..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Yaşam hoştur, ölüm rahat ve huzurludur. Zor olan geçiştir. -Asimov
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Bilimsel > Tüze Felsefesi (Hukuk) > Hulki Can Duru




9 Ekim 2012
Çocuklarla Evlenmenin Hukuksal ve Etik Boyutları  
Birleşmiş Milletler’in 1990 tarihli Çocuk Hakları Sözleşmesi, Türkiye’de 1995’te uygulanmaya başlanmış olup Sözleşmesinin 1 inci maddesiyle 18 yaşına kadar olan herkes çocuk sayılmıştır

Hulki Can Duru


Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden Yrd. Doç. Dr. Mehmet Azimli Arap yarımadasının iklim yapısını ve evlilik kültürünü göz önüne aldığımızda çocuklarla evlenmenin olağan olduğunu, günümüzde de bu tür evliliklerin garip karşılanmaması gerektiğini belirterek şöyle yazıyor: “Bütün bunlardan sonra özetle diyebiliriz ki Hz. Aişe’nin Hz. Peygamberle nişanlandığı yaş 6 dır. Bu da nübüvvetin 10. yılına tekabül etmektedir. Evlendiği yaş 9 dur.”


:BGFB:
MEDENİ KANUN VE TÜRK CEZA KANUNUN İLGİLİ MADDELERİ
1 Ocak 2002’den itibaren yürürlüğe giren 4721 sayılı revize edilmiş Türk Medeni Kanunu’nun 124.cü maddesinde “Erkek veya kadın 17 yaşını doldurmadıkça evlenemez. Ancak, hâkim olağanüstü durumlarda ve pek önemli bir sebeple 16 yaşını doldurmuş olan erkek veya kadının evlenmesine izin verebilir.” Denilmektedir.

Yani, evlilik için 16 yaş son limit oluyor. 16 yaşın altındaki evlilikler cinsel istismar kapsamında değerlendirilebiliyor. Cinsel istismar kısaca cinselliğin karşı tarafın “özgür ve reşit rızası olmadan” cinselliğin sömürüsü, kötü niyetli kullanımıdır.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Çocukların Cinsel İstismarı” başlıklı 103.cü maddesi 1/a bendine göre “Cinsel İstismar” deyiminden,

a) 15 yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış,

b) Diğer çocuklara karşı sadece cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak gerçekleştirilen cinsel davranışlar, anlaşılmaktadır

Yukarıda (a) maddesinde belirtildiği gibi, 15 yaşını tamamlamış olsun ya da olmasın, eğer çocukta cinsel eylemin “hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş” ise bu evlilik bile olsa cinsel istismar kapsamına girebilir, hukuki ve ahlaki ağır bir suç oluşturabilir. Çünkü bu takdirde (b) maddesinde belirtildiği gibi çocuğun zorlanması, kandırılması gibi etmenler söz konusu olabilir.

CİNSEL İSTİSMARA ÖNGÖRÜLEN CEZALAR
Türk Ceza Kanunun 103. Maddesinin göre, cinsel istismar kapsamda öngörülen cezalar, suçun işleniş şekli, akrabalık ve aile bağlarına göre 8 yıldan başlayıp müebbet hapse kadar gitmektedir:

“(1)Çocuğu cinsel yönden istismar eden kişi, üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Cinsel istismarın vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda, sekiz yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(3) Cinsel istismarın üstsoy, ikinci veya üçüncü derecede kan hısmı, üvey baba, evlat edinen, vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, sağlık hizmeti veren veya koruma ve gözetim yükümlülüğü bulunan diğer kişiler tarafından ya da hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle veya birden fazla kişi tarafından birlikte gerçekleştirilmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(4) Cinsel istismarın, birinci fıkranın (a) bendindeki çocuklara karşı cebir veya tehdit kullanmak suretiyle gerçekleştirilmesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(5) Cinsel istismar için başvurulan cebir ve şiddetin kasten yaralama suçunun ağır neticelerine neden olması halinde, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
(6) Suçun sonucunda mağdurun beden veya ruh sağlığının bozulması halinde, onbeş yıldan az olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur.
(7) Suçun mağdurun bitkisel hayata girmesine veya ölümüne neden olması durumunda, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur.”

