..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Roman yazmanýn üç kuralý vardýr. Ne yazýk kimse bu kurallarýn neler olduðunu bilmiyor. -Somerset Maugham
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Sürrealizm > Esin Yardýmlý




6 Aðustos 2004
Karanlýðýn Getirdikleri  
Esin Yardýmlý
Çevremizde kara zýrhlý askerler vardý yüzleri gözükmeyen. Mýzraklarýný bize doðrultmuþ bekliyorlardý, düþmanca bakýþlarýný aramýzdaki miðferlerin ardýndan bile hissedebiliyordum...


:CFJF:
Bisikletlerin ritmik ve tiz çýkýrtýlarý serin akþada batan güneþin kýzýl ýþýklarý altýnda cýr cýr böceklerinni sesleriyle karýþýyordu. Ufuk çizgisinden itibaren görünen büyük, pembe bulutlar, uzaklarda akýp giden ardýndan bulduðu dünyada mavileþen uzaktaki küçük adanýn ardýndan, adeta denizden fýrlamýþ gibi duruyordu.
Yavaþ yavaþ batan güneþin ardýndan günü kapladý karanlýk. Pembe bulutlar gözükmez oldu, gökyüzündeki kýzýllýk yerini dev bir laciverte býraktý. Denizin üzerindeki yakamozlar pýrýl pýrýl parlýyor, uzaktaki adayý aydýnlatýyordu sanki.. Boþ adanýn silüeti; üzerinde bulunan tek tük bir kaç yapý yüzünden dört köþesinde kuleleri olan büyük bir þatoya benziyordu..
Hava kapkaranlýktý. Gecenin yýldýzsýz, geçtiðimiz yolun da ýssýz olmasý nedeniyle bir süre sonra beþ on metre ötemizde ne olduðunu göremez olmuþtuk. Ama kýyýdan biraz uzakta olan ufak ada gözüküyordu hala, bulutlarýn arasýndan sýzan ayýþýðýnýn altýnda.
“Sanki bir þato gibi, deðil mi?” dedim bisikletimi durdurarak. Selene de zaten yorgunluktan pedallarýn çevirmekte güçlendiði, ama bana belli etmemeye çalýþtýðý için bisikletini durdurdu. Bisiklentinden indi. Kumsalla yolu ayýran alçak beton duvarýn üzerinden adaya bakmaya baþladý.
“Þato orasý zaten.” dedi bilmiþ bir sesle. “Kulelerinde de suçlular barýndýrýlýyor.. Ceza olarak þatonun dev avlusundaki ayrýk otlarýný temizliyor suçlular.”
“Sadece onlar mý temizliyor?” dedim sesime þaþkýn bir hava katmaya çalýþarak. Gülümsememi gizlemeye çalýþýyordum. Selene devam etti.
“Hayýr. Sadece suçlular kalmýyor orada.” dedi. “Kont Orungalto da orada tutuluyor. Masum olmasýna raðmen üstelik de.”
“Yaa...” dedim. “Onu niye orada tutuyorlar peki?”
“Krallýðýn gerçek varisi o, Kont Orungalto.” diye cevapladý Selene. “Ölen Kral Renid’in tek varisi aslýnda o. Ama Kral Renid’in kardeþi Prau ülkeyi yönetmek istediði için Orungalto’yu yapmadýðý bir þeyle suçladý ve onu zindana attý. Þu anda hükümdar Prau yani.. Haksýz bir þekilde elde etti tahtý.”
“Krallýklarda da ne kötü dolaplar çevriliyor...” diye mýrýldandým.
“Kesinlikle, deðil mi ama...” diyerek dediðimi onayladý Selene. Sonra þu ana kadar bir eliyle tutmuþ olduðu bisikletini yanýna çekip duvara dayadý. “Hadi onu kurtarmaya gidiyorum ben, bu duruma artýk bir son vermek gerek sonuçta..” duvarýn öbür tarafýna sýçradý.
“Ama saat onu geçiyor, üstelik sen daha dokuz yaþýndasýn.” dedim. “Gece oldu, saat çok geç. Ayrýca senin için, bu yaþýnla,tek baþýna bir kontu kurtarman için henüz çok erken. Sence de böyle deðil mi bu?”
“Ýki gün sonra doðum günüm bir kere. O zaman ben de on olacaðým, týpký saat gibi.” dedi Selene kumsalda yürür, benden uzaklaþýr, denize yaklaþýrken. “Hatta þu anda bile on sayýlabilirim.. Ýki basamaklý bir sayýya dönüþecek yaþým... Bu ilginç.” sonra bana dönüp ekledi. “Sen burada bekle, ben Orungalto’yu kurtarp geleceðim.”
“Pekala...” diye mýrýldandým. Selene’nin sahilde koþuþunu izlemeye baþladým. Bir yandan da baþýna bir bela açmamasýný, bacaðýnda diþlerini kenetlemiþ bir köpek, veya peþinde kötü bir adamla koþarak bana doðru gelmemesini umuyordum.
Ama on dakika sonra Selene sapasaðlam bir biçimde geldi. Yanýnda da týpký eski bir çöp tenekesi gibi paslý zýrhý, ýslak saçlarý ve bakýmsýzlýktan dolarý iyice uzamýþ olan sakallarýyla yirmilerinde bir adam vardý. Selene’nin üzerindeki açýk mavi t-shirt ile beyaz kýsa pantolon da yepyeni, geniþ eteklikli, eski zamanlara ait bir elbiseye dönüþmüþtü sanki.
“Bu Orungalto.” dedi Selene gururla. “Þatoya yüzdüm, onu kurtardým.” Kont Orungalto da onaylarcasýna baþýný salladý, sað elini seri bir hareketle göðsünün üstünde yumruk yapýp bana baktý, eðilerek beni selamladý. Ben de baþýmý öne eðerek selamýna karþýlýk verdim.
Ýþin gerçeðini söylemek gerekirse Selene’nin kontu gerçekten kurtarabilmiþ olmasý beni oldukça þaþýrtmýþtý. Ondan beklediðim, ama gerçek olamayacaðýný bildiðim bir davranýþtý bu çünkü.
“Þimdi Orungalto’nun çektiði iþkencelerin, haksýzlýklarýn öcünü almak için Prau’nun yanýna gitmesi gerek.” dedi Selene. “Bizimle geliyorsun deðil mi?”
“Ama bu zor bir iþ, üstelik bizde tek bir silah bile...” dedim endiþeli endiþeli.
“Dalga geçmeyý býrak da üzerine bak, salak!” diye sözümü kesti Selene gülerek.
Üstümdekilere bakarken daha önce sahip olmadýðým bir alýþkanlýkla elimi belime götürdüm. Parmaklarýmýn arasýnda sert, soðuk, metalik bir kýlýç kalýn kabzasýný hissederek irkildim. Kýlýcý tutup kýnýndan çýkardým. Karanlýkta sivri, saðlam, aðýr, üstelik de oldukça eski bir kýlýç pýrýl pýrýl, tehditkâr bir þekilde parladý. Kýlýcýn üzerine ay ýþýðý yansýyor, parýltýsý gözümün içine giriyordu..
Dizlerime gelen deri çizmeler, kahverengi dar bir pantolon, bir zýrh ve aðýr, koyu yeþil bir pelerin giyiyor olduðunu farkettim. Gözlerim de karanlýkta çok daha iyi seçer olmuþtu þimdi her þeyi...
Kýlýcýmý kýnýna soktum. “Pekala.. Ben de hazýrmýþým.” diye mýrýldandým Orungalto’nun elinde tuttuðu kýlýç ile Selene’nin saten elbisesinin üstünden geçirdiði yay ve oklarýný gördükten sonra.
“Ýþte þimdi gerçek bir Elf Prensesi gibi davrandýn!” dedi Selene gururla gülümseyerek.
Tam ona cevap verecektim ki Orungalto atýldý. “Acele etmeliyim Kraliçem..” diye konuþtu. “Prau’yla yapacaðým düelloya geç kalmak istemiyorum, gece onikiden sonra saraya varýrsak kötü ruhlarýn engelini geçmek zorunda kalýrým çünkü.”
“Kraliçem mi?!” dedim.
“Yer yüzünün en deðerli kraliçesi hem de.” deyip Selene’nin önünde diz çöktü Orungalto. “Kendi imparatorluðunun dýþýndaki barýþý bile korumak için en büyük zorluklara göðüs geren bir kraliçe.”
Selene bana bakýp göz kýrptý.
“Peki Prau nerede?” diye sordum.
“Krallýðýn baþýna geçenlerin kaldýðý büyük sarayda.” diye cevap verdi Selene.
“Tüm tanrýlar aþkýna, atalarýmýn adýna yemin ederim ki onu yenmek, onu devirmek için, þanlý krallýk soyunun adýný lekelememek ve ülkeden sürülmüþ olan saray halkýný ait olduklarý yuvada toplamak için elimden gelen her þeyi yaparým!” dedi Orungalto öfkeyle.
“Tamam, tamam, sakin ol..” dedi Selene. “Ayaða kalk. Kara Orman’ýn ortasýndaki saraya gitmek buradan kolay olmayacak... Kendi baþýna gitmeyi falan da aklýndan geçirme. Çünkü biz de seninle geliyoruz.”
Daha sonra ilerde bizi bekleyen üç atý gösterdi bana. Orungalto önden, hýzlý hýzlý gidiyordu. “Aslýnda böyle kliþe laflar eden, yok ‘þan, þeref, milletim uðruna caným feda,’ filan diyen bir adam deðildir Orungalto..” diye fýsýldadý parmaklarýnýn ucuna kalkýp kulaðýma yanaþarak. “Ama leydi Kianis, Prau tarafýndan kaçýrýldýðý, saraya hapsedildiði için þimdi iyice öfkelendi. Hani kýz elden gidecek falan diye endiþeleniyor..”
“Yaa...” diye mýrýldandým. “Neyse, anlayýþlý olalým o zaman.”
Atlarýmýzýn üstüne çýktýk. Garip bir þekilde ilk defa ata binmiþ olmama raðmen kendimi çok rahat ve sakin hissediyordum. Uçar gibi, Selene’nin ardýndan, Orungalto’yla ayný hizada sürüyordum atýmý. Üstelik iþin doðrusu bir ata binmenin bisiklet kullanmaktan bu kadar da farksýz olmasýný beklemiyordum.
Atlarýmýzýn üzerinde uzunca bir süre gittikten sonra Kara Orman’ýn karanlýðýna daldýk. Çevremizde kara zýrhlý askerler vardý yüzleri gözükmeyen. Çevreye o kadar uyum saðlamýþlardý ki, biraz daha dikkatsiz bir þekilde ormanýn derinliklerinde göz gezdiriyor olsam onlarý aðaçlardan ayýramazdým herhalde. Ancak þu yeni, herþeyi olabilecek en net þekilde görme yeteneðim sayesinde karanlýða raðmen görüyordum ki; ýzraklarýný bize doðrultmuþ bekliyorlardý, düþmanca bakýþlarýný aramýzdaki miðferlerin ardýndan bile hissedebiliyordum.
“Prau ayný zamanda bir büyücü oldu artýk..” dedi Selene Orungalto’ya dönerek. “Bütün þu gördüðün orduyu kontrol ediyor sihirle, çok kýsa bir süre içersinde çok ileri bir düzeye geldi büyücülükte... Ya da kimsenin haberi olmadan, baþýndan beri, gizlilik içinde ilerletiyordu bu özelliðini. Ama herkes onun iyi bir büyücü olduðunu, kötülükte gözünün olmadýðýný düþünüyor.”
“Peki bu salaklar bizi niye öldürmüyor?” diye sordum.
“Görmeyen ve benliði olmayan ruhsuz varlýklardan oluþuyor bu ordu. Bize þu an bir þey yapamazlar yani. Ancak Prau’nun bizim geldiðimizden haberi olsaydý þu anda, muhtemelen rendelenmiþ domates konservesine dönebilirdik...”
Selene’nin benzetmelerine bayýlýyordum doðrusu...
“Her þey çok deðiþmiþ ben burada yokken... Eskiden Kara Orman’da aðaçlar dururdu sadece... Þimdi hepsi gitmiþ ve askerler gelmiþ yerine... Yeþili yokediyor Prau... Ne çok þey deðiþmiþ.. Tanrým...” diye mýrýldanýyordu Orungalto dalgýn dalgýn. Çok sonra çekingen bir sesle “Peki Kianis?” diye sordu. “O... O iyi, deðil mi?”
“Kinais...” dedi Selene.
Atlarýmýzý aðýr aðýr sürüyorduk artýk, Kara Orman’ýn diplerine gittikçe askerlerin sayýsý da artmýþtý. “Zavallý Kianis bu ordunun ele geçirdiði güzel bayanlardan sadece biriydi. Öbür kadýnlarýn büyük bir kýsmýnýn aksine, topraklarý bol olsun, öldülürmedi ama Prau onu esir aldý bildiðin gibi..” dedim. “Eskiden Kianis, benim ve askerlerimin komutanýydý. Güçlü ve savaþçý bir kadýndý ama esir alýndý iþte ne yazýk ki... Ve sen gelmeseydin iki hafta sonra dolunayýn ardýndan gelen günde Prau ile evlenmek zorunda kalacaktý.”
Bunlarý nasýl bildiðimi bilmiyordum... Biliyordum iþte...
“Ama þu anda yaþýyor, deðil mi?” dedi Orungalto. “Teleplindeiel, o iyi, deðil mi?” bana bakarak konuþmuþtu, Teleplindeiel diye büyük bir ihtimalle benden bahsediyor olmalýydý..
“Ýyi iyi...” diye benim yerime konuþtu Selene. “Ama kederli o, Orungalto... El üstünde tutuluyor þu anda sarayda, Prau’nun ruhsuz adamlarý tarafýndan...”
“Niye kederli?”
“Komutanýmdý o, ama çok yakýn arkadaþtýk ayný zamanda... Benimle ve öbür elflerle çok iyi anlaþýrdý ve...” gülümsedim müzipçe. “Senden baþka herhalde herkes biliyor olmalý birbiriniz hakkýnda ayný düþüncelere ve hislere sahip olduðunuzu..” Selene þen ve küçük bir kahkaha attý.
O sýrada böyle konuþa konuþa sarayýn kapýsýnýn çok yakýnýna kadar geldiðimizi farkettim. Çevredeki dikenler yüzünden adlarýmýzý býrakmamýz gerekiyordu. Kendiminkinden inip Selene ve kocaman eteðinin attan inmesine yardým ittim, daha sonra Orungalto ile birlikte dikenli çalýlarýn arasýndan ilerleyip sarayýn kapýsýna vardýk.
“Prau!” diye baðýrdý kont Orungalto hiddetle. “Erkeksen çýk ortaya! Yüzleþ krallýðýn gerçek korucusuyla!” kýlýcýný kýnýndan çýkarmýþ sýký sýký tutuyordu.
Birden çevremizde bir kahkaha duymaya baþladýk. Bu kahkaha her yerden, dört bir yanýmýzdan, kapýlarýn arkasýndan, ormanýn uç köþelerinden, dikenlerin altýndan ve bulutlu gökyüzünden koþup gelip kulaklarýmýza doluyordu.
“Yüzleþmek mi... Hangi yüzümü göstereyim sana?” dedi çatlak, hýrýltýlý ve þeytani, çirkin bir ses.
“Hangisi gerçek yüzünse!” dedi Selene. “Yani hangisi dönek, pis bir ihtiyara aitse, hangisi kralýna ihanet edeninse!”
Sesimi çýkarmadan Orungalto’nun yanýnda bekliyordum. Elim kýlýcýmýn üzerindeydi ve onu kýnýndan çýkarmaya hazýrdým. “Geri çekil!” dedi Orungalto. “Onu tek baþýma haklayacaðým.”
Tam karþý çýkmak için bir þeyler söylemeye hazýrlanýyordum ki, bir çatýrtý duyuldu. Asma köprünün altýndaki hendekten yukarý bir gülle fýrlatýlmýþtý. Kont Orungalto’ya doðru geliyordu. Orungalto’nun önüne atlayýp kaþla göz arasýnda çektiðim kýlýcýmý gelen gülleye doðru savurarak güllenin yönünü havadayken deðiþtirdim. Az ötedeki toprak yola çarpan gülle çatlayarak açýldý ve içinden devasa insan yiyen karýncalar dýþarý taþtý.
Orungalto nefes nefese bana baktý. “Saðol... Teleplindeiel...” diye mýrýldandý þaþkýn þaþkýn.
Kendi yaptýðýma kendim de inanamama raðmen reflekslerimin böyle bir þeyi bana yaptýrabilecek kadar iyi olmasý hoþuma gitmiþti. Yüzümdeki teri sildim ve “Önemli deðil..” diye mýrýldandým. Ardýndan Selene’nin Orungalto’dan çok daha savunmasýz bir durumda olduðunu hatýrlayýp onun yanýna gittim. Ve birlikte bedensiz, ruhsuz, kendi isteðiyle hareket edemeyen askerlerden birinin dibine oturduk.
Kara Orman’a ve Prau’nun oturduðu vakit içersinde çirkinleþtirdiði saraya derin ve fýrtýnadan öncekine benzer bir sessizlik hakimdi.
Ve birden asma köprünün sonundaki duran, saraya giriþi engelleyen parmaklýklar aðýr aðýr açýlmaya baþladý. Ufak tefek ve þeytani bakýþlý bir adam gözüktü kocaman ve kara cüppesinin içinde. Uzun ve pençemsi parmaklarýyla kýlýcýný tutuyordu sýký sýký. Öteki elinde ise bir taç vardý. Tacý yere koydu.
“Gel ve al.” dedi sinsi bir ses tonuyla. “Krallýk senin olsun.”
“Bu bir tuzak.” dedi Orungalto nefes nefese. “Böyle kolay pes etmezsin sen Prau.”
“Sandýðýmdan daha zekiymiþsin yeðen...” dedi Prau. “Ama daha güçlü olmadýðýna einim.” ileri doðru bir adým atýp kýlýcýný iki eliyle tutarak saldýrý pozisyonu aldý.
Pencerelerden birinden “Orungalto!” diye zayýf, titrek bir ses duyuldu. Bu ses bana tanýdýk gelmiþti. Baþýmý kaldýrýp da yukarý bakar bakmaz “Kianis..” diye fýsýldadým Orungalto’yla ayný anda.
Daha sonra Orungalto’nun Prau/ya saldýrdýðýný gördüm. Kýlýçlar, birbirine çarptýklarý vakitlerde kývýlcýmlar ve tiz sesler çýkarýyordu, havada daireler çiziyordu. Orungalto kýlýcýný neredeyse düþürecek bir pozisyona geldiði anda ayaða fýrladým. Neyse ki þansý yaver gitmiþ, toparlanabilmiþti. Savaþanlarýn yanýna yaklaþmýþtýk ama yine de, Selene/yle birlikte. Kendimi bu olayýn ortasýna girmemek için zor tutuyordum. Kianis”e baktým, sevgiyle gözlerini ayýramadan izlediði Orungalto’suna yardým etmek için emir bekliyordum ondan, komutanýmdan.
Ama bu yardýma gerek kalmamýþtý. Son bir çýðlýkla beraber yere düþen bir kýlýcýn tangýrtýsý duyuldu. Bakýþlarýmý tekrar yere doðrulttuðumda Orungalto’nun düþmanýnýn kýlýcýný nasýl yere düþürmüþ olduðunu gördüm.
“Acý bana Orungalto!” dedi ihtiyar tiz bir sesle. “Yalvarýrým acý bana! Biricik amcana!”
“Biricik amcam yok artýk.” dedi Orungalto donuk bir sele. Pelerininin içinden bir ip çýkardý ve ardýndan ihtiyarý kollarýnýn etrafýndan doladýðý bir iple kýskývrak baðladý, hareket edemez duruma getirdi.
Prau anlamsýz sözcükler mýrýldanýyordu. Gözleri fal taþý gibi açýlmýþtý, baþý kontrolsüzce ileri geri yalpalanýyor ve elleriyle ayaklarý titriyordu, yüzündeki ifade ise gerçekten korkunçtu.
“Kötü tarafa ait olduðunu benden, yeðeninden, bir Elf prensesinden ve senden baþka kimse bilmiyor. Yalan söyledin herkese, bütün krallýða. Bu onurlu bir davranýþ deðil. Ýyi bir büyücü diye biliniyordun ve þimdi onurunu kaybettin. Onursuz bir büyücü büyü yapamaz. Karanlýk tarafa geçmen için ise artýk çok geç.” dedi Selene Prau’nun yanýna giderek.
Prau nefret parýltýlarýyla bezeli gözleriyle yeðenine, Selene’ye ve bana bakýyordu. Orungalto köprünün üzerinde ilerledi ve yere eðilip tacý sýkýca kavradý.
“Bu taç sahte!” diye gürledi hemen ardýndan. Tacý öfkeyle köprünün üzerine geri savurdu. Orjinalinden çok daha hafif olan bu taç, köprünün tahtalarýnýn üzerinde iki üç kez sekti ve ardýndan hendekteki suya düþtü, batmamýþtý bile. “Geçrek taç nerede, hilekâr?!!”
