinin tamamı başarılı olamaz; bir cumhurbaşkanı ülkesinin kalkınması için ne kadar çaba sarfederse etsin, ekonomik krizlerle karşılaşabilir. Bu durumlar bize önemli bir gerçeği hatırlatmaktadır: İnsan planlar yapar, ancak sonuç her zaman planlandığı gibi olmaz. İslam düşüncesinde bu durum, tevekkül kavramı ve Allah'ın mutlak iradesine teslimiyet anlayışı çerçevesinde değerlendirilmektedir.
İnsan Gücünün Sınırları ve Örnekler

Tıp Alanında

Tıp biliminin geldiği son nokta itibarıyla, hastalıkların teşhisi ve tedavisinde büyük ilerlemeler kaydedilmiştir. Ancak her doktor, tüm bilgi birikimi ve teknik imkânlara rağmen, hastasının yaşamını kurtaramadığı durumlarla karşılaşmaktadır. En basit ameliyatlarda bile beklenmedik komplikasyonlar ortaya çıkabilir, en başarılı tedaviler sonuçsuz kalabilir. Bu durum, hekimin eksikliğinden değil, insan gücünün doğası gereği sınırlı olmasından kaynaklanmaktadır.

Eğitim Alanında

Eğitim sisteminde de benzer bir tablo ile karşılaşılmaktadır. Bir öğretmen, öğrencilerinin tamamının başarılı olması için elinden gelen her şeyi yapabilir, en iyi öğretim yöntemlerini kullanabilir, her bireysel ihtiyaca cevap vermeye çalışabilir. Ancak sonuçta öğrencilerin tamamı aynı düzeyde başarı gösteremez. Bazıları derece yaparken bazıları ortalama seviyede kalır, bazıları ise başarısız olabilir. Bu durum, öğretmenin yetersizliği değil, başarının sadece çaba ile sınırlı olmadığının göstergesidir.

Siyasi Yönetim

Siyasi liderlik açısından da durum farklı değildir. Bir cumhurbaşkanı, ülkesinin her alanda kalkınması ve gelişmesi için kapsamlı politikalar geliştirebilir, uzman ekiplerle çalışabilir, en iyi stratejileri uygulayabilir. Ancak küresel ekonomik dalgalanmalar, doğal afetler, uluslararası gelişmeler gibi kontrol edilemeyen faktörler nedeniyle ülke ekonomik krizlerle karşılaşabilir. Bu durumlar, yöneticinin planlarının ve çabalarının yeterli olmadığını göstermektedir.

Tercih Danışmanlığı Alanında

Tercih danışmanlığında da benzer paradokslarla karşılaşılmaktadır. Bir tercih danışmanı, öğrencinin akademik başarısını, ilgi alanlarını, üniversite kontenjanlarını ve geçmiş yılların verilerini en detaylı şekilde analiz ederek hatta nicel veri analizi yaparak en uygun tercih listesini hazırlayabilir. Tüm hesaplamalar mükemmel görünse de, sonuçlar beklenenden farklı çıkabilir. Sıralaması çok iyi olan bir öğrenci hiçbir bölüme yerleşemezken, daha düşük sıralamaya sahip başka bir öğrenci tercih ettiği bölüme girebilir. Bu durum tercih danışmanının yetkinliği ile ilgili değildir. Üniversite yerleştirme sistemindeki dinamikler, diğer adayların tercihleri, o yılın özel şartları gibi pek çok değişken, en titiz hesaplamaları bile alt üst edebilmektedir. Tercih danışmanları, tüm uzmanlıklarına rağmen, nihai sonucu garanti edemedikleri gerçeği ile yüzleşmek durumundadırlar.

İslami Perspektiften Değerlendirme

Kulluğun Hakikati

İslam inancına göre, bu durumların temel sebebi insanın "kul" konumunda olmasıdır. Kur'an-ı Kerim'de geçen "Ey insanlar! Size bir örnek verildi, onu dinleyin! Şüphesiz, Allah'tan başka yalvardıklarınız, hepsi bir araya toplansalar bile, bir sinek bile yaratamazlar. Şayet sinek onlardan bir şey kapsa, onu kurtaramazlar. İsteyen de aciz, istenen de!" (Hac Suresi, 73) ayeti, insan gücünün sınırlılığını en çarpıcı şekilde ortaya koymaktadır. Bu ayet, sadece putperestlerle sınırlı bir eleştiri değil, aynı zamanda insanın genel konumuna dair önemli bir hatırlatmadır. En gelişmiş teknolojiye sahip olan insanoğlu, basit bir sineğin sahip olduğu karmaşık yaşam sistemini bile yaratamaz. Bu durum, yaratma gücünün yalnızca Allah'a ait olduğunu göstermektedir.

Allah'ın Mutlak İradesi

"Ve Allah sizi ve yaptığınızı yaratmıştır" (Saffat Suresi, 96) ayeti, insanın eylemlerinin bile Allah'ın yaratması kapsamında olduğunu bildirmektedir. Bu, insanın sorumluluğunu ortadan kaldırmaz, ancak sonuçların mutlak belirleyicisinin Allah olduğunu hatırlatır.

"Ve Allah'ın dilemesi dışında siz dileyemezsiniz. Şüphesiz Allah her şeyi bilendir, hikmet sahibidir" (İnsan Suresi, 30) ayeti ise insan iradesinin Allah'ın iradesine bağlı olduğunu açıklamaktadır. İnsan isteyebilir, planlayabilir, çaba gösterebilir, ancak bunların gerçekleşmesi Allah'ın dilemesine bağlıdır.

Sebep-Sonuç İlişkisinin Hakiki Boyutu

İslam, sebeplere sarılmayı emreder ancak sebeplerin mutlak belirleyici olmadığını da hatırlatır. İnsan tedbir almalı, elinden geleni yapmalı, ancak sonucun tamamen kendi kontrolünde olduğunu sanmamalıdır. Bu anlayış, ne fatalizme ne de sebepleri tamamen inkar etmeye götürür. Aksine, dengeli bir yaklaşım sunar: Çaba göster, ancak sonucu Allah'a bırak.

Şirkin Tanımı ve Tehlikesi

Kur'an'da geçen "Ve yardım edilir umuduyla Allah'tan başka tanrılar edindiler. Onlara yardım etmeye güçleri yetmez. Onlar ise onlar için hazırlanmış askerlerdir" (Yasin Suresi, 74-75) ayeti, yardımı tamamen başka varlıklardan beklemenin şirk olduğunu bildirmektedir. Bu bağlamda, bir kişinin başarısını tamamen bir tercih danışmanına, sağlığını tamamen doktora, ülkenin geleceğini tamamen siyasi lidere bağlaması, bir tür şirk tehlikesi barındırmaktadır. Bu durumlar Allah'tan gelen yardımın aracıları olarak görülmeli, ancak mutlak güvenilir kaynaklar olarak değerlendirilmemelidir.

Tevekkülün Gerçek Anlamı

Tevekkül, tembellik ya da hiçbir şey yapmamak değildir. Aksine, elinden geleni yaptıktan sonra sonucu Allah'a havale etmektir. "De ki: Allah'ın dilediği dışında kendime bir fayda ve zarara sahip değilim" (Araf Suresi, 188) ayeti, Nebimiz Muhammed'e bile bu hakikatin öğretildiğini göstermektedir.

Dengeli Yaklaşım

Tevekkül anlayışı şu dengeyi gerektirir:

Çaba ve Planlama: İnsan, hedefine ulaşmak için elinden gelen her şeyi yapmalıdır. Bilimsel yöntemleri kullanmalı, uzmanlık alanında kendini geliştirmeli, en iyi stratejileri belirlemelidir.

Tevazu ve Alçakgönüllülük: Başarılarında kibirlenmemeli, başarısızlıklarında ise umutsuzluğa kapılmamalıdır. Her durumda Allah'ın hikmeti olduğunu bilmelidir.

Sonuca Teslimiyet: Tüm çabalardan sonra ortaya çıkan sonucu, Allah'ın takdiri olarak kabul etmelidir.

Pratik Hayatta Uygulanması

Meslek Hayatında

Bir doktor hastasını tedavi ederken tüm bilgi ve becerisini kullanmalı, ancak sonucu tamamen kendine mal etmemelidir. Bir öğretmen en iyi öğretim yöntemlerini uygulamalı, ancak tüm öğrencilerinin başarısız olması durumunda kendini suçlamamalıdır. Bir tercih danışmanı en detaylı analizleri yapmalı, ancak beklenmedik sonuçlar karşısında tevekkül göstermelidir.

Bireysel Gelişimde

Bu anlayış, kişinin hem sorumluluk bilinci taşımasını hem de aşırı kaygıdan uzak durmasını sağlar. Hedeflere ulaşmak için çaba gösterilmeli, ancak başarısızlık durumunda ruh sağlığı korunmalıdır.

Toplumsal İlişkilerde

İnsanlardan beklentiler makul seviyede tutulmalı, kimse mutlak kurtarıcı olarak görülmemelidir. Yardım Allah'tan gelir, insanlar sadece aracıdır.

İnsanın kendisine ya da başkalarına mutlak anlamda faydası olmadığı gerçeği, onun değersizliğini değil, konumunun doğru şekilde anlaşılması gerektiğini göstermektedir. Bu anlayış, hem bireysel hem de toplumsal anlamda sağlıklı bir bakış açısı geliştirilmesine katkı sağlamaktadır. Tevekkül, ne pasiflik ne de sorumsuzluktur. Aksine, en aktif çabayı gösterdikten sonra sonucu Allah'a havale etmektir. Bu yaklaşım, başarıda tevazu, başarısızlıkta sebat sağlar ve insanı hem kibir hem de umutsuzluk tehlikelerinden korur. Günümüz dünyasında, temizlik personelinden tutun da siyasi liderlere kadar, her alanda faaliyet gösteren insanların bu hakikati hatırlamaları, hem kendileri hem de toplum için faydalı olacaktır. Çünkü gerçek güç ve kudret yalnızca Allah'a aittir ve "Şüphesiz göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. O yaşatan ve öldürendir. Ve sizin Allah'tan başka hiçbir veli ve yardımcınız yoktur" (Tevbe Suresi, 116) ayetinin hatırlattığı bu hakikat, her dönemde geçerliliğini korumaktadır.

Yorumlar

Başa Dön