"Bilmezlik ile ne hoþtum; hayalimde ne güzellik, ne de aþk vardý." -Fuzuli, Leyla ile Mecnun |
|
||||||||||
|
Televizyondaki þampiyonluk kutlamasý görüntülerine daha fazla dayanamadý ve uzaktan kumandanýn nedense "kýrmýzý" olan kapama düðmesine bastý. Sanki televizyonu kapatmak, açmaktan daha tehlikeliymiþ gibi bu uyarýcý renkte yapýlmýþtý düðme... Tuttuðu takýmýn ligi birinci bitirmesinin ona verdiði mutluluðun yarattýðý acýyý dindirmek için "Nasýl olsa Avrupa`da rezil olacaktýr." diye düþündü. Her ne kadar sarý ve lacivert renklere sahip olan takýmýn þampiyon olduðu gece, balkona çýkmak tehlikeli olsa da (hangi salaðýn sýktýðý belli olmayan "mutluluk kurþunlarý" yüzünden) yine de bunu yaptý. Biraz nostalji, biraz melankoli acýsýna iyi gelirdi. Geçmiþine doðru uzandý düþünceleri... Çok küçükken yaþadýðý krizleri hayal meyal hatýrlýyordu. Ailesi için tam bir felaketti. Küçük bebek, tam herþey yolunda derken birden aðlamaya baþlýyor, acý çektiðinin her halinden belli olduðu bir krize giriyordu. Uzun süre ne olduðunu anlayamamýþlardý. Yapýlan testler, taramalar sonunda daha önce kimsede görülmemiþ bir bozukluða sahip olduðu ortaya çýktý. Beynin salgýladýðý "seratonin" hormonuna alerjisi vardý. Mutluluk hormonu olarak da bilinen bu vücut kimyasalý her salgýlandýðýnda, yani her mutluluk anýnda vücudu keskin bir acýyla titriyordu. Mutluluðun boyutu, çektiði ýstýrabýn boyutunu belirliyordu. Ne kadar çok seratonin salgýlanýrsa, o denli sýk ve þiddetli krizler geçiriyordu. Küçük mutluluklara dayanabiliyordu. Mesela takýmýnýn þampiyonluðuna... Dolayýsýyla, köþeyazarý-filozoflardan birininn de tavsiye ettiði gibi mutluluðu "küçük þeylerde" arýyordu. Çünkü sadece öylesine katlanabiliyordu. Hemen yanýndan, výzýldayarak geçen þey dikkatini daðýttý. Acaba bu bir kurþun muydu? Yoksa bir sivrisinek mi? Sivrisinek ise eðer kan aramak için doðru yerdeydi. Zira üzerindeki kan kokusunu duymak için hematolog olmaya gerek yoktu. Ýþe girmesi gereken yaþa geldiðinde kendini en az "mutlu" edecek iþi seçti. Geçmiþte dedesinin de seçtiði "mezbaha" onun için belkide en uygun çalýþma yeriydi. Ýþ tatmini ve mutluluk gibi kavramlarýn olmamasý nedeniyle acý çekmeden çalýþabiliyordu. Bütün gün kan içinde et yýðýnlarýyla çalýþtýðý için pek mutlu bir ruh haline sahip deðildi. Tam istediði daha doðrusu mecbur olduðu gibi... Sürekli asýk suratlý olmakla eleþtiriliyordu, rahatsýzlýðýndan haberi olmayanlar tarafýndan... Yakýn zamanda greve gittiklerinde o katýlmamýþtý. Zira istediklerini aldýklarýnda "mutlu" olmaktan korkmuþtu. Tabi bu tavrý iþ yerinde "istenmeyen adam" olmasýna yolaçtý. Bir ara durumunu açýklamayý düþündü. Ama bu neye yarayacaktý ki? Mutlu olmasýna neden olacak bir itiraf ona sadece ýstýrap verebilirdi. Mutsuzluða mahkum edilmiþti. Öyle bir hapisaneydi ki bu, gardiyaný acý, duvarý mutluluktan oluþmuþtu. Balkondan aþaðý bakýyordu. Kendinden geçmiþ halde kutlama yapan insan yýðýnlarý, adeta nehir gibi sokaktan akýyordu. Ne kadar þanslýydýlar. Sadece takýmlarý baþarýlý olduðu için deðil, bunu haykýrabildikleri için de... Basit bir kimyasalýn, "mutluluk" ile nasýl böyle bir baðý olabilirdi? Yani soyut bir kavram deðil miydi "mutluluk"? Resmi bile yapýlamayan... Yanýlýyor muyduk. Yoksa "soyut" denen her kavram aslýnda beynin kimyasal yapýsýnýn bir parçasý mýydý? Psikoloðu yanýlmýþtý. Bu þekilde yaþayamayacaðýný, ergenlik döneminde intihar edeceðini ve bunu engellemek için birþey yapamayacaklarýný ailesine söylerken kulak misafiri olmuþtu. Ama bu acý, onu öylesine olgunlaþtýrdý ki, intihar gibi çocukça tepkileri düþünmeye vakti hiç olmamýþtý. Zaten kendini öldürenler "cehennem" denen yere gitmiyecek miydi? Gerçi bu durumda cennete gitmesi bir tür ceza olurdu. Sonsuz mutluluk, sonsuz acý demekti. Ama muhtemelen ölünce, bu nörolojik bozukluðu ardýnda býrakacaktý. Yani öyle olmalýydý. Aksi halde, öteki dünya canýný yakacaktý her halükarda... "Hayatýn anlamý..." dedi içinden... "Acaba o da `mutluluk` gibi sadece beynimizin ürettiði birþey mi? Yoksa insan olarak ulaþmamýz gereken, bedenimizin ötesinde bir þey miydi?" Bunlarý düþünürken birden düþünceleri berraklaþtý. Herþey bir araya gelmeye baþladý. Sanki "Þaþý Bak Þaþýr" bulmacasýnda gizlenmiþ þeyi görmüþtü. Evet! Hayatýn anlamý bu olmalýydý. Ýnsanýn esas amacý... Bu geliþmiþ beynin gerçek kullaným yeri... Birden öyle bir acý hissetti ki daha önce hissettiklerinin toplamýndan fazla olduðunu söyleyebilirdi. Gözlerinden boþalan yaþlar daha yere düþmeden, vücudu iki büklüm biçimde balkonun zeminine ulaþmýþtý. Dolayýsýyla gözünden düþen damlalar, yine onun üstüne damladý. Kaslarý öylesine kasýlmýþtý ki sanki buzul çaðýndan kalan Otsi Buz Adam gibiydi. Ardýndan acý yön deðiþtirdi. Bu sefer tüm vücudu geriye doðru büküldü. Bu kas spazmlarý daha önce hiç bu kadar sert olmamýþtý. Kendinden geçti. Acýya teslim olan bilincini orada býrakýp, bilinçsizlik içinde birkaç dakika yattý. Kendine geldiðinde inanýlmaz bir yorgunluk içindeydi. Kriz sýrasýnda tüm gücü tükenmiþti. Ama farklý birþey vardý. Daha önce hissetmediði bir doygunluk hissi... MUTLUYDU! Evet. Acýmýyordu artýk caný... Ýnanýlmaz bir þekilde, yaþadýðý bu son ama en güçlü kriz, onu iyileþtirmiþti. Kriz baþlamadan önce düþündüklerinin, varoluþla ilgili farkýna vardýðý gerçeklerin iyileþtirici mucizesine tanýk olduðunu anladý. Hayatýn, beynin yarattýðý anlamlardan farklý olan, "gerçek anlamýna” ulaþmýþtý. Ve bu bir insanýn ulaþabileceði tek gerçek mutluluktu, her türlü vücut kimyasalýnýn ötesinde bulunan…Öylesine güçlü bir histi ki vücudundaki bozukluðu parçalamýþ, düzeltmiþti. Yüzündeki gülümsemeyle içeri koþtu. Gardroptaki sarý-lacivert bayraðý kaptý ve balkona geri döndü. Gözlerinden akan yaþ mutluluk gözyaþýydý. Ama bu sefer acýdan eser yoktu. Sokaklarda, mutluluk sarhoþu insalarýn sesine karýþtý sesi. Ciðerlerini yýrtarcasýna baðýrdý þampiyon olan takýmýnýn adýný... Sonra bir výzýldama duyuldu. Mutluluðun çektiði bir tetik, gerçek mutluluðu yaþayan adamýn kafasýna isabet etti. Yüzündeki gülümsemeyle balkondan aþaðýya, mutluluktan ateþ eden adamýn yanýna düþtü. Olayý gören herkes durdu. Sevinç gösterisi kesildi. Elindeki silahý býrakan adamýn gözünden akan yaþ, mutluluktan çok, piþmanlýk gözyaþýydý ve elinden düþen silahýn üzerine damladýklarýný kimse farketmedi. Zaten bu, mutlu olunabilinecek türde "küçük þeyler" den biri deðildi. THE END cast M.O.M.O. Adam: Himself Balkon: Pamela Anderson Kutlama yapanlar: Themselves Sarý-Lacivert: ZavalBahçe Spor Kulübü Yönetmen, Senarist, Dublör, Jonklör Ömer Kýrat Special Thanks GOD KOR-DER (Korsan Derneði) MMIV Ömer Bros Pictures Present Release
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © ömer kýrat, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |