Dünya hayal gücünün tuvalinden baþka birþey deðildir. -Henri David Thoreau |
|
||||||||||
|
Burhaniye Mayýs 1997 Günlerden cumartesi. Aybala; babasýnýn yönetimindeki inþaat þirketinde mimar olarak çalýþan ablasý Ayþe’ye arkadaþ olurken, doðum iznine ayrýlan sekreterin yerine de bugüne özel sekreterlik yapýyordu. Ayrýca, lise ikide okuduðu halde baþýna bela ettikleri dershaneden kaytarmanýn keyfini de çýkarýyordu. Bilgisayarda oyun oynarken giriþ kapýsýnýn týklatýldýðýný fark edince koltukla birlikte kayarak masa altýndaki butona bastý ayaðýný. Açýlan giriþ kapýsýndan orta boylu, bereli, bol ceketli, yaþlý görünen bir adam girince doðruldu. Biraz ürkek bakýnan yaþlý adama, “Buyurun amca,” diyerek masa önündeki koltuklara davet etti onu. Yaþlý adam, yavaþ adýmlarla ve biraz da eðik gelerek usulca oturdu koltuða. Yandaki odadan, boylu boslu, gerdaný fazla açýk bir baþka kýz çýkýnca doðrulup baþýný öne eðdi. Göðüslerinin üstü görünen bir kadýna ya da kýza bakmak, terbiye anlayýþýna göre ayýp ve edepsizlikti. “Hoþ geldiniz amca. Lütfen ayakta kalmayýn,” diyen büyük kýza bakmaksýzýn “Hoþ bulduk,” dedi. Masada oturan Aybala’ya dönüp el baðladý. “Yanýýþ yere gelmedim de mi?” Adamýn; kendisine bakamayýþýnýn nedeni anlayan Ayþe, gülümsemekle yetindi. “Ýnþaat ve daire konusunda görüþmek için geldiyseniz doðru yerdesiniz amca. Buyurun oturun.” Büyük kýza sakýnarak bakýþ atan yaþlý adam, baþýyla “evet” deyip, büzülürcesine oturdu koltuða. Üç gün önce, akþama doðru gelmiþti Burhaniye’ye. Dün; Ören, Öðretmen Evleri ve Ýskele taraflarýný gezerek çevreyi tanýmak isterken daire ve yazlýk fiyatlarýný da sorgulamýþtý. Bugün ikindi vaktine kadar ilçe merkezini dolaþarak epey inþaat görmüþ ve bazý iþ sahibi adamlarla görüþmüþtü. Gördüðü yerleri, özellikle Ören’i çok beðenmiþ, Burhaniye’ye yerleþmek isteyen kýzýna hak vermiþti. Bu iþyerine öylesine ayak sallarken birden bastýran yaðmura yakalanýp biraz ýslanmýþtý. Islaklýktan üst baþýnýn kokabileceði sanýyla tedirgindi. “Zaamet edmeyin,” demesine raðmen sunulan çayý, baþýný öne eðerek içiyordu. Karþý koltuða oturan büyük kýzdan sakýnýyordu gözünü. Islaklýða, sýkýntýnýn verdiði ter de eklenince, cebinden çýkardýðý kýrýþýk büyük bir mendille yüzünü silip; “Efendiniz nerde?” diye sordu Aybala’ya. Adamýn nasýrlaþmýþ, kalýn damarlý elleri ve gariban duruþuyla yüreði incinen Aybala, “Efendiniz nerde?” sorusuyla gülümsedi. Ablasýnýn; efendinin Ýstanbul’a gittiðini, bir hafta sonra döneceðini söyleyince anladý efendinin babasý olduðunu. Yine gülümserken adamýn yüzünü ekþitmesini garipsedi. “Efendimizi niye sormuþtunuz?” diye sordu biraz da gýrgýrýna. “Denk düþeese gýzýma bi dayre alývecem,” dedi adam. Aybala, ablasýný iþaret ederek; “O iþleri bu haným da yapar,” deyince adamýn kart yüzü gevþedi biraz. “Burlada epey inþaat gezdim,” dedi Aybala’ya. “Sizin binalarý beðendim. Pahalý sataala dedile. Ondan pek umutlu gelmedim emme, hadi hayýrlýsý bakam,” Aybala, “Ben o iþlerden anlamam amca, Karþýndaki hanýmla konuþ,” deyince sýkýlarak büyük kýza döndü. Ayþe: “Amca, iþ görüþmesinden önce bir þey sormak istiyorum. Bana bakmaya, günaha girerim diye mi çekiniyorsun?” Adam, yerinde belinledi adeta. “Tööbeler olsun deel. Gýzla bi yana, heves edip azcýk açýk giyinen gadýna bile, utandýrcem deye bakmam. Edebim böle.” Yaþlý adamýn anlayýþýndan etkilendi kýzlar. Ayrý ayrý kutladýlar. Hoþnut kalan adam; “Ucuz dayre veceniz mi?” diye sordu büyük kýza. “Binalarýmýzý beðenmenize sevindim amca,” dedi Ayþe. “Saðlam iþ yaparýz. Haliyle biraz pahalý satarýz.” “Helbet eyi mal, gýymatýnda para ede. Biz de tütün ekeriz. Eyi tütüne eyi para verirle.” “Nerelisin amca?” “Sýndýrgý’nýn bi köyünden.” “Kýzýnýn burayla ne gibi bir ilgisi var?” “Burdeki hasdanede hemþirelik yapaken burasýný pek beðenmiþ. Denizini sevmiþ. Emekli olunca burda yaþacekmiþ. Þincik Bursa’da. On üç yaþýndeki gýzýyla galýyo.” “Kocasýna ne oldu?” “Geberdi!” Aybala, gülmemek için dudaðýný diþledi. Adam, “Essahtan geberdi mi, gebermedi mi bilmiyoz emme, biz gebermiþ gabul ediyoz galik,” deyince gülümsedi. Bu yakýnýþ Ayþe’nin tuhafýna gitti. “Damadýnýza çok mu kýzgýnsýnýz?” “Hem de pek fena,” dedi adam, baþýyla da belirterek. “Ondan söz edince *hövgem gabarýyo. Gabaat benim gýzda. Baþýný yaktýý gibi bizi de perþan etdi...” “Anlatýrsan dinleriz amca. Belki bize de yararlý olabilir. Önce çayý tazeleyelim,” diyen Ayþe, boþalan çay bardaðýný alýp gitti. *** “Benim gýz, burdan Bandýrma’ya göçmüþ,” diyerek anlatýma geçti adam. “Hasdanede amalýyat olan bi oolanla yüz göz olmuþla. Derken, birbirlene dutulmuþla. Oolan, benim gýzdan dört yaþ güçcükmüþ.” Adamýn son sözleri, çaðrýþým yaptýrdýðý için ablasýna bakmasýzýn saklýca gülümsedi Aybala. Yirmi yedi yaþýndaki ablasý, yakýnda niþanlanacaðý taze avukattan iki yaþ büyüktü. “Oolan, tokdurluk mektebini gazanýp Isdanbol’a gitmiþ,” diyerek konuþmasýný sürdürdü adam. “Benim gýz da, oolanýn ardýndan bu defa da Isdanbol’a göçmüþ. Özel bi hasdeneye girmiþ. Oolanla ev dutup barabar galmaya baþlamýþla.” Daha çok Aybala’ya dönük anlatsa da, önceki gibi bakýþlarýný pek sakýnmýyordu Ayþe’den. Kanýksamýþ olmalý ki, az açýk göðüslerle gerdan, umurunda deðil gibiydi. “Benim gýz, oolaný hem okutmuþ, hem de üsdünü baþýný yumuþ. Aþýný biþirmiþ. Goynuna girmiþ. Derken gebe galmýþ. Bunnardan heç habarýmýz olmadý. Benim gýz bi yaz, gucaanda bi gýz çocuuu ve bi oolanna çýkageldi. Hem pek sevindik, hem þaþdýk. Hem de, habarsýz evlenip çocukla geldikleenden köylük yerde utandýk. Damat bizi beðenmedi. Heç mi heç *hýþdanmadýk. Beðenmezse beðenmesin, gýzýmýza eyi baksýn dedik. Üç sene sona gocasý tokdur olmuþ. Bi ilaç þirgetine girmiþ. Altýnda araba verilince, cebine de eyi para girince *noldum delisi olmuþ bizim damad. Garýsýynan çocuunu ehmale baþlamýþ. Garýsýnýn yanýnda bilem barabar çalýþtýðý gýzlanan oynaþcek gadar edep fukarasý olmuþ. Gelmedii günne artdýkça artmýþ. Sonadan *keri temelli terk eylemiþ evi. Habarýmýz olunca gýzýn yanýna gittim. Bi örendim ki, aboo!.. bunnar evli deðillemiþ...” Hâlâ o dönemin öfkesiyle bir elinin dýþýný öbür elinin içine vurarak ses çýkartýp; “Bize yalan söylemiþle,” diye devam etti adam. “Baþýmdan gaynar sulaa aktý. Utancýmdan yerin dibine girdim. Benim gýz da, yapýlannarý kendine yediremiyodu. Altý-yedi yýl yedir içir, üsdüne baþýna bak. Goynuna gir. Peydahladýý çocuunu doðurup böyüt...” Bu kez de elinin tersini dizine vurdu. “Sona da sikdir olup gitsin...” Aybala, patlayan gülüþünü yalancý öksürükle örttü. Ayþe, gülümsedi. Yaþlý adam, söylediði sözün farkýnda deðildi. Kalan soðumuþ çayý yudumladý. “Sonacýýma efendim, oolanýn çalýþtýý yere giddim. Garýnla gýzýný neye býrakdýn len dedim? O benim garým deel deyince...” Yerinde kýmýldadý. “O vakit ne bok yemeye çocuk peydahladýn a deyyus! deye baðýrdým.” Az da olsa yine baðýrdý. Aybala, gizleyerek sessiz güldü. Adam, yine yanlýþ bir kelime kullandýðýnýn farkýna varmadý. “Köye geldiiniz vakit evlendinizi sölediniz,” diyerek konuþmasýný sürdürdü adam. “Ben annamam deye tersledim hergeleyi. Selbes olcemiþ. Caný istedii vakit eve gelcemiþ. Baþga garýlanan gönül eylecemiþ. Benim gýz da istedii adamla gezcek tozcemiþ.” Ayþe: “Ne biçim erkekmiþ o öyle?” “Sorma gadýn gýzým. Söyledikleni aklým hafsam almadý. Ganým dondu. Benim gýz garýlýk yapamýyo mu dedim, hayýr dedi. Çocuuna, evine bakmýyo mu dedim, gine hayýr dedi. Namýsýna halel mi getiriyo dedim, a ah dedi. O vakit gan beynime akývedi. Öleyse çocuklu garýný neye býrakýyon a pezevenk deyip tokadý *daký dakývecedim emme, elimden gurtuldu. Býçaam yanýmda olsedi o dakka garnýna saplacedim. Beenim beter dönmüþdü. Sesime gelenle oldu. Beni dýþarýya çekeeleken bu *godeþ! sizi de sata! Ekmek yediði tekneye sýça! dedim. Hem de *böyük poyradan.” Aybala yine sessiz gülerken Ayþe, saklý gülümsedi. “Hövgem gabardý da gabardý,” diye devam etti adam. “*Aaþam üzerine gadar bahça duvarý arkasýnda bekledim. Geç vakit arkýdeþlenen binadan çýkan godeþi yanýma *ünnedim. Gelmedi dürzü. Arabaya binip gitdile. Yanýma gelsedi, elimdeki daþý gafasýna indircedim. Eve gelince olannarý annatdým gýzýma. Benim gök gözlü gýz hoþ, gözel emme, biraz eesik akýllýnýn teki.” Farkýnda olmadan Aybala’yý bir kez daha sessiz güldürdü. “Ööle olmaseydi bu hallere düþe miydi heç?...Adamýný seviyomuþ da...Onun dedii gibi yaþayanna vaamýþ da… Gýza da pek beter hövgelendim. Seni keraneye satmadýýna dua et! deye baadým!” Azdan yine baðýrdý. “Dertlere düþen benim gýz iþinden oldu. Epe sýkýntý çekdik. Yok pahasýna bi tarla satdým. Ben de çökdüm anasý da...Zor zaamet, altý ay Isdanbol’da galdýk. Benim gýz, sözde gocasý gelir deye *tatafiye bekledi durdu. Ne gelen oldu…ne de arayan...Ýþde o vakit gafasý dank etdi benin gýzýn. Torunu nufuza geçirtmek için ha bakam de bakam deyerek mahkime kapýlaanda süründük. Sýndýrgýlý bir tanýdýk yardýmýynan gýzý tekrar saalýk bakannýýna aldýrdým. Bursa’deki bi hasdanede çalýþýyo þincik.” Aybala: “O adam kýzýný arayýp sormuyor mu hiç?” “A ah. Arayýp sormasýn daha eyi.” Ayþe: “Kýzýn, o adamý hâlâ umut ediyor mu?” “Etmeyo. Gafasýndan temelli atmýþ galik.” “Evlenmeyi düþünmedi mi?” “A ah. Evlenmesini ben de isdedim. Baya da isdeyeni çýkmýþ. Evlenmek isdemiyo. Erkeklere güvenci galmamýþ galik. Gýzý böyüdü ya, hele þincik evlenmenin lafýný bilem etdirmeyo. Gine haram süt emmiþ birine düþesem, o da gýzýma göz goyaa deye düþünüyo.” “O adam, kendinden yaþlý diye kýzýný býrakmýþ olabilir mi?” diye soran Aybala, ablasýna çaktýrmadan gülümsedi. “Bi adam, ayrýlmayý gafasýna goydukdan sona sürüylen bahane bulur,” dedi adam. “Benim garý benden üç yaþ böyük. Üsdelik daha acar.” Aybala, nedenini bilmeksizin sessiz güldü. Ayþe: “Karýnýzýn sizden büyük olmasý aranýzda bir sorun yarattý mý hiç?” Aybala, sesli gülmemek için kendini zor tuttu. “A ah,” dedi adam. “Yokarýda Allah va, garýmdan pek memnunum. Gýymatýmý pek bilir. Dünyayý galbýra goyup elesem, ööle bi gadýn bulamam ben...” Aybala, aðzýný kapatarak kýkýrdarken Ayþe, gülen yüzüyle bravo çekti. “Bizim orda seramik topraðý çýkýyo,” dedi adam. “Benim tarlayý satýn aldýla. Onun parasýynan gýzýma bi dayre alývecem.” Kýzlarýn yüzlerine bakýp önüne odaklandý. Ayþe’nin, “Baþka evladýn yok mu?” sorusuna, “Bundan böyük evli bir gýzým daha va köyde,” dedi. “O hakgýný gardeþine devretdi.” Aybala: “Kendinize ayýrmadýnýz mý?” “A ah. Tütün parasý yetiyo bize. Dere gýyýsýnda bahçamýz va. Ordan, domatiz, *kelem, fasille, patetis, sooan, samsak gibi nevalimizi galdýrýrýz. Düzlük bi yerde de tarla va. Ona da buldey ekeriz. Çoluk çocua minnet etmeden geçiniriz.” *** Ayþe, “Üzgünüm amca. O fiyata daire veremeyiz,” deyince yaþlý adam koltukta büzülüp kaldý. Üzülen Aybala, içli soluk verdi. “Biraz daha para bulamaz mýsýn amca?” “Bulamam a gýzým,” dedi adam yýlgýn. “Köydeki damadýndan al.” “Oolan evercek. Ýsdeyemem. Tütün parasý desen...o da seneyi bulur. Haným gýzla…Dul bir gadýnla, yetim gýzýna yardýmcý oluven. Buvasýný ölmüþ gabul ediyoz galik biz.” “Abla bir çözüm bul,” diyen Aybala, dokunsan aðlayacak gibi oldu. *** Ayþe, giriþ katýndan bir daire önerdi. Adam, kýzýnýn korkacaðýný dile getirdi. “Burasý sakin bir yerdir,” dedi Ayþe. “Ayný katta komþularý olacak. Giriþte olursa, emekliliðinde yapacaðý saðlýk hizmetleri daha kolay olur.” Ýhtiyar adam, çaresizliðin acý soluðunu verirken kýzlarýn yüreklerini de daðladý. *** Yaþlý adam; boynu bükük, ümitle kýzlara bakýp, gözlerini yine öne döndürdü. Ayþe, indirim yapýp ödeme kolaylýðý saðlayarak zemin kattan da bir daire teklif etti. Giriþteki daire için, “Pencerelere demir parmaklýk yaptýrýrýz,” güvencesi verdi. “Þincik garar veremecem,” dedi adam. “Gýzýmla görüþem, hangisini isderse gabulüm. Allah razý olsun. Melek gibi gýzla olduunuz *þýlayan yüzlenizden belli oluyo. Dilleniz de pek datlý. Gurban olduum Allah, ne eyi, ne gözel insanla yaratmýþsýn...” Sakýnmadan hayranlýkla baktý kýzlara. “Arada elimize para geçeese ödeme yaparýz. Borçlu olup düþünmekdense, uyuz olup gaþýnmak daha eyidir,” demesiyle, borcuna sadýk olduðunu belli etti. “Gaparo alceniz mi?”diye sorup arkasýndan da, “Almayýn. Gýzým gabul etmezse param sebil olmasýn,” deyiþinden ve mahzun bakýþýndan etkilendi kýzlar. “Kaparo yok amca,” dedi Ayþe. “Kýzýn, on beþ yirmi gün içinde gelip dairelere baksýn. Fiyatlarda bir artýþ olmaz. Dairelerin planlarýný vereyim. Kýzýn görsün.” Kalkýp, karþýdaki dolaptan aldýðý katlý planlarý verdi adama. “Karþýlýklý bir þeyler içerken açýklama yaparým,” deyip ayrýldý. Aybala; “Ablam da yandaki apartmanda oturacak. Ýlerde kýzýnla komþu olur. Ablama gidip geldikçe ben de kýzýný ve torununu tanýmýþ olurum,” deyince pek sevindi yaþlý adam. “Aman ne gözel… Dayreleden birini mutlak alýrýz. Ýçime ayrý bi sevinç dolduruvedin gözel gýzým.” Aybala’nýn içine de sevinç doluverdi... *** “Pek gözel, pek cana yakýn gadýn gýzlasýnýz,” dedi yaþlý adam, sunulan meyve suyunu içerken. “Efendinizi eyi seçin. Arpadan da un olur emme, yufga açýlmaz...Allah, gönünüze göre efendi vesin…” Yaþlý adam, gösterilen yakýnlýk ve iyiliðin borcunu da iyi dilekle ödemek istedi... Veysel Baþer Hýþdanmamak.........: Önemsememek Noldum....................: Ne oldum Hövgelenmek..........: Öfkelenmek. Sonadan keri...........: Daha sonra. Böyük poyradan.....: Yüksek sesle Daký dakýverme........: Peþ peþe tokat atma. Godeþ.......................: Ahlaksýz, pezevenk. Ünneme....................: Çaðýrma. Tataviye-tatafiye.....: Boþ yere Kelem.......................: Lahana Þýlayan.....................: Parlayan.
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Veysel Baþer, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |