Bir ülke bağımsız olmadan, bağımsızlık da erdem olmadan ayakta duramaz. -Rousseau |
|
||||||||||
|
Yararcılık ilkesine göre yaşamak getirisi yüksek ve daha az riskli bir yaşam tarzı olsada bunun çok yüzeysel ve sığ bir yaşam şekli olduğunu düşünüyorum. İnsanın varlığını devam ettirmesi için daha büyük bir nedene ihtiyaç duyduğu kesindir. Sadece kişisel çıkarını gözeterek biyolojik anlamda daha rahat bir yaşam sürdürülebilir ve fakat kendini ve hayatı tanımak ve dolayısıyla farkına varmak ve dolayısıyla keşfetmek ve dolayısıyla denemek ve dolayısıyla amaçlamak ve dolayısıyla motivasyon ve moral bulmak pek mümkün gözükmüyor. Yani insanın varoluşundaki duygusal inceliğin yaşam üzerindeki incelikli dokunuşlarını ifade edebilecek kelime mantık olamaz. Bu kelime daha çok "anlam" olmalı. Anlam "yaşamı anlamlandırmak" sözcük gurubundaki gibi boyamak, biçim vermek, yapılandırmak şeklinde değilde "anlamı aramak" şeklinde varolan birşeyin peşinde olmak veya bulmak olarak ifade edildiğinde doğrudur. Çünkü birşeyi türetmek veya benzetmek hiç olmamış bir gerçekliği uydurmak şeklinde anlamsız olacağından anlam aranmalıdır. Peki anlamı nerede aramalıyız? Ahlaki davranışların duyarlılığında mı? Yada inancın ruhani gölgesinde mi? Veya aşkın çalkantılı okyanusunda mı? Ya da bilimin mantıklı ve tutarlı dizisinde mi? Ya da sevginin sabırlı ve fedakar ağacında mı? Ahlaki davranışların toplum olmak ve hayatta kalmak için gerekliliği bir yana ahlaki çöküntü yaşanan toplumlarda en ahlaki biçimde yaşayan insanların davranışlarının sonuçlarında mutsuzluğu ve yoksulluğu, hatta ölümü getirebildiği ve bunun çok da akılcı veya daha doğrusu mantıklı olmadığı, dolayısıyla iyi ahlakın veya iyi niyetin bu dünyada kahramanlık veya erdem hikayeleri yaratsada bütün topluma önerilemeyeceği açıktır. Zira soylarının devamı için kendi toplumlarını savunan askerlerin başarısı kahramanlık, doğruluk ve dürüstlük veya iyi ahlak erdemlerinden çok strateji, kurnazlık, taktik, şaşırtma ve kandırma üzerine kuruludur. Ahlaklı olmanın bir anlamı, hayran bırakan bir coşkusu varsa bile tarihi savaşı kazananlar yazdığı için bu anlamı kimseye aktarılamayacaktır. Demek istediğim "ahlaklı davranmamalıyız!" değil, ahlaklı davranarak kahramanlık yapmak bir yada bir kaç kişinin yada bir gurubun "kurtuluşunu" sağlayabilir. Ama topluma rağmen yada dünyaya rağmen ahlaklı kalan bir insanın bir değişim yaratabilme olasılığı çok düşüktür. Toplumun temel kuralları rasyonel, belirli ve hesaba dayalıdır. Örneğin kaçımız Platon'un yazdığı "Sokrates'in Savunması"ndaki Sokrates gibi felsefi değerleri uğruna ölebilir. İstemeyi kastetmiyorum, bunu toplumun çoğunluğu için bir çözüm önerisi olarak ortaya koyabilir misiniz? Kabul görür mü? Olmalıdır ayrı konu. Olabilir mi? Bütün toplum ahlaki olarak dürüst bir adamın arkasında dursaydı ve ölümü göze alsaydı Sokrates'in idamına gerek kalmazdı zaten. Burada bir parantez açalım. Anlam salt mantık değildir. Ama mantıklı olmak zorundadır. Aksi takdirde gerçekliğini kaybeder. Gerçek olmayan anlamda tıpkı yazının başında belirttiğim bizim uydurduğumuz yapay anlam gibi geçersizdir. Gelelim dine. Din yada daha genelde inanç, doktorumun da söylediği gibi yanlışlanamaz. Bir insana "neden ineğe tapıyorsun, bu çok mantıksız!" diyemezsiniz. Ancak "Seni ilgilendirir. Ben inanmıyorum." diyebilirsiniz. Bu yüzden din toplumsal değil kişisel alanda kalmalıdır. Aslında bunun tersine bireysel inanç dünyamda defalarca okuduğum Kur-an'ı mantıksal temeller üzerine oturtmaya çalışmamda bu yüzden sanırım. Ama kimseyi inanmaya zorlayamam. Çünkü sonuçta bu inanç olduğu için karşımdaki beni yanlışlayamaz. Çünkü en nihayetinde bireysel bir tercihtir. Buradan gerçekçi bir anlam çıkabilir mi? Sanmam. Bulduğum anlamı mantıklı bir zemine oturtsam bile bunu kabul ettirmem mümkün değil. Aşk konusuna gelirsek; Bugün bilim adamları aşkı doğurgan özellikleri belirgin şekilde göze çarpan, yani sağlıklı ve yetenekli çocuklar doğurması muhtemel olan dişilerin erkekler tarafından, kendisine ve çocuklarına bakabilecek güç ve zekaya sahip erkeklerin ise dişiler tarafından çekici bulunarak, coşkun ve sınırsız bir şekilde istek duyulması için beyin tarafından gönderilen mesajlar sonucu salınan vücut sıvılarının meydana getirdiği çekim olarak tanımlanıyor. İtiraf edeyim bu mantıklı açıklama bende hayal kırıklığı yarattı. Mantıklı olması bir yana itiraz etmeden duramıyorum. Örneğin diğer insanlar tarafından çekici bulunmayan insanların o insan için aşık olunası olmasını nasıl açıklıyorlar... Yani toplumun çoğu erkeği tarafından "çekici" bulunan film yıldızları, şarkıcılar vb. var tabide erkekler çoğu zaman diğerlerinin çekici bulmadıkları, hatta çirkin dedikleri kadınlara aşık oluyor. Bu nasıl oluyor... Ben söyleyeyim nasıl olduğunu. Estetik zevkler, kişisel beğeniler devreye giriyor. Yaralar benzeşiyor. "Aradığın anlamı bulmak" sanırım en çok burada mümkün oluyor. Peki ya o insanı yakından tanıyınca senin ona yüklediğin anlamlar kaybolunca veya onun sıradanlıklarını görünce ne oluyor? Neyse buraya kendi kişisel tecrübelerinize göre, isteklerinize veya umutlarınıza göre istediğiniz cevabı vermekte özgürsünüz. Ama şu kadarını yazayım; burada da bulduğunuz anlam ortak bir uzlaşı barındıramayacağından kesinlik arz etmez. Bilimde ise en iyi bildiğim dille anlatmaya çalışayım; bilimin dili matematik. En basitinden bir sayı dizisinin, birbirini takip eden sayıların arasında belirli bir artış azalış veya matematiksel bir bağıntı olduğunda anlamlı olduğunu söyleyebiliriz. Deney sonuçlarının matematiksel analizi de böyle yapılır ve fizik yasaları ortaya çıkar. Mantıklıdır, tutarlıdır. Kesinlik ise burada ayrıntısına giremeyeceğim derinlikte bir konudur. Oran olarak deney sonuçlarının kesinliğinden bahsedebiliriz. Ama bir kesinliği vardır. Gelgelelim bilimin bulduğu anlam birçok soruya cevap verse de insanların neden bir tercihi yaptığı sorusuna cevap veremez. Örneğin izlediğim bir filmde işinden kovulan bir mühendis, yöneticisine karşı kendini savunurken, şu kadar yol yaptık, o yol insanlara şu kadar zaman kazandırdı, o zaman onların hayat kalitesinde şu kadar iyileşmeye neden oldu diyor. Yönetici ise kendinden emin "Üzülme. Bazıları uzun yoldan gitmeyi sever!" diyor. İnsanların tercihleri açıklanamayacak birçok estetik ve kişisel yargı barındırır. Sevgi ise çok klişe bir konu olduğundan bir tanım yapmayı zorunlu hale getiriyor. Sevgi kendinle, hayatla ve hayatın içindekilerle kurduğun sabırlı ve alçakgönüllü ilişki sonunda onlara verdiğin değer neticesinde ortaya çıkan emektir. Çokça istismar edilebilen bu duygusal eylemin çok değişik anlamlar barındırdığı muhakkaktır. Ama aşk kadar coşkun ve sınırsız bir anlam ifade etmediğinden çok değer atfedilmez. O güçlü anlam belirsiz bir iyi niyetler serisinin içinde kaybolup gider. Peki nerede bu anlam! Bende onu arıyorum. En azından hala arayacak isteğim var. Kendinize iyi bakın. Arayıştan vazgeçmeyin...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Gökhan, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |