Sayfa
(funda kipural) 16 Temmuz 2011 |
Yaþam |
| |
mutluluk resmini çizebileceðimiz bir biçim deðil,
deðil mi Abidin? |
|
Kanadý Hýþýrdar Kuþlarýn
(funda kipural) 1 Mayýs 2011 |
Baþkaldýrý |
| |
Akýp giden zamanýn bir maðrifeti varsa eðer, çýplaklýðýn resmediliþiyle, dile geliþinin ayný kokuyu vurgulayabilmesidir bu. Gerisi, kavranýþý mümkün olmayan detay, ývýr zývýr iþte |
|
Gece Gece
(funda kipural) 23 Nisan 2011 |
Bireysel |
| |
gece aðýr! /
kaný kurumuþ /
yarasý aðrýmakta /
ceylan gibi aðýr gece. |
|
Gidiþ
(funda kipural) 28 Kasým 2010 |
Bireysel |
| |
Sevdiceðim olaydýn
Olaydýn da duyaydým aðýrlýðýný neslimin.
|
|
Mahallelim Mahalden Terk
(funda kipural) 28 Kasým 2010 |
Yaþam |
| |
Dayanýrým sonra
manavýn tavlasýnda öylece duran
çürük meyveye,
kokularýna
toplu taþýma araçlarýnýn kentimde,
sarhoþ narasýna,
biz kabul etmesek de
sýnýfsal olan ayrýmýn rengine dayanýrým.
|
|
Kabulün Eþiðindeki Cümleler
(funda kipural) 28 Kasým 2010 |
Baþkaldýrý |
| |
Krallýðým devrilmiþ
Zaten bir kral da deðildim.
Kral olduðumu sananlarla
Olmadýðýmdan oldukça emin olanlar arasýndaki
Çekiþmeydi hep çekindiðim.
Bu esnada biraz istavrit yediysem de
Tadý baþkaydý o sonuna deðin sakladýðým betimlemenin |
|
Lan Ýsmail!
(funda kipural) 27 Kasým 2010 |
Kent |
| |
Dýþarýda yani sokaðýn dýþýnda bu kadar korkunç ne olabilirdi ki, hiç anlam verememiþtim. Tamam biz fakirdik. Baþka insanlarýn bize Çingene dediklerini de iþitmiþtim büyük aðabeylerden... |
|
Yaþanarak Görülecek "Þeyler"
(funda kipural) 12 Temmuz 2010 |
Günlük Olaylar |
| |
Büyüdük bak bu yüzden daha kolay oluyor unutmak. En çok kulaklarým hassaslaþtý, duymaya çalýþýyorlar herþeyi, ama biraz saçma bu, neden duymalýlar ki herþeyi. |
|
Soluk
(funda kipural) 1 Mart 2010 |
Aþk ve Romantizm |
| |
Önce ayaklarýný sürükledi adam, bedenini taþýdýðýndan haberi yok gibiydi. Hem orada olmayý hem de uzaða çok uzaða gidebilmeyi diliyordu en derinden, kendi bile farkýnda deðildi. Küçük yürekli kadýn anladý yoksunluðunu, yoksunluðundan doðan hoyratlýðýný adamýn. Bu kadar çýplak bakan bir çift göz görmeyeli ne kadar olmuþtu. Ne olmuþtu da bakýyor, görmüyordu bu rengarenk hayatý. “Heyhat” dedi içinden kadýn, “sancý ancak dinlenirsen diner, git bu gözlerden olabildiðince uzaða, basýncý düþük bir yerlerde eyle yaþam denen ne kadar sefa varsa.” |
|
|
Suya, bilgiye, sanata aldanýrým.
|
|