Mevsim Gülbahar - (2. Bölüm/15. )
Sahil yolu boyunca, yolun yarısını kat ettiklerinde Ümmühan onun elini tutup çekiştirmeye başladı, “Haydi koş! Eve benden önce varabilirsen, bugün ne istersen iste yapacağım…”
Sahil yolu boyunca, yolun yarısını kat ettiklerinde Ümmühan onun elini tutup çekiştirmeye başladı, “Haydi koş! Eve benden önce varabilirsen, bugün ne istersen iste yapacağım…”
Halil Kaya, kendini iyice salak gibi hissetmeye başlamıştı bu kız yüzünden, “Yahu, niye dalga geçiyorsun? Seninle hiçbir şeyi ciddi ciddi konuşamayacak mıyım ben?”
Sarımsaklı’da, Sahil yolundaki bir emlakçi dükkânında, Ümmühan, çantasından çıkarttığı iki ayrı anahtarlıktaki anahtarları şişman emlakçiye verirken sıkı sıkıya tembih ettiği konu, eşyalarla ilgiliydi.
Ateş ve külün emzirdiği / Ölü balık yiyicisi / Anason
bir garip fani kişi / dosdoğruydu her işi / inandı
şimdi güneş vakti / güneş aydınlatsın yüzünü / senin yüzün
b e n , aşk içiyorum kadehlerce / en iyi hangi mezeyle içildiğini
Kapı zili çalındığında mutfaktan salona doğru elinde dilimlenmiş ekmeklerle gelmekte olan Nisa hanım, yön değiştirerek elinde ekmeklerle kapıyı açmaya geçti.
eşek damda anırır / fareleri kaçırır / aç kalınca kediler
Erol Soylu’nun iş yeri, Ayvalık’ta, Atatürk Bulvarı üzerinde, tam da merkezi yerde, ikinci katta, evden devşirme bir avukatlık ofisiydi. Binanın zemin katında bir beyaz eşya mağazası, üst katlarda bir doktor muayenehanesi ve bir mali müşavirlik bürosu bulunuyordu…
doğumum anama / yaşamım bana / ölümüm hamallık
Kar mı düştü saçlarına yar? / Kar beyaz / Sen
Ben cömerliğin adaşıyım… / Ben halkımın aynasıyım… / vermek için
Kuşak çatışmasını ne çok yaşardık seninle… / “Yeni nesilleri anlayamıyorum artık,”
Kötüler güçlüyken sevgiler var olamıyor ki! / Sevdiklerim beni terk etti.
başımdaki yastıktır mapusane / altımdaki döşek, üstümdeki nevresim / akşamın
zalim stres yaptin zulum / olum sesi ding, dang, dong /
Bedri bey yatak odasına yönelirken Halil, annesinin yanaklarından öperek gönlünü almaya çalıştı; sonra o da odasına gitti.
Nisa hanım sinirli hareketlerle, kocasının tembihine rağmen tabak ve bardakları mutfağa taşımaya başladı…
Erol, babasına, ne oluyor, der gibi bakınca, İzzet bey pişkin pişkin gülümsedi. Erol ve Halil’e dönerek, “Çocuklar, olanlardan sizin haberiniz olmadığı için, bu şaşkınlığınızı anlıyorum. Anlatayım da dinleyin. Bu deli kız, Kaya ailesi ile Soylu ailesini dostluklarının yanı sıra akraba da yapmak kararı almış kendi kendine! Ve, bu
nazlı nazlı karılar / benim kadar yalnızlar / buna rağmen
Okur yazar, okuduğunu anlar, yazdığı okunur, emekli büro memurluğundan devşirerek,
kendi kendine oldu yazar...
1953 Eskişehir doğumlu. A. Ö. F. mezunu. Şeker Fab.A.Ş.den emekli memur. Yaşamını halen Ayvalık Sarımsaklıda sürdürüyor.
Balıkesir
Türkçeye aşık, yazım kurallarında hassas. Öykü ve şiir yazar... Kötü yazarları acımasızca tenkit eder...
Hiç kimseden etkilenmemiştir, kendine özgü bir yazı dili kullanır...
yok...