Gene gel gel gel. / Ne olursan ol. / ... / Umutsuzluk kapısı değil bu kapı. / Nasılsan öyle gel. -Mevlânâ |
|
||||||||||
|
Revolver (zannımca) bir tabancaydı. Fakat ben niye onu bir oyuncak araba olarak düşünüyordum. Üstelik bu kelimeyi “oyuncak araba” anlamıyla bir yazımda kullanmayı düşünmüş, sonra da o yazının devamını getirememiştim. Düşündüm, düşündüm; sonunda oyuncak arabayla tabancının karıştığı yeri buldum; “Bu aşk burada biter Ve ben çekip giderim. Yüreğimde bir çocuk, Cebimde bir revolver…” Buraya kadar iyi… İçindeki çocuk ve cebindeki revolverle( o neyse?) adam kız arkadaşını terk ediyor. Sonra klipe bir bakıyoruz, adamın içindeki çocuğun cebine sokuşturduğu küçük kamyon arabaları var… Yani yanlış öğrenen ben değilim, çocukla birleşince zaten “kesin oyuncaktır” denilen bir kelime, klipte arabayla özdeşleştirilince aklıma öyle kalmış. Şimdi suç; “kelimeyi nasıl olsa biliyorlar, hem bilmeseler de önemli değil; masun çocuk görüntüsü olsun” diyen medyada mı; yoksa benim gibi neyi ne şekilde kullandığını bilmeyip sözlük kullanma yeteneğinden yoksun olanlarda mı tartışılır. Şimdi müsaadenizle topu basın kaynaklarına atarak işe başlıyorum. Medyanın toplum üstündeki etkisi büyük. Bugün binlerce, milyonlarca çocuk, genç ; televizyon, radyo gibi araçlardan öğrendikleriyle büyüyor. O zaman bu “reyting” arzusuyla yanıp kavrulan insanlara düşenler ne olmalı? Bence medya, yayınlarında kendi menfaatlerinden çok ulusun menfaatini düşünmeli; yayınladığı programların içeriğini bu konuda tespit etmeli. Çünkü basın tüm toplumlar üzerinde etkili olan bir taarruz aracıdır. Basının eksik haberle halkı uyutması mümkün olduğu gibi, yayınlarıyla dünyaya karşı uyandırması da mümkündür. Bu yüzden Türkiye’nin amaçlarına zemin hazırlaması, Türklük kavramının korunması adına yarar sağlayacak programlar yayınlanmalı, bu programları izleyen gençlerde milli bilinç uyandıracak simgeler konulmaya özen gösterilmelidir. Sözlük kullanmak konusuna gelince; kendimden de biliyorum, sözlük kullanmak her zaman yaptığımız bir şey değil. Bence bu bilincin daha yetişirken verilmesi gerekir. Şimdi yazdığım yazılara ve konuşmalarıma bakıyorum da dehşetle fark ediyorum aslında ne kadar yetersiz olduğumu. Bunu sürekli tekrarladığım bazı kelimelerden de görüyorum. Günlük konuşmalarımızda kullandığımız kelime sayısı zaten Türkçe’nin bütününün yanında hiç sayılır. Bence konuşma dilimizdeki bu acizlik bir kültür erozyonunun sonucu. Önüne geçmek için geçerli çözümler sunmayacağım, fakat kendi adıma, farkında olduğum bu duruma el koymak için gün geçtikçe daha çok kitap okuyorum. Bence kültürümüze sahip çıkmamız gelecek için önemli. Eğer Avrupalı olmak için dilimden vazgeçeceksem, Avrupalı olmak istemiyorum. Çünkü geleceğimiz ancak bizim kültürümüzün egemen olduğu zamanlarda gizli…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © BuZ_LaLe, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |