Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim. -Cervantes |
|
||||||||||
|
Aşık olduğunu aşık olduğun kimse bilmeyebilir. Hatta sen bile yaşadığın duygunun aşk olduğunu "o" kişiden ayrıldıktan sonra anlayabilirsin. Geceleri uykusuzluğunun sebebi olur. Sanki gözkapaklarına yapışmıştır, kapattığında gelir karşına dikilir hayali... Gündüzleri ruh gibi dolaşırsın sağda solda. Görenler seni tanıyamazlar. "Bu senmisin?" diye sorarlar şaşkın şaşkın. Beraberken dolaştığın yerlerde dolaşırsın. Kumsalda anlamsız şekiller çizerken bulursun kendini. Çay içtiğiniz kafe sıkıcı gelir aniden. Sonra camların buğusuna "onun" adını yazarken farkedersin ki aşk bu... Bir hüzün kaplar tüm benliğini. Özlem beyninde uğuldayan rüzgardır artık. Beyninin kapılarını çarpar durur. Ağlasan mı gülsen mi bilemezsin durumuna. Hasretini çektiğin aşkı bulmuşsundur işte apansız. Kalbini, ruhunu, mantığını, esir almıştır tüm ihtişamıyla ve kalabalıklığıyla. Kendi haline acırken ve ağlarken zaman geçer. Her yerde arar bulamazsın "onu". Sanki hiç öyle biri yaşamamış gibi , hiçbir iz yoktur. Şaşkın, kalakalmışsındır bir başına, yalnızlığınla, yalın... Alışırsın bu aşkı tek başına yaşamaya. Paylaşmak istemezsin kimseyle. Belki anlatmazsın dostlarına bile. Çeşit çeşit uğraş bulursun. Hayatı yaşarsın umarsız. Aradan geçen zaman unutturur sana saçlarını, yüzünü, ellerini. Sadece gülümseyişini ve gözlerini unutamazsın. Hayatla alay eden , buruk , acı bir gülümseyiş. Ve kocaman, kahverengi, anlam içeren, boş boş bakan gözler... Her türlü zenginliğe eş hatıraların seninle yaşar yıllarca. Eskitemez yıllar, eskimez duyguların. Hatırladığında yegane büyük aşkın acı vermez, acıtmaz canını. Aksine mutlu olursun aşk duygusunu tanıdığın, yaşadığın için. "Ben yaşadım, pişman değilim" dersin. Hep sadık kalır, başka bir aşkın peşinden koşmazsın. İhtiyacında yoktur zaten. Sonra birgün, değişik bir duygu yaşadığını farkedersin. Beraber yaşamaya karar verdiğin kişi öyle bir şey yaparki vazgeçilmezin olur. Tıpkı masallardaki beyaz atlı prens gibi dolu dizgin girer hayatına, sormadan. Hep onunlasındır artık. Gözün hep saatte beklersin günlerce. Kulağın merdivendeki ayak sesindedir. Gözgöze gelmek,gülümseyişini görmek, elinin sıcaklığını elinde hissetmek, dokunmak mutlu kılar seni. Buda aşk mı acaba? diye sorarsın kendine. Sonra sormadan geldiği gibi sormadan da çıkıp gider hayatından. Bu sefer nedense canın hiç acımaz, kanamaz kalbin. Fark etmemişsindir gidişini bile. Seni terk ettiğini çok sonra anlarsın. Ve yine "ona" dönersin. Sorarsın "ona" "hayatım boyunca kaç kere yaşarım acaba aşkı?" Hep tek başına yaşarsın aşkı. Karşılıklı olanı yoktur, bazılarının söylediği gibi. Belkide böyle yaşanılanı gerçek aşktır. Ve kaç kere yaşarsın bilinmez. Bilemezsin...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Serpil Başol, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |