..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Eğer bir kelebeği sevebiliyorsak, tırtıllara da değer vermemiz gerekir. -Antonie de Saint-Exupery
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Çocuk > Esin Yardımlı




11 Haziran 2004
Josef'in Öyküsü: Sinsi Yaprak Bitleri ve Su Kabarcığı  
Esin Yardımlı
Ama Josef bunu önemsemedi ve hemen pijamasının cebinde hep duran sihirli sarı ipliği aldı. Bu ip sihirliydi, iğne olmadan kendi kendine yırtılmış bayrağı dikebilirdi yani...


:BHCB:
Hava çoktan kararmıştı konservatuardan eve döndüğünde. Yorgundu bugün. Yatağına uzandı.

Esin’in aklına bir şey geldi. Düşünmeye başladı...
Josef’i hatırlamıştı... Büyümüştü artık Josef, en azından büyümüş olmalıydı... Esin de uzun zamandır görmemişti onu...
Hemen bir buluta atladı Esin ve papağan başlı şemsiyeyle birlikte bir bulutun üstüne oturmuş kitap okuyan Marry Poppins’i görmeye gitti..
‘Ah, nerelerdeydin?’ diye sordu Marry Poppins. ‘Ben de bir daha hiç gelmeyeceksin sanmıştım.’
‘Yoo.. Tabii ki gelirdim...’ diye kem küm etti Esin. ‘Ben... Sadece.. Son günlerde başka şeylerle uğraşıyordum...’
‘Kısa kes lafı, zaten ben senin düşüncelerini okuyabilirim biliyorsun..’ dedi Marry Poppins bakışlarını kitabından kaldırıp Esin’e doğrultarak. ‘Ne o, Josef’i mi özledin?’
‘Şey.. Evet.’ dedi Esin. ‘Onu buralarda bulabileceğimi düşünmüştüm.’
‘Ama o da uzun süredir gelmiyor buraya..’ dedi Marry Poppins. Saatine baktı. ‘Şu an uyuyor olmalı... Dur çağırayim.’
‘Peki.’ dedi Esin ve beklemeye başladı. Ama sonra beklemekten sıkıldı ve Marry Poppins’in şemsiyesiyle yere süzüldüğü bölgeye doğru bir buluttan diğerine atlayarak ilerlemeye başladı.
Derken yolda Tabiat Teyze’yi gördü. Tabiat Ana ile sohbet ediyordu, hemen yanında da Sigara Külü uçuyordu Rüzgâr’ın hafif esintisiyle... Yanından bir Ejder ve Ejderia kanatlarını savura savura geçtiler, üstlerindeki XVI. Kurağa Prens ve XXI. Prenses Pamuk ona el salladılar...
Yoluna devam etti Esin. Üzerinde ‘Hayvanların Cennetine Gider.’ yazılı bir tabelanın bulunduğu bir bulutu geçti... Evlerin üzerinden uçtu.. Yolu uzun sürmüştü doğrusu. Josef’in bütün bunların arasına saklanmış olmasına şaşırmıyordu gerçi.. Onu kocaman dünyadan ayıran duvarları örüyordu bütün bu gördügü kişiler, eski dostlar çünkü... Her ne kadar dışardan bir darbe almamasını ve sarı şekerlerle dolu dünyasının zarar görmemesini sağlıyor olsa da bütün bu canlılar ; apaydınlık, bembeyaz ve saf ama yine de köredici bir parlaklıkta olan ışıklar saçıyorlardı etraflarına, karanlığın içinden gelecek olan birini her kim olursa olsun geri çeviriyorlardı..
Nasıl olmuşsa olmuştu ve bu sefer Esin bütün bu eski arkadaşlarının saçtılrarı apaydınlık, bembeyaz ve saf ama yine de köredici bir parlaklıkta olan ışıkların arasından rahatça geçebilmişti o gün..
‘Pıst, Josef !’ dedi Esin. Yatağında uyuklayan Josef’i dürttü. ‘Josef uyan !’
‘Ha, ne ?’ dedi Josef, ‘a, sen misin Esin ?’
‘Evet.’ deyip güldü Esin. ‘Hadi gel, göldeki korsanın başı dertteymiş biliyor musun?’
‘Ciddi olamazsın!’ dedi Josef. Hemen yatağından kalktı, uyanmıştı artık.

Kaptan Josef korsana baktı. Zavallı Korsan’ın gemisinin direğindeki siyah bayrak yırtılmıştı, artık kimse onu dikkate almadan geçiyordu gölden...
Ama Josef bunu önemsemedi ve hemen pijamasının cebinde hep duran sihirli sarı ipliği aldı. Bu ip sihirliydi, iğne olmadan kendi kendine yırtılmış bayrağı dikebilirdi yani...
Korsan’ın bayrağı dikilirken uzaktan bir top sesi duyuldu. Birileri Korsan’ın gemisine saldırıyordu.. Bunlar olsa olsa Süper Ayı ve çetesi olabilirdi.
Süper Ayı ve çetesi Süper Ayı, yeşil yılan, tavşan ve Ağaç’tan oluşuyordu. Ağaç’ın kökleri vardı ama o bu kökleri ayak gibi kullanabiliyordu, bu sayede de yürüyebiliyordu.. Ama her yürüyüşünde yer gümbür gümbür sallanıyor, çevredeki herkes onun geldiğini anlıyordu.
Ağaç bu yüzden çok üzülüyordu çünkü Süper Ayı çetesindeki diğer kişilerin hiç biri onun bu özelliğini sevmiyordu. Ona kalsa kötü bir çete oldukları için önden geldiklerini haber vermek masum hayvanlara, insanlara ve uzaylılara yarar sağlıyordu ama diğer kişilerden hiçbiri onun bu düşüncesini de sevmiyordu.
‘Kimse beni sevmiyor!’ dedi Ağaç en sonunda sıkılarak. Ve ağlamaya başladı.
Ve ağladı..
Ve ağladı..
Ve ağladı..
O kadar çok ağlamıştı ki artık göz yaşı kalmamıştı içinde. Bunun üzerinde göz yaşı yerine yapraklarını dökmeye karar verdi ve saçını silkeleye silkeleye ağlamaya, yapraklarını dökmeye başladı. Dökülen yapraklar kocaman gölün üstünü tamamen kaplamıştı, artık buradan bir yol geçebilirdi.
Bunun üzerine Josef kocaman kırmızı bir halı bulup gölün üstüne serdi ki buradan geçenlerin çorapları ıslanmasın. Sonra test etmek için halının üstüne bir adım attı.
Ve bir adım daha..
Ve bir adım daha..
Ve bir adım daha..
Ve bir adım daha atacaktı ki..
Serdiği halıyı toprağa çivilemeyi unuttuğunu farketti. Ama artık çok geçti.
Gölün üstünü bir kat daha göl gibi kaplamış olan yaprakların içine gömülmüştü bile. Ve orada sinsi yaprak bitleri yaşıyordu.
Sinsi yaprak bitleri çok sinsi yaratıklardı. Her zaman sinsi sinsi ortalıkta dolaşır, sinsi sinsi gülümser ve sinsi sinsi yaprak yerlerdi. Sinsi sinsi sırıtır ve sürüne sürüne yaprakların arasına süzülürlerdi... Ama onlara sinsi yaprak biti dense de yaprak bitine hiç benzemezlerdi. Yeşil ve kıvır kıvırdılar, tıpkı geçen hafta sonu Josef’in yediği o şekerlere benziyorlardı üstelik.
Ama sinsi yaprak bitleri şekerlemeye benzeseler de şekerleme değildi. Josef bir tanesiyle konuştuktan sonra anlamıştı bunu.
‘Merhaba.’ demişti sinsi yaprak biti sinsi sinsi sırıtarak.
‘Sana da merhaba.’ demişti Josef yaprakların arasından sıyrılmaya çalışırken. ‘Beni buradan kurtarır mısın ?’
‘Niye yapayim ki bunu ?’ diye sormuştu sinsi yaprak biti sinsi sinsi. Ve sinsi sinsi sürüne sürüne yaprakların arasına süzülmüştü.
‘Eğer bir şekerleme olsan böyle yapmazdın.’ diye seslendi Josef. ‘Çünkü şekerlemeler şeker şeylerdir ve sinsi yaprak bitleri gibi sinsi sinsi sırıtıp sürüne sürüne yaprakların arasına süzülmezler.’
Sonra yukarı çıkamayacağına göre daha da derine, gölün dibine inmeye karar verdi Josef. Belki su böcekleri ve deniz kızları ile deniz erkekleri onun dışarı çıkmasına yardım edebilirdi...
Göle indi. Suyun dibinde, kumların üstünde bir deniz kızı ve bir deniz erkeği su kabarcıklarıyla oynuyorlardı. Josef onlara yaklaştı.
‘Merhaba.’ dedi.
‘Sana da merhaba.’ dedi deniz erkeği.
‘Bizimle oynamak ister misin?’ diye sordu deniz kızı.
‘Aslında yukarda yardım etmem gereken birileri var...’ dedi Josef, aklına korsan gelmişti. ‘Ama onlara güvenim sonsuz, onlar kendi başlarının çağresine bakabilirler.’ ve su kabarcıklarıyla oynamaya başladılar. Su kabarcıklarını suyun altında şişirip elleriyle tutuyorlardı sonra birbirlerine atıyorlardı. Ama hızlı olmaları gerekiyordu çünkü şişen su kabarcıkları ellerinden kurtulduğu anda gölün üstüne çıkmaya çalışıyordu.
Derken akşam oldu ve bütün sular karardı.
‘Senin annen ve baban seni merak etmez mi?’ diye sordu deniz kızı. ‘Biz gitmek zorundayız.’
‘Peki ben ne yapayim?’ diye sordu Josef. ‘Benim de annem ve babam beni merak eder ama yukarı çıkmamın bir yolu yok ki..’
‘Kesinlikle var.’ dedi deniz erkeği. Kocaman bir su kabarcağı şişirelim, sonra sen de onun üstüne çık, o gölün üstüne götürür seni.’
‘Doğru!’ dedi Josef. ‘Ve kocaman bir tane üflersek o beni yaprak gölünün üstüne de çıkartır!’
Ve kocaman bir su kabarcığı şişirdiler. Sonra Josef su kabarcığına bindi ve deniz erkeği ve deniz kızına el sallayarak yukarı çıkmaya başladı..
Su kabarcığı yükseldi..
Ve yükseldi..
Ve gölün üstüne ulaştı..
Ama su kabarcığı büyüktü ve kocamandı... Yükselmeye devam etti..
Ve yükseldi..
Ve yükseldi..
Ve yaprak gölünün üstüne ulaştı..
Ama su kabarcığı kocamandı ve büyüktü... Yükselmeye devam etti..
Ve yükseldi.
Ve yükseldi..
Ve uzaya ulaştı..
Ama uzayda hava olmadığı için su kabarcığı daha fazla yükselmedi. Josef de nefes almak için kafasını su kabarcığının içine soktu ve öyle uçmaya devam etti, uzay gemisiyle uçan Lego Adam’a rastladı bir süre sonra.
Lego Adam onu Noel Baba’nın yanına bırakabileceğini söyledi eğer isterse. Ama Josef Noel Baba’nın yanında inmek istemiyordu, canı yatağına dönmek istiyordu..
Bunun üzerine Lego Adam sarı uzay gemisini dünyaya çevirdi ve Josef’in odasının penceresinden içeri girdi.
Josef pencereden içeri girerken küçücük olmuştu, tıpkı bir sinsi yaprak bitine benziyen şekerleme gibi. Ama sonra büyüdü..
Büyüdü..
Büyüdü..
Büyük bir ev kadar oldu.
‘Ama uykum var benim.’ dedi Josef. ‘Şimdi büyüyüp bir ev kadar olmak istemiyorum çünkü eğer büyüyüp bir ev kadar olursam yatağıma sığamam.’
Bunun üstüne hemen küçüldü, odasının içine girebilecek kadar oldu.. Ama boyu hala iki metreydi.
Bunun üstüne biraz daha küçüldü, sihirli şekerlemesi sayesinde yapıyordu bunu. Ama şekerlemesi boyu bir metre yetmiş beş santimeteryken bitti. Josef bu boyda olmak da istemiyordu...
Bunun üzerine Süper Ayı’yı çağırdı yanına, ondan boyunu biraz küçültmesini rica etti. Süper Ayı yapabilirdi bunu çünkü artık kötü değildi o ve sihirliydi.
Ve Josef’i gerçek boyuna getirdi...
Josef de yatağına girdi ve gözlerini kapadı...

Uzaktan bakarken Esin Josef’in boyunu tam olarak kestiremese bile bayağı uzamış olduğunu farketmişti. ‘İyi geceler..’ diye fısıldadı Josef ona.
‘İyi uyu.’ dedi Esin.
‘Sen de.’ dedi Josef.
Esin odanın ışığını söndürdü ve pencereden dışarı çıktı...
Yolda Marry Poppins ile birlikte giderken Sigara Külü ile Rüzgar’ın yanından, Hayvan Cenneti’nin bitişiğindeki buluttan, Tabiat Teyze’nin evinin oradan, Ejder, Ejderia, XXI. Prenses Pamık ve XVI. Prens Kurbağa’nın altından ve Kedix ile Köpex’in evinin üstünden geçtiler... Köredici ışık yine her tarafını doldurmaya başlamıştı.
Marry Poppins’in bulutuna geldiler.
Marry Poppins gülümsedi ve şemsiyesinin yanına oturdu, kitabını açtı ve Esin’e baktı.
Esin’in gözleri kısılmıştı, çünkü bütün eski arkadaşlarından ona doğru yayılan ışık köredici bir ışık gibi gözükmeye başlamıştı.
‘Güzel bir gündü. Ama artık uyanman gerek ne yazık ki.’
‘Sahiden de...’ dedi Esin.


Sonra gerindi ve yatağından kalktı.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın çocuk kümesinde bulunan diğer yazıları...
Kedix ve Köpex
Josef'in Öyküsü: Sihirli Saat ve Uçan Şemsiyeler
Josef'in Öyküsü: Korsan Gemileri ve Kardanadam

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Öğrendim Ki, Kleopatra Hiç Bir Zaman Kleopatra Değilmiş...
Bir Öykü
Kül
Aslında Sevimli Yaratıklar
Prenses ve Ejderha..! 1. Bölüm
Aydınlıktaki Karanlık ve Karanlıktaki Aydınlık
Yanlış Adım
Suyun Üzerindeki Adımlar
Aleyda
Karanlığın Getirdikleri

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Düş [Şiir]
İlkler... [Şiir]
Buzul Çağı [Şiir]
Nokta [Şiir]
Kitap Kahramanı [Roman]
Gelecekten Dönüş... Giriş [Roman]
Bir Kavanoz Vişne Reçeli [Deneme]
Sevgili Okurum... [Deneme]
Orman İneği... [Deneme]
Ağabiler Üzerine Bir Araştırma [İnceleme]


Esin Yardımlı kimdir?

. . .

Etkilendiği Yazarlar:
Gördüğüm, tanıdığım, hayal ettiğim, yapıtını okuduğum herkes.


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Esin Yardımlı, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.