Ýhtiyar adam cevap vermedi. Kýs kýs gülüyordu. Orungalto öfkelenmiþti. “Etrafý aramalýyýz! Kianis, biriciðim, þatoda tacý bulman gerek! Yardým edin, tanrýlar, tüm tanrýlar aþkýna!”
Sevgilisinin kötü ve sahte kralý yenmesinin sevinciyle hapsolduðu odadan olanlarý iþiten kontes artýk iþe yaramayan bir büyünün kapalý tutamadýðý kapýdan fýrlayýp sarayýn derinliklerine daldý.
Ve az sonra elinde gümüþ ve altýn iþlemeli bir taçla Orungalto’nun yanýna geldi. Selene gülümseyerek bana baktý ve dirseðiyle beni gizlice dürttü. Birbirine kavuþmanýn sevincini yaþayan, sýký sýký sarýlan, kâh gülüp kâh aðlayan çiftin yanýna giderken bana baþýyla “gel” anlamýnda bir iþaret yaptý. Peþinden gittim.
“Geleceðin kraliçesi ve þimdinin kralýnýn önünde saygýyla eðilirim..” dedim Orungalto ve Kianis’in önünde diz çöküp. Selene’nin bana uzattýðý tacý elime aldým.
“Geleneklere uygun olarak bir Elf prensesin elinden þu tacý kabul edin Kral Kabuk....”
“Ne?!” dedi Selene.
Dilim dolaþmýþtý. Çekingen çekingen sözlerime yeniden baþladým. “Geleneklere uygun olarak bir Elf prensesinin elinden þu kasketi kabul edin Kral Orungalto..”
“Kendine gel...” diye mýrýldandý Selene. “Taç o elindeki.”
“Dilim sürtçtü, bir daha deneyeceðim..” dedim hýzla doðrulup. Sonra da Selene’nin öfkeli bakýþlarý karþýsýnda tekrar diz çöktüm ve gýrtlaðýmý temizledikten sonra saygýn bir tonla sözüme baþladým. “Geleneklere uygun olarak bir Elf prensesinin elinden þu tacý kabul edin Kral Torun... Torulganto... Olurganto.... Neydi ya bu herifin adý??”
“Amma salaksýn ha!” dedi Selene gülerek. Elimdeki bisiklet kaskýný uzattýðým aðacý gösterdi eliyle. “O Kral Orungalto bir kere.”
“Aman ya, al tacýný kendin tak!” dedim elimdeki bisiklet kaskýný aðacýn dallarýndan birine asarak. Bitiþiðindeki aðaca ve ona baktým. “Siz ikinize hayatta baþarýlar, Kianis ve Orungalto... Gireceðiniz dünya evinde mutluluklar dilerim size...”
Selene gülmeye baþladý.
Sonra Selene’yle birlikte bisikletlerimizi alýp sýk aðaçlýktan çýktýk ve karanlýk yoldan on on beþ dakika mesafedeki evimize doðru aðýr aðýr gitmeye baþladýk...



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn sürrealizm kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Suyun Üzerindeki Adýmlar
Ateþ, Damla ve Hiç
Bedensiz Ruhlar
Parýltý...
Midye Kabuðu

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Öðrendim Ki, Kleopatra Hiç Bir Zaman Kleopatra Deðilmiþ...
Bir Öykü
Kül
Aslýnda Sevimli Yaratýklar
Kedix ve Köpex
Prenses ve Ejderha..! 1. Bölüm
Aydýnlýktaki Karanlýk ve Karanlýktaki Aydýnlýk
Yanlýþ Adým
Aleyda
Josef'in Öyküsü: Sihirli Saat ve Uçan Þemsiyeler

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Düþ [Þiir]
Ýlkler... [Þiir]
Buzul Çaðý [Þiir]
Nokta [Þiir]
Kitap Kahramaný [Roman]
Gelecekten Dönüþ... Giriþ [Roman]
Bir Kavanoz Viþne Reçeli [Deneme]
Sevgili Okurum... [Deneme]
Orman Ýneði... [Deneme]
Aðabiler Üzerine Bir Araþtýrma [Ýnceleme]


Esin Yardýmlý kimdir?

. . .

Etkilendiði Yazarlar:
Gördüðüm, tanýdýðým, hayal ettiðim, yapýtýný okuduðum herkes.


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Esin Yardýmlý, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.