Uygarlýk, gereksiz gereksinimlerin, sonsuz sayýda artmasýdýr -Mark Twain |
|
||||||||||
|
Ýþte o filmlerden birini dün gece seyrettim, ismi de baþlýkta gördüðünüz gibi: Tous Les Matins Du Monde Fransýzca ismi ismiyle Türkçe’ye “Dünyanýn Bütün Sabahlarý” olarak çevrilen film… 1991 yýlýnda gösterime giren ve bir Fransýz filmi olan Dünyanýn Bütün Sabahlarý’ný Alain Corneau yönetmiþ, öyküsünü Pascal Quignard yazmýþ ve “All the World’s Mornings” eserinden uyarlanarak beyaz perdeye aktarýlmýþ… Yazýnýn baþýnda bir hatýrlatma yapmak isterim, bendeniz bir müzisyen deðilim. Hatta müzik aletlerinden baðlama haricinde bir enstrümaný da çalamam. Fakat müzik kulaðým iyidir. Ýyi de bir müzikseverim. Film müzikalite içerdiðinden dolayý biraz da bu yanýyla ilgimi çekti. Bu sebeple sizlere tekrar anlatmayý, seyretmiþlere tekrar hatýrlatmayý istiyorum… Zira herhangi bir filmden farklý çýkarýmlar yapmayý ve yapanlarý önemsiyorum… Filmin konusu müzik ve hayat, müzisyen ve çalgýcý arasýndaki bariz farklarý ele almýþ. Aslýnda filmi izleyene kadar ben de yapýlan bu ayrýmýn farkýnda deðil idim. Çünkü çoðunuz gibi ben de dinlediðim bir müzikle ilgilenir; hoþuma giden, kulaðýmý okþayaný tercih eder, sezgilerimi kullanarak kötü olanla uðraþmazdým. Profesyonel manada bir müzikle uðraþmýyorum dedim diye; “e bunu anlatmak sana mý düþtü” diye yapacaðýnýz tüm eleþtirilerin en doðal hakkýnýz olsa da ben filmde müzik ve sanatçýyla deðil de daha çok “müziðin hayatla olan baðlantýsý” ile ilgili çýkarýmlarda bulunmaya çalýþacaðým. Çünkü film anlatmak istediðim bu ikili iliþkiyi anlatan en iyi ve klasik olma yolunda ilerleyen yapýtlardan biri diyebilirim… Þimdi gelelim filmimize. Film 17. yüzyýlda geçiyor. Viyola sanatçýsý Saint-Colombe ile öðrencisi Marais baþrol oyuncularý. Sanatçýmýzýn iki tatlý ve yetenekli yetim kýzlarý var. Onlar da babalarý gibi viyola çalýyorlar. Saint-Colombe çok sevdiði karýsýný kaybettikten sonra Fransa taþrasýnda inzivaya çekiliyor, hayatýný da yine bu bölgelerde öðrencilere ders vererek geçindirmeye çalýþýyor, bir taraftan da kýzlarýna hem babalýk, hem de annelik yapýyor… Colombe’nin viyola sanatýndaki ustalýðýný duyan soylu kral saraya gelmesi ve bestelerini ona çalmasý için adamlarýný sanatçýmýza davet için gönderiyor. Sanatçýmýz da bu isteði kibar bir dille reddediyor! Ancak kendisine bu isteðin emir olduðu hatýrlatýlýyor, yine de yapýlan bu teklifi reddediyor. Tabii Kral bu red cevabýný beðenmiyor ve geri çevrilen teklifi bir türlü sineye çekemiyor olsa gerek adamlarýný Colombe’ye bir kez daha yolluyor. Sarayýn elçileriyle sanatçýmýz Colombe arasýnda geçen konuþmalar ise þöyle cereyan ediyor: Saraylý (Perukalý, süslü püslü, tepeden bakan bir adam düþünün): -Antik çaðýn müzisyenleri ve þairleri þöhretten hoþlanýrlar, imparatorlar onlarý huzurlarýndan uzak tutarsa gözyaþý dökerlerdi. Siz, adýnýzý hindilerin, tavuklarýn, küçük balýklarýn arkasýnda saklýyorsunuz. Tanrýnýn size bahþettiði yeteneði toza topraða ve gururlu bir yoksulluða gizliyorsunuz. Þöhretiniz kralýmýz ve sarayý tarafýndan duyuldu, öyleyse çuha elbiselerinizi yakýp onun size sunduðu hizmetleri kabul ederek kendinize bukleli peruka yaptýrtmanýzýn zamaný geldi. Eski çamlar bardak oldu artýk ve…. (Saraylý konuþurken etrafta tavuklar , kazlar dolaþýyor , bir taraftan tiksintiyle bakýyor.) Colombe (Gururlu, kimseye aldýrmayan bir yüz ifadesiyle, dimdik durarak konuþuyor.): -Asýl modasý geçen benim beyler! Yüce kralýmýza teþekkür ediniz. Ben onun bana teklif ettiði altýnlarýn yerine ellerimin üstüne batan güneþin ýþýðýný tercih ederim. Bukleli perukalarýnýzý deðil , kendi çuha giysilerimi tercih ederim. Kralýn kemanlarý yerine kendi tavuklarýmý, sizlere kendi domuzlarýmý tercih ederim. Saraylý: -Tahta kulübenizin dibindeki küçük fare gibi kuruyup kalacak, kimse tarafýndan tanýnmadan ölüp gideceksiniz. Colombe: -Sizin sarayýnýz bir kulübeden daha küçük, oradaki kuru kalabalýk bir kiþiden daha azdýr benim gözümde. (Müthiþ bir replik , daha iyi anlatýlamaz.) der ve elçiyi ve yanýndakileri oradan kovar! Aradan yýllar su gibi geçer ve küçük kýzlar artýk büyümüþtür. Saraydan bir müzisyenin tavsiyesiyle yoksul ve yetenekli bir genç, usta sanatçýmýzdan bir ders almak ister. Bu genç filmin diðer kahramaný olan Marais’tir. Genç Marais öðrenci olarak kabul edilmek için bir parça çalar ve usta sanatçýmýz bu öðrenciyi hemencik reddeder. Marais nedenini öðrenmek ister. Colombe; “Siz, çalgý çalýyorsunuz, ama bir müzisyen deðilsiniz” der. Sanatçý karþýsýndaki delikanlýnýn yetenekli olduðunun aslýnda farkýndadýr! Fakat buna raðmen müzisyen olmak için gereken derinliðe sahip olmadýðýný altýncý hissi ile hisseder ve müziði þöhret edinip saraya kapaðý atmak için kullanacaðýný da sezer. Usta haklýdýr. Delikanlýnýn tek amacýnýn müzisyen olmaktan çok, babasý gibi bir ayakkabýcý ustasý olmamaktýr. Araya hemen kýzlarý girer ve iki kýzýnýn ýsrarýna dayanamayarak bu genci öðrenci olarak kabul eder. Viyola sanatýnýn bütün inceliklerini bu gence tek tek öðretir. Genç Marais bir gün kralýn kilisesinde çalar, Saint-Colombe bunu duyunca sinirden küplere biner ve adeta çýldýrýr! Gencin viyolasýný paramparça edip önüne fýrlatarak: “Mösyö bir çalgý nedir bilir misiniz? Çalgý aleti müzik demek deðildir. Kralýn önünde soytarýlýk etmek için bir sirk atý alacak kadar paranýz var artýk” der çocuðu evinden kovar. Bu kovma olayýna en çok büyük kýzý çok üzülür çünkü, kýz kovulan bu çocuða sýrýlsýklam aþýk olmuþtur! Hatta babasýndan öðrendiklerini gizli gizli ona öðretmeye devam eder. Genç Marais gel zaman git zaman artýk bir saray çalgýcýsý olmuþ çýkmýþtýr. Büyük kýzdan öðreneceði bir þey kalmayýnca da yallah der ve onu da terk eder. Tatlý bir hayatla geçen uzun yýllardan sonra ustasýnýn sözlerini idrak edip ona hak vermeye baþlar… Büyük bir piþmanlýk içinde ustasýnýn kapýsýný bir gün tekrar çalar. Ondan son bir ders daha rica eder. Colombe; “Ýlk ders desek nasýl olur” der. “Bu iþ zordur, müzik en kýsa deyiþle, sözle ifade edemediklerinizi dile getirmeniz içindir. Bu anlamda insana özgü deðildir. Öyleyse kral için yapýlmadýðýný da anlamýþ olmalýsýnýz” diye hitabete devam eder. Ona ilk ve son dersini bir daha verir. Film de tam olarak burada biter. (Bu arada trajik bir olay olur. Büyük kýz aþkýný yýllarca unutamaz, hastalanýp yataða düþünce, babasýndan Marais’in onun için bestelediði parçayý çalmasýný rica eder, baba öfkelenir, çalmayý reddeder, Marais gelir, çalar ve gider, Marais’in yýllar önce hediye ettiði ayakkabýnýn baðýyla kýz kendini asarak intihar eder. Yaþamýný böyle çýkarcý ve menfaatçi bir adama heba ettiði için kendine kýzar, hýnçlanýr, üzülür ve bu üzüntüyü artýk küçük omuzlarý kaldýramayarak onu kara topraðýn altýna girmeye razý eder!) Marais, büyük kýzla olan aþkýný ve hayatýný da müzikten ne anlýyorsa öylece yaþamýþtýr. Kendisini müzisyen zannetme yanýlgýsý içinde, çalgýcý olarak kalmýþ, onu büyük bir aþkla seven bir kadýnýn intihar etmesine sebep olmuþtur. Film 17. Yüzyýlda geçse de günümüzde de pek bir þey deðiþmemiþ gibi geldi bana oturup düþününce… Konu müzikle olduðu kadar hayatýn nasýl yaþandýðýyla da ilgili bir takým çýkarýmlar yapabilmemizi saðlýyor. Buradan kadýn-erkek iliþkilerine deðinecek olursak, sorunlarýmýzýn kaynaðý kadýn-erkek olma halinin daha da ötesine uzanýyor gibi geliyor bana. Müzikte olduðu gibi, müzisyen – çalgýcý olma durumuna baðlanabilir belki. Müzisyen ruhuna sahipsek, karþýmýzda yetenekli ve birtakým hesaplarý olan bir çalgýcý varsa ve biz ikisini birbirinden ayýramýyorsak; acý çekmemiz kaçýnýlmaz. Kendimize karþý tarafsýz olup daha ileri gidersek; çalgýcý ruhuna sahip olduðumuz halde kendimizi müzisyen sanma yanýlgýsý içindeysek, acý çektirmemiz de kaçýnýlmaz bir durum yaþanmasýna sebep olabiliyor. Evet, uzun lafýn kýsasý hanýmlar beyler dünyanýn bütün sabahlarýný bitirmeden, hayatýmýzý, aþklarýmýzý ve müziði hakkettiði derinlikte ve incelikte yaþayalým; bunu beceremiyorsak kimseye kýzmayalým ötesi yalan çünki… Deðil mi? Ýyi seyirler herkese…
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Yûþa Irmak, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |