sen yokken
harman oldu düşevurum arsız yüreğimin koynunda
alına al moruna mor sabahlara selam ettim yıllarca
hedef oldu yürek tüm oklara nişan tahtasında
her zehir dolu kadeh bana sunuldu…içtim
uçurtmalarımın kopan kuyruğunda savruldu yaşam
zalim ellerinde oyuncak aramadı zaman/ben vardım
azgın nehirlerin arsız akıntısında yitiyordu düş(ünce)ler
noktalara varılıyordu virgülleri koymadan
imgesiz…sayıklamalarımın ötesinden kopup gelen bir melodiye düştü şiir
annemin sesinde yankılandı ninniler
mesafelerde kaybolan bir sis çaresizliğin sessizliği
şehvetimin her rengini çaldı benden geceler
…renksiz saatlerde bir başıma
özlem har vurduğunda yüreği harman savrulmadı
…savrulan sevdamın çiçekleri
yapışıp kaldı…hiç çıkmadı yanık kokusu üzerimden
lakin anlayan bilir…bozuldu akrostişler…bilemedin
epopelerde gerçekleşen mucizelere kaldı umudun sapkın tutkusu
çürümüş kokusu bedenin yayıldıkça kaçtım…kaçamadım
izlerinde büyüdü gözlerinin büyüsü…her şey sen gibi…su gibi
mıh gibi çakıldın alnıma
…silemedi seni süzülen kanlar…her şey kızıla büründü
ellerine verdiğim her günümü götürdüğünde hiç olmadı itirazım
nefes nefes çektiğim dumanların ötesinde seyre daldım ufku
lacivert gökyüzünün kara bulutlarından düşen yağmur damlaları doldu göz pınarlarıma
er yada geç güldüğünde şans yüzüme çok geç olacak biliyorum
ruhun tazeliği ne kadar yansır bedeninde
enini düşünüp sonuna varamadığım bir düş bu
süslü laflar öyle çok edildi ki senin için
eskimeyen öyle çok öyküde okudum ki ayrılığın sonunda mutluluk olduğunu
inanç yitti öykülere de
yitirilen her sevinç kanadı içimde…ondan kırmızı güllerin rengindeki sıcaklık
rastladığım her yüzde senin gözlerini aradım…her sözde senin sesin
ezip geçen anlarda patladı kurşun…son bakışına yazdım aşk şarkısını
duydun mu
delip geçen bir ışığın gölgelerine yansıdı yalnızlığın karası
akşam saatlerine tutsak oldum
…yarasa misali gecelerde bir seyyah artık mecnun
lime lime olmuş bir ruh karşında şimdi…sev sevebildiğince
…sev
silik sokakların dili yok ki anlatsın ıslaklığımı sensiz yağmurlarda
aykırı gülüşlerin yankısı kulaklarımda…silemedim
minik bir serçenin cılız ötüşüne saklanmıştı bahar…duyamadım
girdaplarda boğuldu sana sakladığım sevinçler
yandığımca uçamadım göklere kırık kanatlarla
özgür bıraktığım her düş düştü peşime
kim tutar ellerimi soğuk kış günlerinde
yeni yıldızların pırıltısı gökyüzünde…senden bihaber
üstelik dünlerde unutulan ateş sönmüş artık
zor…yalnızlığın kıskacında soluk almaya çalışırken sana tutunmak
üzerime çöken laneti silsem artık şöyle bir
nar çiçeklerinin kızılına söylesem türkümü
üzüm gözlerine uzansam şöyle bir/seyre dalsam gökleri
seni ne çok özlemişim…öyle özlemişim