..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Hiçbir þey yaþam kadar tatlý deðildir. -Euripides
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Sevgi ve Arkadaþlýk > seyfullah ÇALIÞKAN




23 Mayýs 2004
Sokaklar Aðlarken Hýçkýrmaz  
seyfullah ÇALIÞKAN
Uykusunu alamamýþtý ama yeniden uyumak ta istemiyordu. Nasýlsa uykuya dalar dalmaz yeni bir rüya baþlayacaktý. Ve ona anasýndan doðduðuna bin piþman edecekti. Uykularýn insana bu denli eziyet edeceðini hiç düþünmemiþti. Yataðýn kenarýna uzanýp bir sigara


:BCJA:
SOKAKLAR AÐLARKEN HIÇKIRMAZ

- Ellerimi baðlamýþlar doktor bey. Ellerim morarmýþ, parmak uçlarýma kan oturmuþ baksana.

- Ýp falan yok. Sen yine rüya görmüþsün.

- Sen de onlardansýn, biliyorum. Satýlýk herifin tekisin.

- Onlar kim?

- Anlamazdan gelme doktor. Hadi kes þu ipi. Bileklerim acýyor.

- Hemþire makasý getir?

Selçuk ellerini birbirine kenetlenmiþ olarak doktorun yüzüne doðru uzattý. Doktor olmayan ipleri bir pandomim ustasý edasýyla kesti.

- Hadi þimdi ellerini ovuþtur. Kan akýþýn hýzlansýn.

- Teþekkür ederim doktor. Ben uykuya dalýnca kapýmý kilitleyin. Odama kimse girmesin.

- Tamam. Ýstersen nöbet için kapýya birini bile koyabilirim. Sen hiç dert etme…



Doktor hemþire ile birlikte odadan çýkýp gitti. Selçuk yataðýndan kalkýp cam kenarýndaki sandalyeye oturdu. Sokaklar, aðaçlar ve kocaman kent bütün þekillerini, renklerini yitirmiþti. Sadece ýþýklar vardý. Göz alabildiðine ýþýk, milyonlarca lamba… Bir sigara yakýp karþýki apartmanlarýn pencerelerine baktý. Üst katlarda oturanlarýn bazýlarý perdelerini çekmemiþlerdi. Kendi mahallesini, sokaðýný, komþu evleri seçmeye çalýþtý. Bu imkansýzdý. Gece zihnimizle ve mesafelerle oynamayý çok seviyordu. Baþaramadý… Ýzmariti kül tablasýnda ezip yataðýna döndü.

Üç çocuk eski Bizans sarnýçlarýnýn önündeki incir aðacýna çýkmýþtý. Dallarýn uçlarýna kadar týrmanýp çok güneþ alan uçlardaki yeni olgunlaþmaya baþlayan incirleri topluyorlardý. “ Bir tane daha gördüm. Ben göndüm. O benim. Kimse almasýn. Bozuþmayalým…” Aðaçtan inip sarnýçtan sökülmüþ kocaman bir taþýn üzerine oturdular. Ceplerindeki incirleri çýkarýp kucaklarýna dizdiler. Üç çocuk en ballý, en güzel, en tatlý incirleri kendisi yedi. Ötekilerin hepsi daha kozalaktý, hamdý, olmamýþtý. Arkadaþlarýna göstere göstere, özendire özendire, þamatayla, aðýzlarýný þapýrdata þapýrdata yediler. Dalda tüneyen kuþlar gibi býcýr býcýr, mahalledeki en kral üç arkadaþtýlar. Ertesi sabah üçünün de dudaklarý incir sütünden yara olmuþtu.



Parça parça anýlar içinden geçip derin bir uykuya daldý. Uykusunda sabaha kadar yüzlerce, binlerce kez hep ayný rüyayý gördü. Gecenin en ýssýz saatinde bir musluk damlýyordu. Kocaman bir evin içinde geniþ bir yatakta uyumaya çalýþýyordu. Damlayan musluk uykusunu kaçýrýyordu. Bütün musluklarý tek tek sýkýp yataðýna geri dönüyordu. Yataðýna uzanýr uzanmaz yeniden ayný su damlasýnýn sesi duyulmaya baþlýyordu. Yeniden kalkýyordu, yeniden kocaman evin içinde damlayan musluðu arýyordu. Üç beþ dakikalýk bir filmi binlerce kez yeniden izlemek gibiydi. Sýrýlsýklam ter içinde uyandý. Nefes nefese ve yorgundu…



Odasýndaki banyoya gidip klozete iþedi. Beþ musluðun hiç biri damlamýyordu. Geceyi anýmsadý. Elleri baðlý olarak uyandýðý zamaný düþündü. Doktor odadan çýkarken makas elindeydi. Mavi renkli çamaþýr ipini almamýþlardý. Yerlere, yataðýn altýna, yorganýn içine, kaloriferin etrafýna baktý. Hatta etajerin içine ve çekmecelere, elbise dolabýna bile baktý. Hiçbir yerde mavi renkli çamaþýr ipini bulamadý. “Aklýmý kaçýrýyorum galiba, gerçekten deliyim belki,” diye düþündü. Bileklerimde ipten kalmýþ izler olmalýydý. Hiçbir iz ve morluk yoktu. Göremedi…

Uykusunu alamamýþtý ama yeniden uyumak ta istemiyordu. Nasýlsa uykuya dalar dalmaz yeni bir rüya baþlayacaktý. Ve ona anasýndan doðduðuna bin piþman edecekti. Uykularýn insana bu denli eziyet edeceðini hiç düþünmemiþti. Yataðýn kenarýna uzanýp bir sigara yaktý.

Balatlar Kilisesi’nin çocuklarý sokaktan gizleyen bir duvarýnýn arkasýna oturmuþlardý. Sami üç beþ gün önce bir fýrýldak bulup gelmiþti. Þark çikolatasýndan, Mabel sakýzlardan çýkan artis fotoðraflarýna oynuyorlardý. Zafer’in elindeki fotoðraflar iyice azalmýþtý. Ben kendi payýmdaydým. Sami ise kârdaydý. Fýrýldaðý çeviriyorsun dönmesi bitip yere yatýnca üzerindeki yazýda ne varsa uymak zorundasýn. “Bir koy, bir al, iki koy, hepsini al…” Zafer bütün fotoðraflarýný kaybedince yerde birikenleri avuçlayýp kaçtý. Sami’yle ben de arkasýndan fýrladýk. Göz açýp kapayýncaya kadar kendini evin kapýsýndan içeri attý. Yakalayamadýk… Ertesi gün okulun bahçesinde elimize düþtü. Bir daha böyle kalleþlik yapmayacaðýna dair anasýnýn baþý üzerine yemin etti. “Anam ölsün, ekmek, Kur’an çarpsýn.”dedi. Temiz bir sopayý hak etmiþti ama kýyamadýk. Biz üç kral arkadaþtýk. Üç beþ fotoðraf için günlerce küs kalamazdýk. Sami kaleye geçmeye razý olduðunda aþaðý mahallenin çocuklarýný hep yenerdik.



Hava aydýnlandýktan birkaç saat sonra koridorlardaki sesler çoðaldý. Hasta bakýcýlar tekerlekli bir arabayla mercimek çorbasý servisi yaptýlar. Baþka bir görevli banyodaki çöp sepetini boþalttý. Ýçerisi havlansýn diye pencereyi açtý. Kahvaltýnýn ardýndan hemþire ilaçlarýný verdi. Hepsini içinceye kadar da baþýnda bekledi. “Bu gün kendin nasýl hissediyorsun?” türünden her hasta için kullandýðý ezbere cümlelerle Selçuk’la konuþtu. Moral vermek için “ Yüzüne kan gelmiþ. Seni iyi gördüm. Yakýnda taburcu olursun.”deyip odadan çýktý. Ses tonu Selçuk’a hiç inandýrýcý gelmedi.



Hemþirenin arkasýndan açýk pencereden içeri kocaman kara bir karga girdi. Hayvan Selçuk’u görünce geri dönmek istedi. Camýn kapalý olan üst kýsmýna çarpýp yere düþtü. Kapýnýn altýndan doðruca koridora geçti. Hasta bakýcýlar, hemþireler ve kalabalýk koðuþlarda yatan hastalar karganýn peþine düþtüler. Hayvan panikle nereye kaçacaðýný þaþýrdý. Uzun koridoru boydan boya birkaç kez uçup koridorun sonundaki cama çarpýp yer düþüyordu. Kargayý kovalayanlardan biri en sonunda pencereyi açmayý akýl etti. Hayvan bütün gücü tükenmek üzereyken açýk pencereyi bulup dýþarý uçtu. Koridorda karganýn peþinden bir o yana, bir buna koþuþturanlar balonlarý elinden alýnmýþ çocuklar gibi kalakaldý. Sanki oyunlarý yarým kalmýþtý. Biraz evvel koþturan, baðýran, gülen, ýslýk çalan kalabalýk birden sus pus oldu. Hastalar odasýna, hemþireler koridorun ortasýndaki bürolarýna geri döndüler.

Doktor saat on gibi Selçuk’u muayene için odasýna geldi. Kalem þeklindeki bir fenerle gözlerine baktý. Nabzýný saydý. Aðzýnýn içini muayene etti. Sulçuk’u ayaða kaldýrdý. Ona küçük bir top atýp tutmasýný istedi. Bun birkaç kez yineledi. Elindeki topu gözleriyle izlemesini istedi. Ellerini kendisine doðru uzatmasýný, avuçlarýný açýp kapatmasýný istedi. Birkaç kez çömelip ayaða kalkmasýný söyledi. Nabzýný saydý ve tansiyonunu ölçmesi için hemþireye talimat verdi. Sonra Selçuk yataða doktor sandalyeye karþýlýklý oturdular. Konuþmaya baþladýlar;

- Kendini nasýl hissediyorsun?

- Ýlaçlar beni uyutuyor . Uyandýðýmda aðzým zehir gibi acý ve kurumuþ oluyor.

- Rahat uyuyabiliyor musun?

- Hayýr, sabaha kadar rüyalar görüyorum.

- Nasýl rüyalar bunlar, bana anlatýr mýsýn?

- Bu gece sabaha kadar damlayan musluklarý kapatmaya çalýþtým. Ayný rüyayý yüzlerce kez görüyorum.

- Zamanla düzelecek. Rüyalar seni rahat býrakacak.

- Ýlaçlarýmý deðiþtir. Onlar bana iyi gelmiyor. Ýðnelerin yerleri acýyor.

- Belki apse yapmýþtýr. Aç kalçaný da bir bakayým.

Selçuk utanarak picamasýný aþaðýya indirdi.

- Apse yapmamýþ ama iðne yerlerin morarmýþ. Ýlaçlarýn dozunu ayarlarým.

- Kullandýðýmýz ilaçlarý gözden geçirip iðneler için bir çare olup olmadýðýna bakarým. Dedi.

- Sen iyi birine benziyorsun. Nasýl onlardan yanasýn anlamadým.

- Kimlerden yanayým?

- Anlamazlýktan gelme doktor. Bana numara yapma…

Doktorla tartýþmanýn bir yararý olmadýðýný düþündü.

- Ýlgilendiðin için teþekkür ederim doktor bey.

- Öðleden sonra yine geleceðim. Bir isteðin var mý?

Hiçbir þey istemiyorum anlamýnda baþýný yukarý kaldýrdý. Doktor “Geçmiþ olsun.” deyip odadan çýktý.

Selçuk sonraki birkaç gün çok iyi bir hasta oldu. Hiçbir þeyden yakýnmadý. Ýlaçlarýný itiraz etme-

den içti ve görevlilere karþý hep kibar davrandý. Odasýndan çýkýp dolaþmasýna, diðer hastalarla konuþmasýna göz yummaya baþladýlar. Hemþireler taze çay demlediklerinde hatta ona sevdiði gibi cam bardakta getirdiler. Uykularýný zehir eden rüyalarý doktorundan sakladý. “Artýk rüya görmüyorum, doktor.”diyordu. Yüzünde kocaman bir gülücük, iyileþtiðine seviniyormuþ gibi rol yaparak yalanlar söyledi.

Ziyaretine gelenlere “Beni hastaneye kapattýlar, öldürecekler.”bile demedi. Nasýl olsa olan biteni anlamalarý imkansýzdý. Yardým istemenin bir anlamý da yoktu. Bir deliye kim inanýrdý. Hastaneden kaçmanýn bir yolunu bulmalýydý. Ona deli diyorlardý. Deli damgasý vurulmuþ birini öldürmek hiç zor deðildi. “Onlar beni iðnelerle ilaçlarda öldürmeden kaçmalýyým.” Kendi kendine planlar yapmaya baþladý. Koridorlarda. serviste dilediðince gezmesine izin verdikleri için çok kolay olacaktý. Ziyaretçilerin geldiði öðlen atinde hastane çok kalabalýk oluyordu. Kalabalýða karýþmak, telaþlanmadan bakkala gider gibi kapýdan çýkýp gitmeyi planlýyordu. “Her geçen gün biraz daha iyileþiyorsun. Yakýnda taburcu olacaksýn. “ lakýrdýlarýný onu oyalamak için söylüyordu. Eðer bu hastaneden kaçamazsa, dýþarý çýkmayý baþaramazsa ömrümün sonun kadar burada kalacaktý. Ziyarete gelenler de iyice azalmýþtý. Bütün komþular, tanýdýklar, herkes onu yavaþ yavaþ unutacaktý. Önce unutulacak, sonra öldürülecekti. Ve o öldüðünde buna kimse aldýrmayacaktý.

