..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Bilen sever. -Leonardo da Vinci
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Pastorel > Gürcan Erbaş




30 Mayıs 2005
Bahar, İstanbula Hep Geç Gelir!  
Her sabah yaptığım gibi erken kalkmış, bir fincan kahvemi içip bakkalıma koşmuştum.

Gürcan Erbaş


Komşu bahçede dut toplayan kızları görünce çok şaşırdım. Hani bahar, geç gelirdi İstanbula! Ama Doğa, bilir işini..ne bir dakika erken gelir, ne bir dakika geç kalır !!!


:CIJI:


Her sabah yaptığım gibi erken kalkmış, bir fincan kahvemi içip bakkalıma koşmuştum. Kapımı açtığımda da gazetemin zemine bırakılmış olduğunu görerek sevinmiştim. Gazeteyi içeri bırakıp kendimi sokağa attım. Kapıcı, benden de erken geliyor..ona da seviniyorum ama hınzırı yakalayamadığım için sigara ve Colamı almak bana düşüyor. Gece geç saatlere kadar sigara elde internette koşuşturmak yorduğu için sabah, sokağa atıyorum kendimi. Temiz ya da kirli ne olursa çekiyorum İstanbul havasını ciğerlerime.. Günde iki paket sigara içiyorsanız bunun ne anlama geldiğini bilirsiniz . Bakkala bu kadar erken koşmamın iki nedeni var. Bir kapıcıyı sabah sabah yakalayamıyorum iki yakalasam da kıyamıyorum bir kez daha onu geri göndermeye!
Pencerenin tülünü araladığımda hava, yine bulutluydu. Yine, bahar gelmemiş, dedim. Meteoroloji de akşam, sağnak geçişli yağmurdan söz etmedi mi ? Bu yüzden sokağa her çıkışımda ya bir kazak ya bir süveter alıyorum sırtıma sonra da terliyor ve de İstanbulun havasına sövgülerle dönüyorum eve. Sanki bu şehrin havasını, suyunu bilmiyor muşum gibi !
Bakkala giderken birşey dikkatimi çekti...sonunda ! Yahu ben, bunu nasıl görmedim diye hayıflandım.
Evlerimiz, şimdi bildiğiniz gibi oniki, ondört katlı. Eski evler, tarihe karıştı. Ama bizim apartmanın hemen yanından başlayarak sokağın sonuna kadar uzanan, bahçeli tam dört ev var. Bunları her sabah bakkala giderken Kâbeyi tavaf eder gibi izliyorum, gözlüyorum. İkisi çocuk yuvası, bahçelerinde erik, kiraz, dut ağaçları..hâlâ bu ağaçlar, insanı şaşırtacak kadar zinde ve yeşil..öyle duruyorlar. İnadına her yaz, meyva da veriyorlar.
Dördüncü ve son evin sahibine şapka çıkarıyorum..her önünden geçişimde. Çünkü geçen yıl; o banka cüzdanları şişkin, adamlarına " Hey bakın bakalım, nerde o eski yıkılacak evlerden kaldı? " diyen müteahhitlere inat evini yeniden restore ettirdi, yeniden yarattı. Hani nasıl desem, İngilterenin o eski Viktorya Dönemi mâlikânelerine benzetti. Bahçeye, ağaçların altına da herhalde ruhunu okşayacak küçük heykelcikler koydurttu. Ne de iyi yaptı ! Sabahları önünden geçerken Yedi Cüceleri, Pamuk Prensesi ben de selamlıyorum. Bir de ağzındaki küçük torbasında bebek getirmiş leyleği ! Beni asıl imrendirip kıskandıran bunlar değil. Evin hemen yanındaki koca ceviz ağacı. Birgün kapılarını çalıp " Ya birkaç ceviz verin ya da birlikte toplayalım ! " demekten kendimi alamayacağım.
Başa dönelim yine..sabah bakkala giderken bakıp da göremediğim ancak dönüşte ayırdına vardığım, sonra da yüz kere hayıflandığım, kendi kendime gülerek " Eeee.. işte bunu görse görse senin gibi İstanbulun son dinozorlarından biri görürdü ! " dedirten olay, çocuk yuvasının bahçesinden sokağa taşan dut ağacıydı. Aaa.. bu da ne ? Bugün ayın kaçı yahu? Mayıs'ın 23'ü işte !
Dutlar olmuş ve sokağa dökülmüştü. Ben, bunu iki gündür görüyor ve pas geçiyordum ha ! Durup bir daha düşündüm. Pekiyi dedim.. bizim Fatih'deki eski evin bahçesinde ne zaman olurdu da dut yerdik biz ? Tabiii yaaa! Tam bu mevsimde! Mayısın sonunda , okullar tatil olmadan , son yazılı sınava hazırlanırken bahçede... pıt..pıt.. iki dut, düşüverirdi kafama.
Bakkaldan sigaramı alıp dönerken kaldırıma düşmüş dutları gördüm, ziyan oluyorlardı yerde. Utanmasam eğilip avuçlarımı dolduracaktım ki diğer komşu evin bahçesinde iki kız, birer ucundan tuttukları çarşafı germişler, annelerinin dut ağacını silkelemesini bekliyorlardı.
Doğa böyledir işte! Zamanını iyi bilir...ne bir gün erken gelir, ne de bir gün geç kalır!
İstanbula bahar geç gelir ! diyen o eski ihtiyarları düşünüp güldüm. Bir de çöp bidonuna tünemiş nafakasını arayan tekir kediye.
Kedilerin bahardan haberi var mı ? bilmiyorum.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Yengem
Şarkı
Gece, Yalnızlığımı Paylaştı
Bocce Federasyonuna Üye Oldunuz Mu?
Solmasın Yurdumun Gülleri
Bir Beş Not Borç da Benden
Niyetçi
Kapıda Ayı Var
Kapıda Ayı Var II
Muhteşem Kopya

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Benim Atlarım [Şiir]
Lebon'da Buluşalım [Şiir]
Anılar Kutusu [Şiir]
Kaside [Şiir]
Sotaya Düşmeyen Şiir [Şiir]
Atatürk Aramızda [Şiir]
Hayalet [Şiir]
Eski Çeşme [Şiir]
Bir Sebep Göster [Şiir]
Bekleyiş [Şiir]


Gürcan Erbaş kimdir?

1942 İstanbul doğumlu, edebiyatın her türünden hoşlanır, ayrıca resim yapar. Kendi adına yayınladığı şiir kitapları: Kaç İstanbul Var İçinizde, Mavi Düşler, On üzerinden on veriyorum sana, Dedemin Kitabı, Solmasın Yurdumun Gülleri, 19 Yaş Şiirleri, Sesler Düşünceler Duygular, Aynadan Yansıyan, Onikiden Sonra, Gece Korkuları.

Etkilendiği Yazarlar:
Halide Edib, Adalet Ağaoğlu, Yakup Kadri,


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Gürcan Erbaş, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.