Oysa, tüm bu yasalara rağmen, Doğu-İslam toplumlarında 60-70 yaşında, hatta daha yaşlı adamların 16 yaşından küçük kız çocuklarıyla evlenmesi, çocuk yaşta evlilik, çocukları evlendirmek, beşik kertmesi gibi cahilce adetler çok sık rastlanan, muhafazakar çevrelerde gayet olağan karşılanan uygulamalardır.

Bu tür evliliklerin ve cinsel istismarın son 10 yılda artış gösterdiği, gizlice teşvik edildiği ve görmezden gelindiği medya haberlerinden anlaşılmaktadır. Aradan yüzyıllar geçmesine rağmen çocuk evliliklerinin yaygınlaşması ve kanunlara rağmen bunlara göz yumulması ikiyüzlülük ve çirkin bir çelişkidir. Gazeteler koca koca adamlara peşkeş çekilen çocuk gelinlerin yazıp durdu: İlkokul çağındaki çocuklar nişanlanıyor, evleniyor.

ÇOCUKLARLA EVLENMENİN KÖKENİ
Kuşkusuz bu uygulamanın kökeni İslamiyet öncesi Arap aşiretlerinin köleci-feodal adetlerine kadar uzanır. İslamiyet geldikten sonra da bu değişmemiştir. Küçük kız çocuklarının evlilik kisvesi altında mal gibi alınıp satılması ve erkeğin istediği an –herhangi bir gerekçe ve yasal prosedüre gerek görülmeden- karılarını üç kelimeyle boşama hakkı İslam hukukuna ve şeriata uygundur. İslam peygamberinin 50 yaşlarındayken, Ebubekir’in 6 yaşındaki kızı Ayşe ile nişanlanıp, 9 yaşına gelince onunla evlenmesi bunun en somut göstergesidir. Kuran’da bunu yasaklayan bir hüküm yoktur. Üstelik amca, hala, dayı ve teyze kızıyla evlenmek sadece Muhammet’e özgü bir ayrıcalık olarak tanımlanır. (Ahzab Suresi 50)

Bu konuda birçok bilim adamı, düşünür ve dinbilimcinin eleştirilerine maruz kalan, çocukla evlenmenin günümüz modern toplumunda hoş karşılanmayacağını ve çeşitli sakıncalar yaratabileceğini gören bazı İslam ilahiyatçıları Ayşe’nin evlilik yaşını 18e yükseltme çabası içine girmişlerdir. Böyle yaparak belki de çocuk istismarını ve çocuk yaşta evlilikleri önlemeyi de düşünmüş olabilirler. Ancak, tüm ansiklopedik ve tarihi kaynaklarda bu gerçek dile getirilirken, Ayşe’nin evlilik yaşını 18e yükseltmek için yapılan hesaplamalar gereksiz ve yersizdir.

İslamcı çevrelerin bu “yaş yükseltme” çabalarını eleştiren ve onların iddialarını tek tek çürüten Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden Yrd. Doç. Dr. Mehmet Azimli, 2003 yılında yazmış olduğu “Aişenin Evlilik Yaşı Tartışmalarında Savunmacı Tarihçiliğin Çıkmazı” isimli araştırmasının sonuç bölümünde Ayşe’nin Muhammet ile 6 yaşında nişanladığını ve 9 yaşında evlendiğinin gerçek bir olgu ve bunun o devirde olağan bir uygulama olduğunu, hatta günümüzde bile bunun garip karşılanmayacağına vurgu yaparak şöyle diyor:

“Bölgenin iklim yapısını ve evlilik kültürünü göz önüne aldığımızda o zaman ve hatta günümüzde bu tür evliliklerin hiç de garip karşılanamayacağı ortadadır. Onun küçük yaşta oluşu hiçbir zaman problem edilmemiş, oyuncaklarıyla oynamasına ses çıkarılmadan, onun Hz. Peygamberle evliliği devam etmiştir. Bütün bunlardan sonra özetle diyebiliriz ki Hz. Aişe’nin Hz. Peygamberle nişanlandığı yaş 6 dır. Bu da nübüvvetin (peygamberliğin) 10. yılına tekabül etmektedir. Evlendiği yaş 9 dur. Bu da Hicretin I. yılında olmuştur.”

Ancak, “bu tür evliliklerin hiç de garip karşılanmaması” konusunda Sn Azimli ile aynı görüşte olamayacağımızı, bu tür evliliklerin hukuk, yasalar ve etik önünde ağır bir suç oluşturabileceğini hemen belirtelim. Üstelik, her şeyden önce, eğer bir dinin evlilik ve ahlak algılayışı herhangi bir bölgenin iklim yapısına ve aşiret adetlerine göre belirleniyorsa o zaman zaten onlar kutsal emir ve yasalar olamaz, olsa olsa pagan adetler olur. Ayrıca, esas sorunsal Ayşe’nin yaşının küçük oluşu ve evliyken oyuncaklarıyla oynamasına izin verilip verilmemesi değildir. Sorunsal, oyuncaklarıyla oynayan küçük bir kızın babası yaşında bir adamla evlendirilmesidir!

Öte yandan, bu tür evliliklerin Medeni Kanun ve Türk Ceza hukuku açısından zaten suç teşkil ettiği, bilim dünyası, çağdaş toplum düzeni tarafından hiç hoş karşılanmadığı ve karşılanmayacağı da bilinmelidir. Evrensel kültürde amca, hala, dayı ve teyze kızıyla evlenmek ensest kapsamına girer, ahlaken uygunsuz ve kanunen yasaktır. Ahlaki boyut bir yana, bunun temelinde genetik bozulmanın, geri zekalı ve sakat doğumların önlenmesi kaygısı da vardır.

PEDOFİLİ SUÇLARINDA ARTIŞ
Adalet Bakanlığı Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü kayıtlarından faydalanarak yaptığım hesaplamaya göre 2002-2012 yılları arasında, 15 yaşını bitirmemiş çocuklara yönelik istismar, ırza geçme, taciz, küçükleri baştan çıkarma ve iffete saldırı suçlarında %100ü aşan inanılmaz bir artış yaşanmakta olup konuya ilişkin yaklaşık 70.000 dava açılmıştır.

Tüm bunların hepsini tabi ki doğrudan doğruya dinci yaşam şeklinin yaygınlaşmasına, aşiret adetlerine veya Muhammet'in Ayşe ile evlenmesi örneğine bağlamıyorum. Ama huriler, gılmanlar, 6 yaşında nişanlanmalar, 9 yaşında evlenmeler, beşik kertmesi, harem hayatı, cariyeler, kadın köleler, odalıklar, içoğlanı kurumu gibi parametreler insanın bilinçaltında farkına varmadan yer edebilir ve elverişli ortam oluştuğunda bireyleri yüz kızartıcı davranışlara sürükleyebilir.

İnsanlar sözlerden çok eylemlere, işlere, davranışlara bakarlar. 6 yaşındaki bir kızla babası yaşındaki bir adam ideal bir evlilik örneği oluşturamadığı gibi, çok kadınla evlenmek veya harem hayatı da günümüz için iyi ve güzel örnekler oluşturamaz. Hukuk ve bilim açısından çocuklarla evlenmenin suç oluşturduğu, ahlak ve etik dışı, hatta cinsel sapkınlık, ensest ve pedofili (sübyancılık) kapsamında değerlendirildiği açıktır.

O halde, 2012 yılında okullara konan “Kuran ve Peygamberin Hayatı” dersinde bu konular çocuklara nasıl anlatılacak? Çokeşliliği, çocukla evlenmeyi, harem hayatını gelecek kuşaklara nasıl örnek aile olarak göstereceğiz? Böyle uygunsuz örneklerin günümüz toplumunda çok büyük psiko-sosyal, psiko-seksüel bozukluklara, ruhsal çatışmalara, cinsel sorunlara yol açması, sakıncalar doğurması kaçınılmazdır. Bu ortamdan cesaret alan ve bunu fırsat bilen kötü niyetli kişilerin de çocuklara karşı cinsel istismar ve tacizlerinde daha gözüpek davranacaklarına, bunun yanı sıra çocuk ölümleri ve intihar vakalarında artış yaşanabileceğine dikkat çekmek isterim.

.Eleştiriler & Yorumlar

:: Ne zaman bitecek bunlar?
Gönderen: Mehmet Ali Özler / ,
22 Mart 2014
En kötü tarafı da nedir, bilir misiniz? Bütün bu olup bitenlerin bizim kısacık ömrümüzden sömürmekte oluşu. Bu tür zebanilerin pisliği, sadistliği, egoları ve şizofrenliği ömrümün düşüncelerine hükmediyor. Bundan dolayı bunları tasvip eden veya görmezden gelen hiç bir din anlayışı ve müritlerini affetmeyeceğim. Elinize sağlık.

:: Sn Sevil,
Gönderen: Hulki Can Duru / , Türkiye
26 Ekim 2012
İz Edebiyatta yayımlanmış olan “İslamlıktaki Cinselliğin Psikopatolojisi” (1-4 Bölüm) konusundaki incelemem size yardımcı olacaktır sanırım. Esenlik

:: ::
Gönderen: Vildan Sevil / , Türkiye
22 Ekim 2012
Kutsal kitapta, ensest de meşru sayılırsa hiç şaşırmayacağım. Teolojiyle ilgili biri olarak, cinsel yaşamla en çok ilgilenen dinin hanmgisi olduğunu anlatan bir yazı çıkarırsanız, merakımız giderilecek. Bu yazıyı da sanalda linkinden paylaşacağım.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın tüze felsefesi (hukuk) kümesinde bulunan diğer yazıları...
Türkiye’yi Savaşa Sokmak Yasalara Göre Suçtur!

Yazarın bilimsel ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Fahrenheit - 451 Sendromu
Kendimizi Sevmek
Miraç ve Mescidi Aksa (2ci Bölüm)
Peregrinus (Eda) Sendromu
Şeriat Hala Geçerli mi?
Miraç ve Mescidi Aksa (1. Ci Bölüm)
Dindarlığın Psikiyatrik Tetkiki
Ses Kirliliği ve Hoparlörlü Camiler (2ci Bölüm)
Piromani (Pyromania)
Ses Kirliliği ve Hoparlörlü Camiler (1inci Bölüm)

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Elsa'nın Gözleri [Şiir]
Kraliçe ve Bahçıvan - II [Şiir]
Albatros [Şiir]
Yeryüzü Rüzgarları [Şiir]
Kraliçe ve Bahçıvan [Şiir]
Op. 11 Piyano Ezgileri, Arnold Schönberg [Şiir]
Malta Şahinlerine [Şiir]
Uçan Ayakkabı [Şiir]
Havanın Ölümü [Şiir]
Her Ocak Hiddetle Tütüyor… [Şiir]


Hulki Can Duru kimdir?

Başlıca yapıtları: Eski Kule Müziği (şiir) Geometrik Aydınlık (şiir) Havanın Fen Noktası (şiir) Tartaros Paradigması (eleştiri) Teslis Sendromu (eleştiri) Nano Kutsallık (eleştiri) Sevgili Kutlu Yaşam (öykü) Kuşku Bilinci ve Eleştiri (eleştiri)

Etkilendiği Yazarlar:
Montaigne, Descartes, Russell, Tolstoy, N. Hikmet, Dostoyevski, Nietzsche, Freud, Darwin, Marx, Engels, Lenin, Bakunin, Kropotkin, Voltaire, Diderot


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Hulki Can Duru, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.