Aşkın aldı benden beni. -Yunus Emre |
|
||||||||||
|
Fransa yolculuğumuz, İstanbul Sabiha Gökçen Havaalanı'ndan, 3 Temmuz 2017 günü 08.25'de başladı. İndiğimiz Paris Orly Havaalanı'nda, pasaport ve gümrük işlemleri bir saatten fazla sürdü. Bizi değerli dostumuz öğretmen Necati Çelik Bey ve eşi Güngör Hanım karşıladılar. Paris'in merkezi yerinde bulunan bir Altınöz'lüye ait lokanta'da öğlen yemeği yedik. Paris'te bir kaç saat gezinti yaptıktan sonra Necati Beylerin evine gittik. Ertesi günü Paris'te gezdik. Necati Bey, Paris'in ilk Türk Lokantasını açmış ve yirmibeş yıl lokanta işetmeciliği yapmış. Bir süre de Taksicilik yapmış. 35 yıldır Paris'te yaşıyor. Paris'i ve genelde Fransa'nın her yerini gayet iyi biliyor. Paris dünyanın tarih ve bir kültür kenti. Dünya modasına yön veren bir kent. En önemli özelliği ise, 'Devrimlerin Kenti' olmasıdır. Öğrenci ve işçi olaylarının başladığı kenttir. 1789'da Fransa' da başlayan ihtilaller, dünyanın her tarafını etkilemiştir. Her taraf turist. Caddelerinde, sokaklarında, meydanlarında dünyanın her yerinden gelip insanları görmek mümkün. Gezilecek görülecek yerleri çok fazla. Bir iki günde gezmek görmek mümkün değil. Açıkhava müzesi gibi. Tarihi yapı ve binaları çok iyi korumuşlar. Doğaya ve çevreye de oldukça ilgi gösteriliyor. Meydanların büyüklüğü, caddelerin genişliği, yürüyüş yollarının ferahlığı bir kentte değil, bir ovadaymışcasına duygusu veriyor. Bisiklet kullanımı, toplu taşımacılık oldukça yaygın. Ulaşımda otobüsler ve tramvaylar oldukça etkin olarak yer alıyor. Yollarda taksiler, özel araçlar yoğun değil. Parklar, caddeler sokaklar meydanlar oldukça temiz. Sakin gürültüden uzak. Gereksiz korna sesi hiç duymadık. Mimari yapı hiç bozulmamış. Yüksek bina yok. Yeni binalarla, banliyöler dışında hiç karşılaşmadık. Mezarlıklar sanat müzesi gibi ve oldukça muhafaza edilmiş: Kitap okuyan, gezi ve inceleme yapan gençlerle karşılaştık. Şehrin içinde akan nehirde, gemiler turistlere şehir turu yaptırıyor. Eyfel kulesi, Şanzelize Caddesi, Sainte Chapella, Notre Dame Katedralı, Pantheon, Zafer Takı, Sen Nehri, Pont Neuf, Pere Lachaise Mezarlığı, Le Marais, Montmarte, Espace Dali, Louvre Müzesi, Orsay Müzesi, Versay Sarayı, Les Invalides, Opera Binası, Concorde meydanı, Sacre Coeur Bazilekası gibi pek çok yeri gezip gördük. Semtler adeta paylaşılmış gibi; Afriklalılar, Asyalılıar, Uzak Doğulular, Ruslar.. Türkler'in de yoğun olduğu semtler var. Türklere ait marketler, işyerleri de var. Türkiye'den gelen gıdalar, yiyecekler, sebzeler ve meyveler satılıyor. Ülkemizde ne varsa, Türk marketlerinde de mevcut. Kebapçılar dönercilere çok yerde rastladık. Fransızca dışındaki dillerde pek konuşmak istemiyorlar. İngilizce'ye de soğuklar. Kitabevleri, sahaflar şehrin pek çok yerinde göze çarpıyor. Necati Bey, bizleri Paris'te yayıncılık yapan Erhan Turgut''la tanıştırdı. Ofisinde sohbet ettik. Türkçe kitapları Fransızca yayınlıyor. Türk kültürünü, esererini Fransa'da tanıtıyor. Faslı bir kafeye girdik. Kafe Fransızlarla dolup taşmıştı. 'Bonjour' kelimesi en çok duyduğumuz kelimeydi, herhalde, 'döner' ve 'kebap' en çok kullanılan kelimeler arasında yer almaktadır. Sokaklarda dilenen Suriyeli mültecilerle de çok karşılaştık. 5 Temmuz akşamı Paris'ten Strabourg'a Trenle hareket ettik.. Beşyüz kilometrelik yol, iki saat on dakika sürdü. Buraya gelişimizin esas nedeni oğlum İlhan'ın düğünüydü. İlhan bizi karşıladı. 