..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
"Leyla'nın işi naz ve işve; Mecnun'un gözü yaşı çeşme çeşme..." -Fuzuli (Leyla ile Mecnun)
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
İzEdebiyat - Yazar Portresi - Seyfullah ÇALIŞKAN
Seyfullah ÇALIŞKAN - DENİZ FENERİNİN GÜNCESİ
Site İçi Arama:


Son Eklenenler
  Tabanca (Seyfullah ÇALIŞKAN) 26 Temmuz 2022 Kent 

Tabancayı kaldırıp raylara atmayı düşündüm. Fakat bu düşüncemden vaz geçiverdim. Bir kadın bağıra bağıra telefonla konuşuyordu. Ona yaklaşıp tabancayı uzattım. Kadın soru dolu gözlerle bana baktı. Gelen metroya atlayıp oradan kaçtım. Telefonla konuşan insanlar genellikle kendine uzatılanı alıyorlar. Bunu daha önce arkadaşlarıma şaka için defalarca yapmıştım.

  Romantizm Delikanlıyı Bozar (Seyfullah ÇALIŞKAN) 8 Haziran 2019 Anılar 

ysa önceleri her şey ne güzeldi. Sen gelip parmağını sırtıma dürtüyordun. Ben şakacıktan çok kızıyordum. Ve seni kovalamaya başlıyordum. Al sana baldan tatlı bir kovalamaca. Kaç kez boşta bulunup irkilmiştim. Kızmalar, gülmeler, her şey ama her şey oyun gibiydi. Aradan ne kadar zaman geçti? Saymadım ki. Kaç ay acaba, kaç yıl? Çok değildir, yemin ederim.

  Emekleye Emekleye Emekli (Seyfullah ÇALIŞKAN) 30 Mayıs 2019 Toplumcu 

Emekli olunca bir sahil kasabasına yerleşecektim. Elde avuçta ne varsa satıp kendime bahçe içinde bir ev alacaktım. Çiçekler yetiştirecektim, birkaç ağaç mandalina, limon, portakal… Ağaçlar evin arka bahçesinde olacaktı. Güller ve mevsim çiçekleri denize bakan tarafta…

  Organik Köy Kızı (Seyfullah ÇALIŞKAN) 10 Mayıs 2019 Toplum 

nnem söylemedi ama bir klişe daha vardır. Köy kızları mahcup olduğu kadar masumdurlar. Utangaç oldukları kadar bakiredirler. Onlar gizli yerlerde açan nadide çiçekler gibidirler. Eşsiz ve el değmemiş, hiç koklanmamış. Bak neredeyse unutacaktım. Üstelik doğurgandırlar. Topaç gibi al yanaklı bebeleri olur. Ne kadar çok istersen… Dört, beş altı hatta…

  Ekmeği Kedere Banmak (Seyfullah ÇALIŞKAN) 6 Mayıs 2019 Post-Modernizm 

İyice yaşlanmıştı artık. Üstelik kalbi de vardı. - Rabbim bize de böyle ecel nasip etsin. Yataklara düşüp çekse daha mı iyiydi? - O hastaneye gitmese iyiydi. Orada iyi bakmıyorlar hastalara. - Kolesterolü çok yüksekti. Üstelik şekeri de bir türlü düşmedi.

  Yitirilmiş Akıl Hükümsüzdür (Seyfullah ÇALIŞKAN) 30 Nisan 2019 Yaşam 

Bana acıyan gözlerle baktığını görür gibi oluyorum. Sakın ha, büyük bir yanılgı içindesiniz. Bir insanın aklını hem de ceza sorumluğu ile birlikte yitirmiş olması ne büyük özgürlüktür. Gidip banka soysam içeri bile atamazlar

  Aç Tokun Halinden Anlamaz (Seyfullah ÇALIŞKAN) 26 Nisan 2019 Yaşam 

Yazmayınca insan kilo alıyor belki. Üç aydır yazmadım. Tam üç kilo almışım. Beni kantara çıkaran aklıma turp sıkayım. Sanki yapılacak başka iş yokmuş gibi. Bir dalgınlığıma gelmiş olmalı. O kantarı göz önünden kaldırmalıydım. Kaldırıp yatağın altına falan saklamalıydım. Ortada durursa bunun böyle olacağı zaten belliydi.

  Midyat (Seyfullah ÇALIŞKAN) 26 Nisan 2019 Yaşam 

Sabaha karşı tel örgü boyundaydım. Otlar çoktan kurumuştu. Toprak yürüdükçe tozuyordu. Önce tan yeri alacalandı. Ve yıldızlar söndü. Gökyüzü önce griye döndü. Sonra sarardı, açıldı… İlk kuşlar göründü. İri kuşlar, kargalar, atmacalar, doğanlar… Tel örgünün ardındaki kasaba hala uyuyordu. Güneşin ilk ışıkları evlerin taraçalarına düştü. Kerevetler hareketlendi. Beyaz örtüler toplatıverdi. Ara sokaklardan birinde bir motor sesi duyuldu. Fırıncıdır bu, dedim. Kesin fırıncıdır. Kendimden emin halim hoşuma gitmedi. Ya sütçüyse… Kasabalarda ilk önce imamlar uyanır zaten. Sonra yaşlılar.

  Tek Taş (Seyfullah ÇALIŞKAN) 18 Nisan 2019 Ortamsal 

Bu yıl sevgililer gününde ben de tek taş istiyorum. -İki tane alsam olmaz mı? -Ben çok ciddiyim. -Ben değilim. -Herkes sevgililer gününde hediye alıyor. -Ben de alırdım ama sevgilim yok. -Ben neciyim? Sevgilin değil miyim? -Otuz yıllık karımsın. -Eee -Sevgilim değilsin.

  Sen Yazma Osman (Seyfullah ÇALIŞKAN) 18 Nisan 2019 Yazarlar ve Şairler 

Senin için siyasi şeyler de yazıyor da dediler. Yapma, etme gözünü seveyim. Ekmeğinden olursun. Eskiden böyle şeyler hoş görülüyordu. Ama artık devran değişti. Bir dilekçeyle kendini kapı önünde buluverirsin. İnsanlar öz be öz babasını şikâyet ediyor. Sana mı acıyacak. Geçenlerde kadının biri otuz yıllık kocasını şikâyet etmiş. Cumhurbaşkanımıza hakaret ediyor, demiş. Polis evini basıp almış karga tulumba karakola götürmüş. Senin ağzında dişin kalmamış, kulağın duymuyor, gözün görmüyormuş. Azıcık aklını başına devşir. Zararın neresinden dönsen kardır.

 

 



Küçük bir çocukken babama yalvardım. "Ne olursun vilayet konağı önünde kaleminden kan damlayan, ipten adam alan cümleler yazan katiplere beni çırak ver." dedim. Ama beni dinlemedi. Önce bir katibin yanında işe başlayıp sonra bir yazarın yanında çırak olarak yetişebilseydim düşlerim gerçek olabilirdi. Babam beni dinlemek şöyle dursun inadına yapar gibi gitti beni terzinin yanına çırak verdi. İki hafta dükkana çay, gazoz taşıyıp kömürlü ütüyü tutuşturmak, her sabah dükkanı süpürmek zor geldiği için işten kaçtım. Terzi çırağından yazar olduğu nerde görülmüş. İki yıl yazlık sinemada makinist çıraklığı yapmamın bu günlere gelmemde çok faydası oldu. Bütün türk filmlerinin senaryolarını afişine bakıp çözer hale geldim. "Bunları yazmaya ne var, ben de yazarım deyip" o işide bıraktım.

Çünkü bir yazma meraklısının maceralara atılması, insan selinin içinde farklı yaşamlarla tanışması gerekli. Kararım yerinde olmasına rağmen kasabamız küçük bir yer olduğu için karıştığım insan seli hiç bir yere akmıyordu. Artezyen borusundan aşağı akan suyun girdabında akşama kadar dönüp duran saman çöpü olmaktan bir türlü kurtulamadım. Bu durgunluk sadece benim gelişmemi engelmedi. Kilometre kareye düşen vukuat sayısındaki azlıktan dolayı bütün kasabalılar can sıkıntısından patlardı. Hatta bir söylenceye göre bizim oraların adamının ömrünün bu kadar kısa oluşu can sıkıntısından kaynaklanıyormuş.

Mahallediki kadınlar bile dedikodu malzemesi bulmakta zorluk çekerlerdi. Hatta eski yıllara ait dedikoduları tekrar tekrar seslendirip " nerde o eski günler, bizim gençliğimizde bu kasabada üç günde bir kız kaçardı. Gaytan bıyıklı kocalar içip içip eve gelirler, üşenmeden gecenin köründe dır dır eden karılarını döverlerdi. Gecinin bir yarısı sokağa jandarmalar gelirdi, seyiri güzel olurdu. Bereketi kaçtı sokakların valla" derlerdi. Böyle sakin ve sesiz bir kasaba insan düş gücünü sürekli canlı tutamaz. Ne kadar hevesli olursan ol can sıkıntısının elinde mutlaka miskinleşip körelirsin. Güzel cümleler yazmak için, sürükleyici olaylar anlatmak için yanlış topraklarda büyüyüp çorak kaldım. Neden bu kadar sıkıcı olduğumu, kötü yazdığımı umarım anlarsınız.



 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Seyfullah ÇALIŞKAN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.

 

Bu dosyanın son güncelleme tarihi: 23.11.2024 10:22:46