..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Yalnızca sevgiyi öğret, çünkü sen osun. -Anonim
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Deneysel > Esin Yardımlı




19 Kasım 2004
Bir Öykü  
Esin Yardımlı
Yeni bir öykü ha... Uzun zamandan sonra... Eh... Yazmaya başlayayim bakalım... İşte bu kadar.


:DDGH:
Elimizdeki öğeler.. Neler mi?
Evet, saymaya başlıyoruz.
Bir pipo ve bir adam. Yaşlı bir kadın, adama çarpıyor belki.. Ya da hayır, çarpmıyor. Zaten kadın yaşlı falan da olmasın. Kadın genç ve güzel.. Kızıl saçları var, mavi gözleri... Biraz Kanatsız Melek’imi andırıyor görünüşü, ama üzerinde dar, siyah bir kot pantolon var, siyah ve yüksek topuklu, büyükçe botlar... Kot bir ceket belki, ya da hayır... Siyah, deri. Bu kız güzel olmalı.. Çok çok güzel... Güzel, ve narin hem de... Okur bunu uzun siyah kirpiklerini hızlıca kırpıştırması, son derece kırılgan görünen ince parmakları ve küçük beyaz ellerini yumruk yapıp sıkması gibi tasvirlerden anlayabilir.. Tabi bunlardan daha iyi tasvirler bulman gerekecek. Kızın yüzünde makyaj da var, koyu mor gölgelerle siyahtan oluşuyor gözlerinin etrafındaki çizgiler..
Pekala; kız bu kadar, pipolu adam... O da genç. Belki bir iş adamı, o kadar önemli olmayacak ilerde. Sadece kızın acelesi olduğunu anlamalı okur bu sahneden. Çarpışma falan filan, kaçamak bir özür diler kız adamdan..
Pipolu adam... Onun da bir geçmişi var elbet. Yeni evli, işinde de yeni, hayatına yeni açılmış belli ki.. Ama pek de saf ve bakımlı bir kapıdan bakıyor sokağa, dışarı, gerçek dünyaya.. Tabii okur bunları bilmiyor büyük ihtimal.. Ah keşke bir film çekiyor olsaydım.
Neyse, onu geçelim. Asıl önemli olan karakter, kız.. Sanırım.
Kızın ceketiyle örttüğü, örtmeye çalışıp başaramadığı pantolonunun belinde, -bu arada sanırım üzerinde bol olmayan, ince kumaştan siyah, açık yakalı bir kazak var. Hatta saydamımsı, onun da içinde bir başka bluz var.. Ama ayrıntılara girmeye gerek yok. Kızın pantolonun belinde bir silahın ucu görünüyor.. Kız bir yerlere koşuyor olmalı.. Okur nereye koştuğunu bilmeyecek, ancak kız bir soygundan kaçıyor olacak.
Elinde bir poşet tutuyor, parmaksız eldivenleri var.. Tam soyguncu moodunda bir hatun yani.. Biraz serseri görünüşlü. Poşetin içinde ne olduğunu bilmiyoruz baştan, ancak sonradan belki poşetten bir para destesi falan fırlayabilir dışarı..
İyi soygun, malı bayağı götürmüş, ne diyelim...
Ve kız... Yo hayır, kız soygun yapmamış. Kız birinden kaçıyor... Sil baştan, ceketle örttüğü pantolonun belinden bir silahın ucu görünüyor.. Kız bir yerlere koşuyor, dahası kaçıyor.
Arkasından başka biri geliyor, peşinden koşuyor..
Kız eskiden balerinmiş. Güzel sanatlarla dopdolu bir hayatı, mutlu bir ailesi varmış..
Ve bir gün kız onların arasından kaçmış, nasıl olduysa bu ortama karışmış ve şimdi peşinde kendisini kovalayan biri, belinde bir silahı ve kızıl saçları ile siyah makyajlı güzel gözleri var.
‘Bekle!’ diye bağırır kovalayan, kaçanın ardından.
‘Benimle ilgin alakan kalmadı artık!’ diye bağırır genç kız da koşmasını kesmeden.. ‘İstediğinizi yaptım, defo başımdan, toz ol! Ben gidiyorum!!’
Durum bayağı dramatikleşmeye başlıyor, biriki tasvirle bunu okura açıklarsın. Geleneksel bir hava raporu; rüzgar öfkeyle eser ve şimşekler şiddetli gürlemeler çıkarıyordur, tıpkı kızın aklından geçen eski mutlu anılar gibi aniden yanıp sönerek. Göz yaşları yağmura karışır... Aslında evet, belki bir kaç damla göz yaşı, yanaklarından aşağı süzülür kızın falan... Gözlerini nazikçe silmeye çalışıyor kız olayın sertliğine karşın. Koşmaya da devam ediyor peşinde kovalayanla.. Ve birden sokağın ortasında duruyor. Yağmur yağmıyor bu arada, vaz geç. Belki dramatik bir rüzgarın uğultusu sadece.
...Hani şu filmlerde olur ya, karakter birden durur, kamera hızla karaktere yaklaşır ve onun çevresinde dönmeye başlar. Oyuncunun yüzü çeşitli açılardan görünmeye başlar, sonra oyuncu başını çevirir, başka bir yöne bakar, bu sefer görüntünün netlik ayarı ya da her neyiyse oyu değişir, karakterin başının görüntüsü bulanıklaşır, baktığı yer belli olur...
(özetle; yazarken önce kızın düşünceleri, çevresinde gerçekte, şimdide olan olaylar, ve tekrar düşünceleri, sonra karşıdan gelen bir adam, tekrar düşünceleri, adam yaklaşıyor, kızı biraz daha tasvir et, adamı anlatmaya başla..)
Kız başını çevirdi, ve peşinden gelene bakmaya başladı. Sonra da ona doğru koşmaya. Birbirlerine sıkıca sarıldılar, ve, hatta, kız gözlerindeki makyajı umursamadan ağlıyor şimdi.
‘Geçmiş sadece böyle bir olayla mı bir hiç olacak?’ diyor adam. ‘Beni affet, görevimi yapmak zorundaydım.’
‘Geçmişim sadece böyle bir olayla bir hiç oldu!’ diye üsteliyor kız. ‘Gitmem gereken doğru yol bu yön değil, kaçacağım buradan!’
Birbirlerine bağırdıklarının farkına yaşlı bir kadın, pipolu adam ve bir kaç kişi daha onlara bakarken varıyolar. Ve hiç bir şey olmamış gibi davranmaya çalışıyorlar. Sıkkın sıkkın belki.
‘Gözlerini sil..’ diye fısıldıyor adam. ‘Korkunç görünüyorsun, şuraya gel otur.’
kız gerçekten kötü durumda.
‘Hayatımı değiştirdi.. Hayatımı değiştirdi..’ diye mırıldanıyor durmadan. Adam belki onu kenarda bir duvara oturtur. Kız da başından geçenleri anlatır... Ve okur burada anlar ki, kız birini öldürmüştür. Pipolu adam da ister istemez kızın dediklerini duyuyor ve yanlarına geliyor. Herif bir psikologmuş... Ya da... acaba kız birini öldürmemiş mi olsaydı... Ama bu durumda koşuşları, hayatın değişişi... Bir şey ifade etmezdi pek... Neyse, devam ediyoruz.. Bakalım nereye kadar.
Başta genç kızı kovalayan adam psikoloğun yaklaşmasına pek sıcak bakmaz. Ve içinden bu herifin işini bitirmeyi geçirir. Ancak sevdiği kız olan şu kızıl hatun adama ısınmıştır. Onun hatrına bu işi ertelemeye karar verir.
Kalabalığın üçüne karşı olan ilgisi biraz azalmıştır belki. Hayat akıyor falan, “kelebek etkisi” tarzı biriki paragraf... Şu şöyle oldu, bu böyle olunca o da böyle oldu, derken şu şunun yüzünden.. falan filan.. Uydurursun oraya bir şeyler.
Neyse, sonuçta kız ‘...o zaman suçumu itiraf etmeli ve teslim olmalıyım.’ diye sözlerini bitirir.
‘Bu sır üçümüz arasında kalabilir!’ diye inler kovalayan. Bu herife bir ad gerek. Nereli olsa ki.. Olay hangi ülkede yaşansa.. Gerçi kızın heriften kaçarken içinden koştuğu sokak olarak Akmar Pasajı’nın arka girişinin oraları düşünmüştüm ama.. Yani, pekala da İstanbul’da geçiyor olabilir...
Ama biraz alakasız kaçar... Ne bileyim...
Olsun, bu olay İstanbul’da geçiyor. Ve kovalayanın adı.. Kız söyleyince ortaya çıkar.
‘Bu sır benim içimde kalamaz bla... bla... bla kim... kalamaz... hım.. ım... Koray diye bir isim var mıydı...?! K’li bir şey olmalı... Kutay... yok be... fazla bakımlı bir isim... Kaan olabilir.. Hadi şimdilik Kaan olsun...
‘Bu sır benim içimde kalamaz Kaan(değişebilir)..’ diyor kız. Adı da Çiğdem belki bu arada.. Gerekirse eğer...
‘Kalabilir! İkimiz için kalmalı!’ diyor Kaan. Burada ‘salak-kültürsüz-hıyarın teki-aptal katil’ karakterli bir herif olduğunu anlıyoruz Kaan’ın. Nasıl başarıyorsak...
‘İkimiz yok Kaan!’ diyor kız bu sefer. ‘Bitti! Hem de başlamadan!’ ((..anlaşılıyor ki kız boşta, biriyle takılmak istiyordu ama başaramadı.. psikolog ve bu kız karşılıklı olarak kaçamak kaçamak bakışmaya başlarlar..))
‘Bayan, yardım etmek isterim, üçümüz arasında da kalabilir. Belli ki bu bir hataydı!’ <-- psikolog devreye girer.
‘Zorladılar beni.’ diye cevaplıyor kız onu. ‘Öldüreceğimi söylememişlerdi, sadece vurmam gerektiğini söylediler.’
‘Iskaladığınız için mi öldürdünüz o adamı?’ öldürülen tip.. adam mı kadın mı olsa...
‘Adam değil kadındı her şeyden önce. Ayrıca bana siz demeyi bırak lütfen. Tek bi kişiyim, o olduğum kişiden de nefret ediyorum ya neyse.’
‘Kendinden nefret etmemelisin. Onu niye öldürdün peki?’
(Kaan karakteri biraz kıllanır ikisinin arasındaki yürüyen bu senli-benli dialog yüzünden –ben mi salladım, yoksa dialog gerçekten yürüyebilen bir şey mi..-... )
‘Planda yoktu öldürmem... O anda da kafam yerinde değildi zaten, tetiği çekmeden önce...’ durdu, Kaan’a baktı. ‘Onunla telefonda konuştum, bana kadını öldürmem gerektiğini söyledi.’
‘Kafan yerinde değildi..?’ duraksar. Aklına bazı sebepler gelmiştir, birbirinden kopuk kısa görüntüler şeklinde, ama emin olmak ister. ‘Neden yerinde değildi?’
‘Değildi işte!’ diye araya girer Kaan hıyarı. Bu adamdan kurtulmam gerek bir şekilde. ‘Sana ne ona ne olduğundan?’
O sırada bir polis arabası geçer yanlarından, ortam gerilir falan. Hatta Kaan koşmaya başlar, sahneden yani ikisinin yanından uzaklaşır endişeyle.. Ahanda! Evet, polisler devriye geziyordur ve zaten bu herife yani Kaan’a takıklardır, Kaan devre dışı kaldı.
Psikolog ve katil... Konu biraz klişeleşti ya neyse...
Psikolog kıza şu an iyi olup olmadığını sorar, kız da iyi olduğunu söyler falan... Herif bunu bi kafeye götürmeden önce biraz daha konuşur onunla... Sonradan bu kızın işlediği suçu içinde tutup kimseye söylemediği için olaya ortak olur bir nevi. Neyse, bu ikisi konuşurlar falan... Yakınlaşırlar, birbirlerini anlıyorlardır.. Çünkü kız da eskiden psikoloğunki gibi bir hayat sürdürüyordur.. Üniversite için ailesinin yanından ayrılıp başka bir şehirde yaşamaya başlayana dek falan filan...
Neyse, sonunda anlarız ki kız hakkaten kafası bulukken yapmış bu işi, pek sorumlusu sayılmaz. Ve yeni bi hayata başlamak istiyordur aslında.
Olaylar çok sarpa sardı be... Başa mı dönsem acaba... Yok hayır, devam etmeli.. Belki bir son... Umarım bir son...
‘Hep İrlanda’da olmak istemişimdir.. Niyeyse çok hoşuma gidiyor orası.’ diyor kız. ‘Mutlu görünüyorlar, ama sorunları var kendi içlerinde... Lüks yaşamlar sürmüyorlar, doğayla bir bütünler sanki.. Keşke oraya gitsem.. Belki yaptıklarımı da unuturdum.. Tanrım ben neler yaptım?!’ ağlamaya başlıyor.
‘Orayı ben de severim..’ diyor psikolog genç adam. Parmağındaki yüzüğü çıkarıp elinde atıp tutmaya başlıyor.
(başta belirtilmiş olur, beyefendimiz evliliğinden pek memnun değil)
İnsan çok öykü yazdığı vakit kullanacak konusu kalmıyor sanki...
Ha, derkene kızın bu öldürme işinden oldukça iyi bi para kopardığını anlarız.
Çok saçma bir bitiriş olacak... Derken bir uçaktayız.
Kız yine siyahlar içinde, oğlan da yanında, takım elbiseli. Birbirlerine tedirgin tedirgin gülümsüyorlar. Kızın dizinde bir sırt çantası duruyor. İçindeyse benliği, onu o yapan her şeyi.
Yüzük oturdukları kafenin masasında kalmış.
Birbirlerine tedirgin tedirgin gülümsüyorlar.
‘Geride bıraktıklarımız neler ki?’ diye soruyor genç adam yanındakine.
‘Hayatlarımız..’
‘Hayatlarımız güzel miydi ki?’
‘Terkedebilecek kadar.’
Gözleri yaşlı ikisinin de... Yeni bir dünyaya merhaba. Aslında fena da olmazdı ha... Sonunu biraz daha değiştirsem ya da uzatsam.. Belki uçağa binmeden önce, hava alanında falan dururlar son anda.. Uçağın kalkışının anons edildiği duulur. “irlanda’ya kalkan bla bla sayılı uçuş için son çağrı...” ve bu ikisi birbirlerine bakarlar, tedirgin tedirgin gülümserler.. Yani konuşma falan olmaz? Neyse.. Sonuna gelene kadar üzerinde bir kere daha düşünürüm...
Yeni bir öykü ha... Uzun zamandan sonra... Eh... Yazmaya başlayayim bakalım...
İşte bu kadar.

03.11.04 akşam üstü


.Eleştiriler & Yorumlar

:: tebrik ederim
Gönderen: Erdal BABÜR - edlbbr / İstanbul/Türkiye
15 Aralık 2007
çok güzel bir öykü idi..başarılarının devamını dilerken taktir etmedende geçemeyeceğim..sevgiler




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın deneysel kümesinde bulunan diğer yazıları...
Aydınlıktaki Karanlık ve Karanlıktaki Aydınlık
Kapı... 1. Bölüm

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Öğrendim Ki, Kleopatra Hiç Bir Zaman Kleopatra Değilmiş...
Kül
Aslında Sevimli Yaratıklar
Prenses ve Ejderha..! 1. Bölüm
Kedix ve Köpex
Yanlış Adım
Suyun Üzerindeki Adımlar
Aleyda
Karanlığın Getirdikleri
Ateş, Damla ve Hiç

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Düş [Şiir]
İlkler... [Şiir]
Buzul Çağı [Şiir]
Nokta [Şiir]
Kitap Kahramanı [Roman]
Gelecekten Dönüş... Giriş [Roman]
Bir Kavanoz Vişne Reçeli [Deneme]
Sevgili Okurum... [Deneme]
Orman İneği... [Deneme]
Ağabiler Üzerine Bir Araştırma [İnceleme]


Esin Yardımlı kimdir?

. . .

Etkilendiği Yazarlar:
Gördüğüm, tanıdığım, hayal ettiğim, yapıtını okuduğum herkes.


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Esin Yardımlı, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.