7 Temmuz günü öğle sonrası nikah töreni yapıldı. Nikah memuru evlilik yasalarını madde madde sıraladı, evlilikte uyulması gereken konularda, uyarılarda bulundu. Düğün aynı gün, Paris'e 35 kilometre mesafedeki bir köyde gerçekleşti. Düğün ertesi günün sabahına kadar devam etti. Üç gün daha Strabourg'da kaldık. Strabourg, Fransa'nın Kuzeydoğusunda, Alsas Eyaleti'nin başkenti. Tarih boyunca Fransa ile Almanya arasında el değiştirmiş. En son 1945 yılında Fransa'da kalmış. Masal gibi büyüleyici bir kent. Bir üniversite ve öğrenci kenti. Notre Dame Katedrali, Küçük Fransa, Orangerie Parkı, Avrupa Parlamontusu ve Konseyi binaları, İnsan Hakları Mahkemesi, Ren Nehri, Gutenberg Meydanı ve başka bilemediğimiz yerler.. Notre Dame Katedrali'nde bir akşam, bir saatten fazla süren katedralın oldukça yüksek ve geniş dış duvarında çok güzel bir ışık gösterisi de izledik. Muhteşem bir gösteriydi. Gece ayrı gündüz ayrı bir güzel bu kent. Evler ve binalar eski ve tarihi. Matbayı bulan Gutenberg, Faust'un yazarı Goethe bir dönem bu kentte yaşamış. Avrupa'da ilk gazete de burada yayınlanmış. Strasborg pahalı bir kent. Belediye otobüsü ile çok yakında bulunan Almanya'nın Kehl kentine gittik. İki ülke arasında bulunan Ren nehrinin üzerindeki köprüden geçtik. İki ayrı dünya, bir sentez. İki yakada iki farklı kültür, dil ve yaşam. Fransa Almanya sınırından geçmek çok duygulandırıcı. Sanki aynı ülke içindeymişcesine... Kehl'de, çifte minareli çok güzel ve büyük bir camii var. Kehl'de bir mağazdan alışveriş ettik. Alışveriş ettiğimiz mağazalarda çalışan Türklerle karşılaştık. Strasbourg'a göre fiyatlar hemen hemen yarı fiyatına. Büyük Alışveriş mağazaları yok. Daha çok orta boy işyerleri ve marketlerden alışveriş ediliyor. Gelirlerine göre ihtiyaçlarına göre alışveriş ediyorlar. Ulaşım, gıda, giyecek ürünleri oldukça pahalı, işsizlik de yaygınmış. Fırınlarda çok farklı ekmek çeşitleri var. Et çok ucuz. Musluklardan akan sular içiliyor. Meydanlarda çeşmeler var, gelip geçenler su içiyor. Pazar yerleri yoğun. Ülkemizde olduğu gibi sadece sebze meyve değil, konfeksiyon, kasap, fırın, kuruyemişci, yumurtacı gibi tüketime yönelik her şey satılıyor. Oldukça düzenli ve hijyenik. Kaldığımız bir hafta içinde hiç bir olumsuz bir durumla karşılaşmadık. Türkiye ve Türkleri seviyorlar. Adres veya herhangi birşey sorduğumuzda yardımcı oluyorlar. Rahatlar, sakinler: Büyük ölçüde sorunlarını çözmüşler izlenimi var. Televizyonlarda haber ve açık oturumlar çok az. Daha çok film, belgesel ve eğlence proğramları izleniyor. Fransa kültür, sanat ve bilim alanında oldukça gelişmiş bir ülke. İstasyon, meydan gibi kalabalık yerlerde üniformalı askerler devriye dolaşıyor. Okulların alışveriş merkezlerinin önlerine bariyerler yapılmış. Dönüş için, 11 Temmuz Salı günü, Stuttgart'a otobüsle hareket ettik. Karlsruhe şehrine geldik. Burada bir başka otobüse aktarma yapıldı. Otobüs yolculuğunda bazı sıkıntılar çektik. Ulaşım konusunda yeterli bilgi alamadık. Stuttgart Havaalanı'na geldik. Havaalanında Fransızca Anonsla birlikte Türkçe anonsda yapılyor. Uçuş işlemlerini tamamladık. Aynı gün hava kararmadan İstanbul'a inmiş olduk.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © kemal düz, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |