Dengeli bir rejimde yemeğin yeri çok önemli. -Fran Lebowitz |
|
||||||||||
|
Platonik Aşk Her Eve Lazım Çocuktum, bütün sevinçleri, gülüşleri yakalamak benim işimdi. Ahmet dudaklarını koluna yapıştırıp pırt ederdi. Gülmekten yıkılırdım. Bakkal Kara Şaban’dan yirmi beş kuruşa beş tane cam şekeri alırdım. Ağzımda yuvarladıkça sarısı, kırmızısı, pembesi ışıl ışıl parlardı. Çocuktum, bütün bulutlar benimdi, bütün kuşlar, bütün yıldızlar, ay dede bile… Çocuktum, annem beni deli gibi severdi. Rüzgârdan saçımın dağılmasına, dudaklarımda yediklerimden izler kalmasına bile izin vermezdi. Hemen kucağına alıp siliverirdi. Babamın cüzdanı demet demek para doluydu. Ben istesem dünyadaki bütün balonları, bütün oyuncakları, bütün bisikletleri hatta koca köyü bile satın alabilirdi. Çocuktum, yağmur benim için yağar, çimenler benim için büyür, kırlangıçlar ve leylekler benim için her bahar buraya dönerdi. Eriklerin en kocamanı, şeftalilerin en sulusu, kavunun en tatlısı da benim içindi. Sabahları güneş ben uyanayım diye açardı. Ve Akşam en güzel rüyaları bana getirmek için çökerdi. Babamın omuzlarına çıktığımda minareler bile alçakta kalırdı. Ordan dünyanın ta öteki ucunu bile görebilirdim. Çocuktum, çabucak kırk fırın ekmek yemek ve büyümek istiyordum. Kuşlardan daha yükseğe uçmak, atlardan daha hızlı koşmak, trenlerin karanlık olunca soluklandıkları o masal ülkesine gitmek istiyordum. Yanımda annem babam olmadan ama bir başıma… Büyükler çünkü hiçbir şeyden korkmazlar. Sülmancıklardan, çıyanlardan, köpeklerden, ayılardan hatta aslanlardan bile. Çocuktum, büyümeyi çok istersem büyürüm sanıyordum. Oysa elimde değilmiş. Meğer çocuklar istemese de büyürmüş. Büyüdüm, süt dişlerimi hangi taşın altına sakladığımı unuttum. Belki de Kara Selman’ın kiremitlerine attım. Şimdi çocukluğumu hangi ağacın kovuğuna bıraktığımı da hatırlamıyorum. Büyümek bela bir işmiş meğer. Ancak iş işten geçince öğrendim. Komşulardan biri “burnunu karıştırıp durma öyle, ayıp,” dedi. “Sen koca adam oldun artık.” Arka bahçenin en karalık yerinde helamız vardı. “Büyüdün artık, tuvalete yalnız gitmeye de korkmazsın,” dediler. Oysa ben hala korkuyordum. Utandığımdan söyleyemedim. Ayakkabılarım hep küçük geliyordu artık. Pantolonumun paçaları kısa, gömleğimin kolları da öyle. Oysa önceleri her şey ne güzeldi. Sen gelip parmağını sırtıma dürtüyordun. Ben şakacıktan çok kızıyordum. Ve seni kovalamaya başlıyordum. Al sana baldan tatlı bir kovalamaca. Kaç kez boşta bulunup irkilmiştim. Kızmalar, gülmeler, her şey ama her şey oyun gibiydi. Aradan ne kadar zaman geçti? Saymadım ki. Kaç ay acaba, kaç yıl? Çok değildir, yemin ederim. Önce cam şekerinin rengi soldu, sonra da eski tadı bulamaz oldum. Şekerler mi bozuldu, ağzımın tadı mı? Anlayamadım. Yağmur sularına girmenin de eski keyfi yoktu. Sokaklar artık daha dardı. Derenin rengi de eskiden böyle değildi. Artık su ıslatıyor, ateş yakıyordu. Ve trenler eski masal diyarlarına gitmiyordu. Basmane Garından dönüp geri geliyorlarmış. Şimdi bir suçlu bulmalıyız ikimizde. Önce sen mi değiştin? Ben mi? Oyunu kim bozdu? Ben en çok cam şekerlerini severdim. Ve ağzımda yuvarladıktan sonra çıkarıp bakardım. Parmaklarım yapış yapış ve şekerim rengârenk... Oysa sen her geçen gün Mesir Macununa benziyorsun. Şifalar, tılsımlar baharatlardan delibozuk bir harman. Saçının her telinde başka bir baharat kokusu... Spil’in doruklarındaki ardıçların yeşili gözlerin. Ne sevmek mümkün seni ne bırakıp gitmek... Damağımdan koparsam dişime yapışıyorsun. Ne çiğnemek mümkün ne de yutmak. İlla ki gelmek için geceyi bekliyorsun. Üzerine aspirin koyduğum, rakı ve tuzlu su ile gargara yaptığım, pamukla kolonya bastığım ağrısı tutan azı dişim gibisin. Sabahı etmeden çaresini bulamayacağım sancımsın. Kerpeten çekip alır dişimi. Sancısıyla beraber kökünden alıp gider. Ama sen aklımda paslı bir çivi gibi hep çakılı kalırsın.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Seyfullah ÇALIŞKAN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |