Olgunluğa erişmemiş şairler ödünç alır, olgunluğa erişenler çalar. -George Eliot |
|
||||||||||
|
İşte birisi söylediğim gerçekleri yediremez, kuytu köşelerde ağlar, kin beslerdi… Başka birisi kah arzularına yenilir, daha önceden mantığının sesini dinlemesini söylememe rağmen, hisleriyle verdiği karar yanlış çıkınca beni ukalalıkla suçlardı… Ötekisi kendini ‘en’ sandığında, ben iki kelam cümle sarf ettiğimde, kendisinin gerçekte o kadar da değerli olmadığını anlayıp, yediremediğinde nefret duyardı… Diğeri ise kendi ile beni mukayese eder, gerçek beni az biraz tanıdığında imrenir, dahasını söylemediğimde, nazar boncukları çatlatırcasına kin duyardı… Güzeldi bak bu zamanlar… Eyvallah yaşıyoruz bu hayatı bazı ciddiye alınmayan ehli beyt tadında… Şimdi beni düşman belleyenlere yazıyorum… Ulan güzel aile evladı… Baktığında; az biraz beyin hücrelerini çalıştırıp gerçekten yaptıklarımı sorgulayabilme cesaretini de kendinde bulduğunda göreceksin ki, ben, bana düşmanlık besleyecek karakterlerin, bam telini bildiğim için, bile bile onları acıtacak amma velakin onları doğru kararlar verebilmeleri için o yaralarına tuz basıyorum. Niye? Düşman gördüğün ben, eğer bu açık ya da yaralarına tuz serpmezse, senin kendinde farkına olmanı sağlamazsa, senin seve seve itaat ettiğin o, gelecek bu yarayı sanki normalmiş gibi tatlı tatlı gösterip, aksine daha da büyütüp, beraberinde yeni yaralar da açıp seni kontrolü altına alacak… Sonra? Sonrası hem geçmiş yaralar, hem de büyük hüsran olacak... Haliyle bana baktığında… Bana düşmanlık besleyenlerle sıkıntısı olmayan biriyim… Sallasınlar nefretlerini, kinlerini… Selametle de gitsinler… Amma velakin sanırım ilk kez ben de kendime bir düşman belledim… Biliyorum… Şüphesiz ki öğrendiklerime, yaratılışıma ve kafama aykırı… Amma velakin ben bu düşmanlığı yok etmek istesem de; her hamlesi, her bir adımı buram buram kin… Buram buram iyi aile evlatlığı… Haliyle… Benim sırf ‘ben’ olmam birine batıyorsa ben artık direnmeme rağmen ona karşı nasıl düşman olamam ki? Dolayısıyla… Sanki bu Dünya’da her an ölmeyecekmiş gibi, sanki hesap vakti yokmuş gibi, Allah’ın uyarılarına rağmen; kişisel hırs, arzu ve nefret gibi kişisel kaprislere kapılan asalak ruhlar gibi; artık ben de birilerine düşmanlık duymalıymışım… Bazı ehli beyt tadında olanların gibi…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Alp Şahin, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |