Gene gel gel gel. / Ne olursan ol. / ... / Umutsuzluk kapısı değil bu kapı. / Nasılsan öyle gel. -Mevlânâ |
|
||||||||||
|
Donald Trump dediğimiz kişi suikaste uğramış eski Amerikan başkanı, milyarder, ben dedim mi her şey olur diyen, rakibini zeki ve ukalaca laflarla küçümsemekten çekinmeyen, verdiği kararlarda yalanlarla doğruları birleştirip her seferinde de bunları haklı gösterebilen manipülatif bir karakter. Kamala Harris ise Kamala Harris. Evet, doğru gördünüz. Kamala Harris sadece Kamala Harris. İyi niyetli, demokrasi olsun diyen, aman kimse üzülmesin, Trump şöyle kötü, böyle kötü diyen biri. Dolayısıyla nerede olursa olsun; ne zaman olursa olsun, insanlar içgüdüsel olarak kendilerini ve vatanlarını koruyabilecek ‘’kabile şefini’’ tercih ederler. Bu yüzden onlara iki seçenek sunuldu. Ya dediğim dedik bir Trump, ya da iyi insan Harris. Farz-ı misal… Hayata satranç gözünde bakan ve daha iki gün sonra bazı devlet başkanlarının yiyeceği öğle yemeğini dahi bilen Putin ve O’nun Rusya’sı günümüz Ukrayna savaşını yaymak istedi diyelim. Kim karşısında duracak? Ya da İsrail? Terörist öldürüyorum ayağı ile tüm insanlığın içinden geçmişken kim onu frenleyecek? (Bakın durduracak demiyorum frenleyebilecek diyorum.) Harris mi? Tabi ki hayır. Eğer sorarsanız iyi mi oldu? Kötünün iyisi oldu diyebiliriz ama Amerikan halkı için tabi ki çok daha iyi oldu diyebiliriz. Amerika’nın karşısında olan ülkeler için de hiç şüphesiz ‘’the night is dark and full of terrors’’ tabiri caizse – ki caizdir – gece karanlık ve dehşet dolu diyebiliriz. Şimdi birazcık komplo teorisi yapalım satırlara son vermeden… Baktığında Donald Trump’ın demokrat partideki rakipleri hep zayıf karakterdeki kişilerdi. Biri siyaseten hiçbir başarısı olmayan Hillary Clinton biri de artık ne yaptığını dahi bilmeyen Joe Biden yerine sürülen iyilik perisi Kamala Harris. Halbuki demokratlar; karşısına karizmatik lider dediğimiz birini çıkarsalardı sonuç bu mu olurdu? Trump’a ateşe karşılık ateş tadında karşılık verebilen, ”biz halkız, birileri gibi kulelerde doğmadık emek ile geldik emek” deseydi mesela… Olmazdı tabi. Aklıma ilk geldiği için örnek vermek istiyorum. Az biraz geçmişe bakarsanız İsrail’de Naftali Bennett gibi okumuş, etmiş ve gayet kültürlü bir adam İsrail başkanıydı. Daha sonra bir şeyler oldu, koalisyon dağıldı ve gözü dönmüş arkadaşın biri koltuğa geldi ve de devam ediyor. Niye o, o koltukta kalamadı? Yetersiz miydi? Değildi. İşte o zaman şunu sormamız gerekiyor… Tüm insanlık olarak. Gerçekten bize doğru sunulan bir aday dahi olsa gerçekten güçte kalabilecek mi bu bir… İki; niye her seferinde bize sunulan en güçlü adayları seçiyoruz? Unutmayın ki, ikinci de on ikinci de; sadece ama sadece iktidara biat eder, ikinci parti sadece maaş alır. Bazı şeylerin hak edilen yerlerde değişmesi dileğiyle… Eczacınızdan B12 almayı unutmayın. Yanlış ilaç vermemesine de dikkat edin.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Alp Şahin, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |