Benim Öyküm
(Sinan Yıldırım) 14 Nisan 2011 |
Soyut |
| |
Önceleri kuş olmak istemiştim, özgürce özgürlüğün tadına bakabileyim diye. Sonraları öğrendim ki en özgür kuşlar, göçmen kuşlarmış ve onlarında özgürlüğü mevsimlerin elindeymiş. Bu acı gerçekle karşılaşınca kendime yeni formlar bulup kurduğum düşlerde sonsuz özgürlüğe erişmek için arayışlara giriştim. |
|
İki Saray Kedisi
(Sinan Yıldırım) 4 Nisan 2011 |
Toplum |
| |
Sıcak yaz günlerinin sonlarına gelmişti mevsim. Sosyetik yaşamlarından sıkılmış, içlerinde macera ruhu cirit atan, haftada 3 kere bol köpüklü ve hoş kokulu şampuanlarla banyo yapan, hazır konserve mamalarıyla beslenen sevimlimi sevimli iki orta boy kedi bir öğle yemeğinden sonra bahçelerinde bulunan havuzun yanındaki şezlonga uzanmış güneşleniyorlardı ki günlük monoton işlerden bıkmış bir şekilde derin bir off çekti Firavun |
|
İki Rengin Hikayesi
(Sinan Yıldırım) 2 Nisan 2011 |
Toplumcu |
| |
Darağacına salıncak kurup sallanan iki rengin hikâyesiydi aslında Yeşil ve Mavi'nin hikâyesi. Aylardan hüzün, mevsimlerden hüsran, yıllardan cereme iken başlamıştı bir gün ansızın. Rüzgâr çıkmıştı en kuvvetlisinden ki darağacının kurumuş dalarını bile bir oyana, bir bu yana savruluyordu. Kalemini kırmış hâkimin idam onayı savcının ellerinde ve savcının dilinden orada bulunan bütün herkesin kulaklarından zihinlerine iletilmiş, gözler saatlere kilitlenmiş, cellât ise şimdi denmesini heyecanla bekler gibi bekleyişlerinin doruk noktasına çıkmıştı ki rüzgâr birden kesildi, güneş battı, hava soğudu ve Yeşil kurumuş darağacında yaprak, Mavi ise yeşilin üstünde masmavi bir gökyüzü olmuştu iki küçük çocuğun salıncakta sallanması gibi sallanarak.
|
|
Hoş Bulduk Hayat
(Sinan Yıldırım) 25 Mart 2011 |
Aşk ve Romantizm |
| |
Boş bir tarlanın parsellenişi gibi bölündüm ve sonra temeller kazılıp üstüme betondan binalar dikildi. Her bir bina kat ve kat üstüne kuruldu metrelerce yükselerek ve içlerine doluştu insanlar yurt bilerek. O kadar sağlamdı ki yüreğimin depremlerle sarsılışlarında bile kıpırdamadılar yerlerinden. O kadar sağlamlardı ki duymadılar, görmediler, bilmediler acılar içerisinde evlerinin temelleri altındaki göçükleri. |
|
Hangisi Sen? Hangisi Ben
(Sinan Yıldırım) 14 Mart 2011 |
İlişkiler |
| |
Uykusuz kaldığım her gece, bir gün fazladan yaşıyorum sanki. Yaşıma yaş, karanlığıma karanlık katıyorum. Dipsiz kuyularda sessizliği bozacak bir taş bekliyorum bazen suya düşecek, suya düşüşüyle çıkan ses duvarlarda yankılanırken, etrafa damlalar halinde sıçrayan sular istiyorum yüzümü yıkayıp yeni güne uyanmak için. |
|
Sensin Bütün Mevsimlerim
(Sinan Yıldırım) 9 Mart 2011 |
İtiraflar |
| |
Kış soğuğu girdi sanki aramıza
Ne sorar oldun hal hatır
Nede anlar oldun halden
Dışarıda yarım metre kar
Çatılar altında insanlar |
|
Ben'deki Sen'ler
(Sinan Yıldırım) 18 Şubat 2011 |
İlişkiler |
| |
Ay ışığındaki gölgeler gibisin karanlıkta kaybolan, bir var bir yok olan. Şimdi uzun bir yoldan gelmiş yolcu gibiyim gecenin karanlığından han kapılarına doğru yürümüş, kapalı kapıları aralayıp davet edilmeden içi girmek isteyen. Bir adım sonra sen, bir adım geri yalnız ben. Hangisini seçmeliyim ki bilemedim zaten. Yazmak istedim, hem düşünüp hem anlatmak istedim. Belki de sende anlarsın neden bu kadar uzak, neden bu kadar yakın olduğumu. |
|
Düdüklü Tencere İmalatı
(Sinan Yıldırım) 15 Şubat 2011 |
Günlük Olaylar |
| |
Önce bir düdük lazım bize ama parasını ödeyip çalmayı hak edecek birsi de olmalı ki parayı veren düdüğü çalar klasiğini de diyebilelim bizde dimi ama. Önce müşteri, sonra düdük, en son tencere ile birlikte kapak lazım bize. |
|
|
Zaman aç kalmış bir aslan gibi yırtıcı ve acımasız olsada bir kuğunun nazikliği ve güzelliği vardır içinde.
|
|