Üç arkadaþ iskelenin ucundaki kocaman gemiye baktýlar. Yabancý gemiler limana yanaþýnca iskelenin uzun sürgülü kapýsý kapatýlýrdý. Limanýn kapýsýndan sadece gümrükte görevli memurlar ve pasaportu olanlar geçebilirdi. Zafer uzun zamandýr bir gemiye binip dünyayý gezmek, yabancý ülkeleri görmekten söz ediyordu. Yazlýk sinemada gösterilen filmlerdeki ormanlarý, yüzlerce metreden aþaðý köpük köpük akan çaðlayanlarý, köpeklerin çektiði kýzaklarla kutuplarý merak ediyorduk. Zencilerle, çekik gözlü Japonlarla, saçlarý mýsýr püskülü renginde olan Ýsveçlilerle, kovboy filmlerindeki Kýzýlderililerle maceralara atýlmayý düþlemeye baþlamýþtýk. Bütün iþ limana kadar yüzüp çapa zincirinden gemiye týrmanmaktý. Gemi hareket edinceye kadar bir yerde saklanýrdýk. Amerika’da altýn bulup zengin bile olabilirdik. Birkaç defa niyetlendik. Su çok soðuktu, yakalanmaktan da korktuk. Ha bu gün ha yarýn derken planýmýzý uygulamaya sokmayý sürekli erteledik.. Bir sabah uyandýðýmýzda gemi limanda yoktu. Biz çok kral üç arkadaþtýk. Koca þehirde bizden baþka böyle candan arkadaþ yoktu.

Son zamanlarda nereye baksa altýndan bu çocukluk anýlarý çýkýp geliyordu. Belki de ilaçlarýn etkisinden bunlarý anýmsýyorum diye düþündü. Rüyalar, anýlar, düþler ve gerçekler çok yakýnda birbiri içinde kaybolacaktý. Banyoya girip elini yüzünü yýkadý. Üstündeki mavi elbiseleri çýkarabilse, kendi giysileri burada olsa her þey çok kolay olacaktý. Odasýndan çýktý. Koridor yeteri kadar kalabalýktý. Rahatlýkla merdivenlere ulaþtý. Üç katý inip hastanenin hasta kabul ve polikliniklerin bulunduðu geniþ bekleme salonlu bölüme kadar ulaþtý. Kapýdan çýkmasýna birkaç metre kalmýþtý. Kapýdaki görevliye bakmadan dýþarý doðru yürüdü. Arkadan gelen bir görevli ansýzýn koluna girdi. Nerden çýktýðýný hiç anlamadýðý öteki görevli de kapýnýn önünde beliriverdi. “Sigara almaya gidiyordum. Karþýki bakkaldan ik paket sigara alýp gelecektim.”dedi. Görevliler söylediklerine inanmadýlar. Onu doðruca kendi servisine götürüp görevli hemþirelere teslim ettiler. “ Bu az kalsýn kaçacaktý. Son anda fark ettik. Siz burada ne yapýyorsunuz?” diyerek servisteki hemþirelere çýkýþtýlar.

Selçuk artýk göz hapsine alýnmýþtý. Doktor gelip “ Odadan çýkmaný bir süreliðine yasakladýlar.” dedi. Hemþireler ve hastabakýcýlar ona eskisi gibi yakýn davranmadýlar. Hatta çay bile getirmez oldular. Zamanlý zamansýz odasýna girip kontrol etmeye baþladýlar. Kaçmanýn mutlaka bir yolunu bulmalýydý. Koridora çýkabildiði zamanlar her tarafý araþtýrdý. Merdivenlerin katlara ulaþtýðý bölümlerdeki pencerelerde demir parmaklýk olmadýðýný fark etti. Ýki çarþafý birbirine baðlayýp yüksekliði birinci katýn seviyesine kadar azaltabilirdi. Çarþafýn ve nevresimin uzunluðunu, odasýnýn tavan yüksekliðini karýþ karýþ ölçtü. Planýný uygulamadan önce birkaç gün geçmesini bekleyecekti. Görevliler onu izlemekten usanmalý ve koridorda rahat dalaþabileceði kadar güven kazanmalýydý. Kaçýþ mutlaka gece olmalýydý. Gündüz herkesin gözü önünde pencereden aþaðý sarkmak imkansýzdý. Kaçýþ planýnda tek bir sorun vardý. Çünkü gece bütün hasta odalarýnýn kapýlarý kilitleniyordu.

Selçuk kaçýþ planýný uygulamaya karar verdikten sonra tam on gün bekledi. Her þeyi en ince ayrýntýsýna kadar düþündü. Hastalara akþam yemeðinin ardýndan ilaçlarýný veriyorlardý. Yatmadan önce isteyen salonuna geçip iki saat kadar televizyon izleyebiliyordu. Saat dokuzda doktor hemþirelerle birlikte gelip bütün odalarý ziyaret ediyor, hastalarýn son muayenelerini yapýyordu. Servisteki hastalara uzun uzun hal hatýr sorduðu için, bu ziyaret bazý akþamlar bir saati aþýyordu. Hemþireler doktorun ayrýlmasýnýn ardýndan bütün odalarý kilitliyorlardý. Selçuk’un odasý koridorun giriþindeki üçüncü odaydý. Doktor Selçuk’un muayenesini bitirip diðer odalara geçtiðinde kapýlar kilitlenmeden önce yaklaþýk kýrk dakika kadar zamaný olacaktý. Kapýlar kilitlenmeden önce koridordan sessizce ve kimseye görünmeden geçmesi gerekiyordu. Çarþafýn ucunu pencerenin koluna baðlayýp aþaðýya süzülecek fýrsatý bulabilirse hastaneden kurtulabilirdi. Karanlýkta gözden kaybolmak tere yaðdan kýl çekmek kadar kolay olacaktý.



Hastaneden kaçmak için hazýrladýðý planýn ayrýntýlarýný son bir kez daha gözden geçindi. Hayatýnda ilk defa sigara içmenin büyük bir yararýný görecekti. Servisteki onlarca hastadan zaten sadece bir kaçýnýn odasýnda sigara içmesine izin veriliyordu. Odasýndaki metal kül tablasýnýn kenarýný yerdeki karo taþa sürte sürte býçak gibi keskin hale getirdi. Odalar kilitlenip servis derin bir sessizliðe bürününce odasýnýn ýþýðýný kapattý. Pencereden odaya sýzan aydýnlýkta nevresimin iki kenarýný büyük bir titizlikle dümdüz kesti. Böylece nevresimin boyu iki kat uzuyordu. Eðer bir aksilik çýkmasa nevresim ve çarþafýn uzunluðu onu yerden üç metre yüksekliðe kadar indirecekti. Kendi boyunu da hesaplayýnca atlanacak yer bir metre kadar kalýyordu. O gece heyecandan sabah kadar uyumadý. Bütün ayrýntýlarý gözden geçirdi. Çarþaflarý birbirine düðümledi, defalarca karýþ karýþ karýþ ölçtü.

Sabaha karþý yataðýn çarþafýný serdi. Ýki yaný kesilmiþ olan nevresimin içine battaniyesini koydu. Kenarlarýný içe doðru katlayarak yataðýný düzeltti. Sabah gün aðarýrken uykuya yenik düþtü. Odayý temizliðe gelen görevliler yerlere paspas çekerken onun ruhu bile duymadý. Yumurta, zeytin ve çaydan oluþan sabah kahvaltýsýný getiren hademe uyandýrmasa belki öðleye kadar uyuyacaktý.

Onlar üç kral arkadaþtý. Ocak baþlarýnda bu güne kadar hiç görülmedik bir Zargana akýný olmdu. Ýskele akþam üzeri karýnca gibi insan kaynýyordu. Gece herkes otuz beþlik misinadan oltalarýný sabýrsýzlýkla hazýrladý. Sabah Zeytinlik yokuþu baþýnda buluþtular. Çantalarýný Yesari Türbe’sinin arkasýna saklayýp o gün okuldan kaçtýlar. Tershanedeki balýkçýdan bir kiloya yakýn istavrit aldýlar. Kesip kesip yem yaptýlar. Ekmek yemediler, su içmediler. Akþama kadar balýk yakaladýlar. Tuttuklarý balýklarý solungaçlarýndan misinaya dizip evlerine götürdüler. O akþam eve gidince üçü de eþek sudan gelinceye kadar dayak yediler. Ama balýk yiyemediler. Onlar bu koca þehirde en kafadar, en kral üç arkadaþtýlar. Ertesi sabah okulda “Babam beni dövmedi ki,”diyerek üçü de birbirlerine yalan söylediler.

Selçuk o akþam doktorla sadece birkaç cümle konuþtu. Doktor yanýnda çok kalýrsa heyecanýný gizleyemez, anlaþýlýr diye korkuyordu. Zaten akþamý zor etmiþti. Planý kimseyi sezdirmeden, hastanedeki görevlileri iþkillendirmeden uygulamak istiyordu. Doktor odadan çýkýnca Selçuk kapýyý aralýk býraktý. Nevresimi ve aceleyle birbirine düðümleyip kapýnýn aralýðýndan koridoru gözetlemeye baþladý. Koridor iyice ýssýzlaþýnca, terliklerini çýkardý, çarþaftan halatýný kucaðýna alýp yalýn ayak koridoru geçti. Pencereyi açýp sokaðý kontrol etti. Çarþafýn ucunu pencerenin kolun baðlayýp aþaðýya sarkýttý. “Ölmek var ama artýk dönmek yok.”dedi. Pencere týrmandý. Çarþafa sýmsýký sarýlýp aþaðýya kaymaya baþladý. Heyecandan kalbi duracak gibi oldu. Birkaç metre aþaðý inince pencerenin kolu yerinden fýrladý. Suçluk uzun bir boþluktan aþaðý akýp sýrt üstü beton zemine düþtü. Yerden kalkýp hýzla karanlýða doðru koþmak istedi. Kollarý, bacaklarý beynini bu isteðine yanýt vermedi. Yerinde kalkamayacaðýný, kaçamayacaðýný anladý. Sokak lambalarý, hastanenin ýþýklarý, duvar, kaldýrýmlar ve bütün görüntüler birbirine karýþtý.

Selçuk’un baþýndan sýzan kan kendine ince bir yol çizip duvarýn kýyýsýnda göllendi. Gözleri uzaklara bakýyordu. Hastanenin kapýsýndan çýkýp yanýna koþanlar, sokaktan toplananlar kocaman bir kalabalýk oldular. Gözleri hýzlý hýzlý hareket etmeye, yüzü seðirmeye baþladý. Dudaklarý son kez aralandý. “Aysel” dedi. Baþka bir þey bir þey demedi. Dünyanýn bütün ýþýklarý karardý. Selçuk için baþka sabah ve doðacak güneþ kalmadý.




.Eleþtiriler & Yorumlar

:: ttttttttttt
Gönderen: Tuðçe Özkara / , Türkiye
23 Eylül 2010
ssen bunu enternetten almýþsýn aptal




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Tabanca
Saman Altýndan Aþk Yürürse
Raký Þiþesine Ejderha Olduk
Gökçeada 3
Ben Ýþin Kitabýný Yazmýþtým
Sokarým Seni Þalvarýma Çýkarýrým Tozpembe
Nataþa, Mavra ve Raký
Öyle Pat Diye de Ölünmez ki
Güvercinli Yazý - 1
Çaki, Çakmak, Býcak, Tarak

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Baþka Türlü Bir Þey [Deneme]
Canan [Deneme]
Aþký Anlatmak Haksýzlýktýr [Deneme]
Zaman Sen Yalansýn [Deneme]
Nisan"ýn Þuçu [Deneme]
Bahar, Badem, Çocuk [Deneme]
Sonbaharý Hüznün Rekleri Boyar [Deneme]
Mevsim Türlüsü 2 [Deneme]
Bir Fýrtýna Tuttu Bizi [Deneme]
Delikanlýyý Bozan Yazýlar [Deneme]


seyfullah ÇALIÞKAN kimdir?

Ben yazar falan deðilim. Yazma eðilimli biriyim. Durumum henüz tedavi gerektirecek kadar kronik hale gelmedi. .

Etkilendiði Yazarlar:
Bilmiyorum,


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © seyfullah ÇALIÞKAN, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.