Seni Kendime Sakladım, Hepsini Bana Sapladım.
Seni kendime sakladım / Hepsini bana sapladım. / Bu bir
Seni kendime sakladım / Hepsini bana sapladım. / Bu bir
Ben içimdeki büstü yıktıktan sonra; geriye kalalınını sevdim.
Sor kendine...
Bir büst yaptıysan içinde; yık gitsin...
Geriye kalan bir "hiçse" vur gitsin...
"Hiç" değilse, al gitsin...
“Vakit Tamam” dedi, terk etti ve gitti. O incecik veda havasından ardıma bıraktı, “soykırım acımasızlığında” her yanımı…
Kahpe kadın Mona Lisa…
Gülüyor musun söyle, Ağlıyor musun yoksa!
Taşları o kadar yığmadım ki yüreğime... / Dediğin şey; "ölüyorum dersem" sesine
Kimi an olur, / Bir yol düşer ayaklarının dibine! /
Ve tutku diz boyu balçıkla sıvandı; / "ayıplara" yenik, "nıç nıç"lara meyil...
Anladım. Senin olmadan huzur yok. Gözlerinde doğmadan, dolanıp tenine ceddimin emanetini çarşafa bırakmadan; Bu nasıl bir his, bu nasıl bir tutku…
Seninle yaşadığım her saniye “hayalse” eğer, affet deniz gözlü; “Gerçeklerine” lanet olsun!
Daha önce birincisini yayınladığım "Aşkın Metal Tarihi" adlı çalışmanın ikinci bölümünü tamamladım. Zevkle okuyacağınızı umuyorum. Ama bir öneneri; Birincisini okumadan bunu asla okumayın!
Yol uzun olur; yürünür her mevsim ve her mevsim ellerimde birikir acılarım.
Yalnızlığım hiç parçalanmadı. Granitten bir heykeldir o ve hiç eğmedi başını. Hiç bir balyoz da ayıramadı yönünü ikiye... Varsay ki, çok terliydik ve soğuk su niyetine içtik hayatı. Her yanımdan yıldızlar kayarken yakalıyorum kendimi.
Ne yana baksam, taştan putlar var, / ne yana baksam, sahibi olmayan limanlar...
Yer: İzmit. Tarih 17 Ağustos 1997. Saat 03.00
Omuzumda basın çantası varken ve dışarıda bulunduğum bir anda başladı sarsıntı. Depremin ilk fotoğrafı ve enkazda küçük bir kız çocuğu... Adı Merve... "Sesimi duyan var mı?" çığlıkları arasında kayboluverdi her şey...
Tedirgin olmuyor musun söyle? / O kapının önünde durmuş, /
İntikamın bekleme süresi bitti.
Bu yazı, iletişim araçlarıyla, aşk ilişkisini tarihi süreçte irdelemeye çalışır. İlk çağlardan günümüze kadarmevcut olan iletişim araçlarıyla, yaşanan aşkların sentezi, günümüzde yaşanan aşkların sentezi ve son bölümde ele alınacak olan 2554 tarihine kadar olan sentezleri içerir. Üç bölümlük dizinin ana mantığı, zaman geçtikçe ve iletişim teknolojileri arttıkça aşk
Şimdi bana dokunuşların kaldı. / Gittin, ama hala tenimde ellerin. /
Kendime ait olan bu çalışmayı, çalıştığım gazetede dizi-yazı olarak yayınlamıştım. Afyonkarahisar'a bir de buradan bakın
II. Meşrutiyetten 2006 yılına kadar, Afyonkarahisar'da Yerel Basın (Gazete-Dergi) yayımcılığı üzerine yaptığım araştırma
Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü Afyonkarahisar İli Maden ve Enerji Kaynakları raporuna göre maden zenginiyiz. Ancak aynı rapora göre “madenlerimizi işletemediğimiz gerçeği” ortaya çıkan acı bir sonuç olarak çıkıyor karşımıza... Durum, ülke çapında da farklı değil 338 ton altın çıkarılacağı günü bekliyor.
Türkiye'deki eğitim modellerinin neredeyse tamamı. Avrupa ya da Amerika'nın bir ilköğretim okulundan çıkmış sistemlerdir. Oysa kendi omullarımızda varolan modelleri hiç göremedik. Afyonkarahisar'daki bir ilköğretim okulunun, özel okul kalitesini nasıl aştığını araştırdım. Üsteli bakanlık ve okul bütçesinden tek kuruş almadan.
Yazarken çarptığım kayalar, ruhumun akışını kemirince görüntü farklılaştı. Her otuzuna geldiğinde mi, muahasebe yapma gereği duyar insan... Cevaplanması gereken çok soru var şimdi... Allah'a af dileyerek, hayata ikinci defa başlamak... İkinci şans da bu olsa gerek!
İstanbul
Üç Nokta (...)
...
...