Ömer Faruk Hüsmüllü

Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 31

Tam o sırada, yan odanın kapısı açıldı, üflesen yıkılacak, çöp gibi, her tarafı buruşmuş, yürümeye hali olmayan, iyi giyimli bir adam çıktı. İşte bana hakaret eden bu! Hemen üzerine atladım, boğazına sarıldım, bütün gücümle sıktım sıktım sıktım..

Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 27

Kendi kendime ustura muhabbeti yaparken beni şaşırtan bir olay oldu. Neredeyse çığlık atacaktım, kendimi zor tuttum. Çünkü usta traş ettiği adamın sağ kulağını usturayla kesti, kulak kepçesini sanki çöpmüş gibi duvarın yanındaki orta büyüklükte bir sepetin içine attı.

Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 26

Oradan ayrıldıktan sonra ne yapacaktım? Bu konuda herhangi bir planım yoktu. Yürürken bir karara vardım: İşte, artık evsiz yurtsuz tam bir serseriydim; öyleyse orada burada sürterek hayatıma devam edecektim. Her yer benim evimdi, her yer benim yurdumdu.

Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 24

Mahkûm merdivenleri kendinden emin adımlarla çıkıyor, giyotinin önünde duruyor ve usta bir basketçi gibi elindeki kafayı sepetin içine atıyor. Ve giyotinin keskin bıçağı da gürültü çıkararak aşağıya iniyor, ama kestiği bir şey yok ki...

Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 23

Toprak anadır, çünkü doğurur. Üstelik her sene ve istersen her defasında farklı bir şey doğurur. Ona hoyrat davranırsan üzülür, bazen de direnir. Küserse doğurganlığı da sona erer. Ona su ver, gübre ver; verdiklerinin bir damlasını, bir gramını ziyan etmez.

Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 21

Yüzlerce insan yürüyordu ama hangarın içinde çıt çıkmıyordu. Son iki kişi çıkarken kamçılı adam uyandı. Durumu görünce ayağa fırladı, kamçısını alıp kapıya doğru koştu, ama o son iki kişi de çoktan dışarı çıkmıştı.

Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 20

Rasgele yürüyorum. Amacım, hedefim yok. Ayaklarım beni nereye götürürse oraya. Bir ara kayboluyorum, aslında bu kaybolma sayılmaz; çünkü nereye gideceğini bilmeyen bir insan kaybolamaz ki. . Olsun. Gene de bildik bir yer aranıyorum, sanki gitmek istediğim bir yer varmış gibi.

Başa Dön