..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Düşgücü güzelliği, adaleti, mutluluğu yaratır. -Pascal
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Aşk ve Romantizm > ERDEN ERKİN




28 Ocak 2006
Yabancı  
ERDEN ERKİN
Gülleri aldığını çiçekçiye telefon ederek öğrendim, hatta gelen çocuğu bayağı sorgulamış, benim tarifimi istemiş ve gülümsemiş. ERDEN ERKİN


:BIGAE:
YABANCI


Turizm Bakanlığındaki ruhsat yenileme işlemlerini yapmak için Ankara'ya gitmem gerek. Bayramın son gecesi Bursa' dan yola çıkmak üzere annemle vedalaştım, yine soğuk bakışlarını üstümde hissettim, gözlerimi delici bakışlarından kaçırdım.Usulca yanaklarını öptüğümde beni öpmedi. Soğuk ve mesafeliydi. Bu eski bürokratlar nedense çocuklarını da emirleri altındaki eski personelinden biri gibi sanırlar. Az önce toparladığım valizimi kaptığım gibi asansöre yöneldim. Garajda arabamın bagajına valizi yerleştirdim. Arabamı çalıştırdım, Altıparmak caddesinden İnönü caddesine doğru çıktım, kestirmeden Ankara caddesine geçtim. İnegöl'e gelene kadar yol tıkalıydı. Arabamı büyük bir dikkatle sürüyordum. İçimde tarifi imkansız bir sıkıntı vardı, sanki her şey bitmiş, dünya başıma yıkılmıştı.

Annemle aramın pek iyi olduğu söylenemez. Annemin bu afra tafraları daha uzun müddet sürer. Nedense beni hala bir çocuk gibi görüyor ve evden pek uzaklaşmamam gerektiğini söylüyor. Neyse ki kendisine cevap verilemeyeceğini çok iyi biliyorum. Bu sebepten susuyorum. Kızgınlığı geçince bir şey olmamış gibi mutad emirlerini sıralıyor. Ancak onu ve kız kardeşimi her şeyden çok seviyorum. Bir şeye sinirlendiğinde onu hemen odasına gönderiyor."Doğru odana !" Bana doğru odana diyemiyor, kendisi salonu terk edip odasına çekiliyor. Buradan da büyüdüğümü ve özel ilgisine müstahak olduğumu anlıyorum."Bana özel ilgi gösteriyor annem!" Ya da ben kendime paye çıkarıyorum.


İnegöl'ü geçtiğimde Eskişehir'e kadar deli gibi sürdüm arabayı. Eskişehir'e girsem mi girmesem mi diye tereddüt ettim bir an. Tekrar Ankara yoluna yöneldim ve yer ayırttığım Kızılay'daki otelin önüne gelene kadar mola vermeksizin arabayı deliler gibi sürdüm ve dört saatte Ankara'ya geldiğimi hayretle gördüm. Altı saatlik yolu dört saatte aldım. Sabaha karşı iki sıralarıydı. Resepsiyondan anahtarı aldım, valizimi ofisboya verdim, asansöre yöneldim. Odamda televizyonu açtım, Fransız kanallarında bir süre gezindim, sarmadı. Televizyonu kapadım. Bir müddet sonra uyumuşum.

Sabah kalktım, duşa girdim, sıcak bir duş iyi geldi. Traş oldum, aynada uzun uzun yüzümü, gözlerimi inceledim, hey gidi Erden, ömrün otel odalarında geçiyor, annen haklı diye kendimle konuştum. Yüzüme nemlendirici bir krem, saçlarıma hafif sprey sıktım, bayılıyorum bu kırçiçeği kokusuna...Lacivert takım elbisemi, beyaz gömleğimi, bordo çizgili kravatımı takarak klasik bürokrat havasına büründüm, ne de olsa bakanlığa gidiyordum, spor giyemezdim, yerine göre giyinmesini iyi bilirim...

Odamdan kahvaltı yapmak üzere otelin restoranına geçtim. Az şekerli bir bardak sütle, birkaç grissini ısmarladım. Canım istemedi, yarım bırakıp kalktım. Boğazlı biri değilim, boyum 1.85 kilom 68, bir zamanlar İstanbul'da koreograf bir arkadaşım bizi bu şekilde eğitmişti, hala onun tavsiyelerini uyguluyorum, çok az yiyorum, masadan yarı aç kalkıyorum, tek lüksüm, arada içiyorum, nedense içki bende kilo yapmıyor.

Saat 09.00' da Bakanlığa doğru yollandım. Binanın girişinde genel müdür yardımcısını cepten aradım, danışmadaki görevli beni yukarı çıkardı. Sekreteri beni bekletmeden içeri aldı. Eski bir dostumdu, gide gele dost olmuştuk. Konuşkan, her işimi halleden değerli bir bürokrattı. Ziyaret sebebimi anlattım. Kendisine dosyalarımı uzattım, Ankara'dan hemen gitmek zorunda olduğumu ne yapıp edip işlerimi bugün halletmesini söyledim.

Dosyalara şöyle bir göz attı, tamam dedi hallederiz. Yalnız akşama ıslatalım, tamam dedim, isteğin bu olsun, bagajda da birşeyler getirdiğimi söyledim. Kendisine ve hanımefendiye verilmek üzere. Benimle birlikte şoför de gelirdi aşağıya, dedikodu olmasın diye o alır makam arabasının bagajına koyardı. Bu çekimserliğin nedeni bir dedikodu olmasın diyeydi, yoksa dostum olduğu için ben isteyerek getiriyordum.


Kaldığım otelin restoranında akşam yemeğinde buluştuk. Yanında iki kişi daha vardı. Biri daire başkanı, diğeri de başkanın eşi şube müdürüymüş. Çok hoş sohbet insanlardı. Zevkli bir yemekten sonra otelin önce barına geçtik, gece yarısına doğru otelin gece kulübüne götürdüm onları. Program harikaydı, mükemmel bir revü gösterisi vardı. Hepimiz çakırkeyf olmuştuk. Bu arada sahnede birinin adı anons edildi. Bir kadın çıktı sahneye. Kadife sesli biri şarkı söylemeye başladı. İlgiyle onu izlemeye başladım, o yeşil gözleri, o delici bakışlar, sarışın saçlar, zevkle dikilmiş bir gece elbisesi, zarif, kuğu gibi çok güzel biriydi. Hemen etkilendim, yanımda kimse yoktu sanki, ısrarla gözlerine bakıyordum, bu ısrarım karşısında o da bana bakıyordu. Başım dönüyordu, içim acıyordu. Hani birisini yıllarca beklersiniz, bulamazsınız, ummadığınız bir yerde karşınıza çıkar ya, işte öyle olmuştum. Ben bu kadına aşık olabilir, ona tapabilirdim. Bu benim yıllardır aradığım unutulmazım, vazgeçilmezimdi; benim kaderimdi bu kadın. Tanrı dileklerimi kabul etmiş burada bu kadını karşıma çıkarmıştı.

Garsonu çağırdım, avucuna biraz para sıkıştırdım, kim bu kadın dedim, lütfen bilgi? Alev dedi, adı Alev...İçim alev alev yanmaya başladı. Alev...Neden daha önce adını duymadık dedim, sadece Ankara'da çalışır dedi. Henüz İstanbul onu keşfedemedi. Garson gitti. Onu İstanbul'dan önce ben keşfetmeliydim. Bu kadın bana aitti, kimselere bırakmamalıydım. Tekrar garsonu çağırdım ve sahnede şampanya patlatmasını istedim, kim diyeyim dedi, sorarsa yabancı dersin dedim. Şampanya patlayınca elinde mikrofon, yanıma geldi, teşekkürler yabancı dedi, gözlerimi ona diktim, hüzünlüce baktım, hiç konuşmadım, o da bana bakıyordu. O sırada şarkı bitmiş, harika bir müzik başlamıştı, hemen masamdan kalktım ve şarkıcı kadınla dans etmeye başladım, o da bir şey demiyordu, diyemiyordu, sadece bana bakıyordu.

Birdenbire kendisine, bir gün döneceğini biliyordum dedim. Beni tanıyor musun dedi, nereden döndüm ben dedi, onu dinlemiyordum bile, bir gün döneceksin diye, yıllarca aç ve muhtaç kaldım sevgiye dedim. Sarhoşsun dedi, eve gidince unutursun dedi. Ben yabancıyım dedim, evim yok, unutacağım kimsem de yok dedim. O sıra yine şarkısı başladı ancak ben bırakmadım. İnanılmaz birşey oldu, ben onunla dans ettikçe gazinodakiler beni alkışlamaya başladı, öp sesleri, sarıl sesleri...Ne öptüm, ne de sarıldım, kadından özür diledim ve yerime oturdum, hesabı istedim, hep birlikte kalktık, otelin görevlisine iki taksi çağırttırdım, şoförlerin parasını peşinen ödedim, arkadaşlarımı gönderdim ve ben doğru odama çıktım, hemen uyumuşum.

Sabah telefonun sesiyle uyandım, bakanlıktaki genel müdür yardımcısı arkadaşımdı arayan. İşler bitmişti, dosyaları alıp Bursa'ya dönebilirdim. Kalktım, yataktan fırladığım gibi doğru duşa, ardından traş olup giyindim. Bakanlığa gittim. Dosyaları aldım. Arkadaşlar geceden çok memnun kalmışlardı ve bana şarkıcı kadınla o kadar yakıştınız ki yanılmıyorsak kadın da senden hoşlandı dediler.

Otele döndüm, bir süre yatağa uzandım, gitsem mi, kalsam mı, annem, yol, gitmek, şarkıcı kadın...İşler...Beklesin, ben kalıyorum dedim, fırladım yataktan. Resepsiyonu aradım, kulüpteki şarkıcıyı sordum, evet dedim Alev hanımın nerede kaldığı hakkında bir fikriniz var mı, olmaz mı, bizim otelde, numarası, şu...Resepsiyonu tekrar aradım, en yakın çiçekçi nerede diye sordum, otelin altında demez mi, doğru çiçekçiye...Uzun süredir birine çiçek göndermemiştim, gül yaptırmak istedim, kaç tane dedi, kafadan attım, bir düzine dedim, yalnız gonca olmalı. Tamam abi dedi. Boş bir kart istedim, üstüne yabancı diye yazdım, çiçekçiye uzattım ve şu numaraya götürün dedim, ayrıca bir düzine gonca gül daha, onu da aynı yere akşam yedide, ayrıca gece yarısı gece kulübüne gülden üçlü bir çelenk, çok gösterişli olmalı ve o sahneye çıkmadan kısa bir süre önce sahneye konulmalı dedim, tamam abicim dedi.

Gülleri aldığını çiçekçiye telefon ederek öğrendim, hatta gelen çocuğu bayağı sorgulamış, benim tarifimi istemiş ve gülümsemiş. Üstelik çocuğa bahşiş bile vermiş. Tamam, bu bana ilgisiz değil. Ancak beni hiç aramadı. Akşam yemeğinde de göremedim, belki otel dışında yemiştir, ya da birisi davet etmiştir, kimbilir...Bir duble viski istedim, yalnızdım, sarmadı, kalkıp bara geçtim, biraz oyalandım, olmadı. Odama çıktım, kanallarda gezindim, bir aşk filmini izlemeye koyuldum.

Vakit gece yarısına geldiğinde otelin gece kulübüne indim. Daha sahneye çıkmamıştı. Masama bir şişe viskiyle birlikte yanında birşeyler söyledim. Bunlar yemem için değildi, dün beni alkışladıkları ve bana hoş görülü davrandıkları içindi. Dün geceki garson masama geldi, abi dedi, Alev hanım kimseye sizin kadar yüz vermemişti dedi, avucuna biraz para sıkıştırdım, usul böyleydi.

Sahnenin arkasından içli bir şarkı söyleyerek sahneye çıktı. Üstünde beyaz bir elbise vardı, bir bana baktı, bir gönderdiğim çiçeğe...Gülümsedi mi, bana mı öyle geldi, doğrusu anlayamadım. Şarkı söylediği sürece bana baktı durdu, garsona şampanya patlatmasını söyledim, ardından hüzünlü bir şarkı daha söyledi, ancak masaların arasında gezinmedi bu gece. Programı bittiğinde içimi bir yalnızlık kapladı. Hesabı isteyip kalktım. Bir an odasına gidip gitmemek konusunda tereddüt ettim.


Ertesi günü yine çiçekçi, yine aynı saatte güller, gece yarısı kulübe indiğimde yoktu, izin günüymüş...Göremediğim için kahroldum, ertesi günü gitsem mi kalsam mı muhasebesi yaptım, kalmak ağır bastı, gidemiyordum. Bu defa çiçek göndermedim, hem de hiç...

Akşam yemeğimi yerken, siyah pantolon, siyah bluz giyinmiş bir kadın bana doğru geliyordu. Masama geldiğinde baktım ki Alev...Oturmasını söyledim. Garsonu çağırdım, siparişini aldı. Durmadan gözlerine baktım, yapma öyle dedi, gözlerine bakamıyorum, bir başkalık var sende, gözlerinle konuşuyorsun sen dedi. Ötekiler hayat hikayemi sorar hep dedi, sen sormayacak mısın, hayır dedim, beni sadece şu an ilgilendiriyor. Ne içersin dedim, içmem dedi, içkili sahneye çıkmam.

Ne kadar sürede yemek yenirse o kadar süre gözlerimi kırpmadan gözlerine baktım. Yemek bittiğinde hadi odama gel dedi. Gittim. Benimle olmak mı istiyorsun dedi. Hayır dedim. İsteğin nedir senin dedi, deli misin biraz. Bu dünyaya göre evet dedim. Peki dedi, o güller şampanyalar hep beni elde etmek için değil miydi dedi, hayır dedim, ben karşılık beklemem. Peki ne istiyorsun dedi. Kimbilir dedim, belki de yıllar önceki birini...

Sen bilirsin dedi, git o zaman hazırlanmam gerek. Odadan çıktım. Gece yarısı kulübe indim, gönderdiğim çiçek karşıda, sahnenin tam orta yerindeydi. Sahneye çıktığında şampanya patlattım. Aniden sustu ve şimdi söyleyeceğim şarkıyı aramızdaki yabancı için söylüyorum dedi. O da buruktu, hüzünlüydü, şarkı bittiğinde masama geldi, benimle dans et dedi, müzikle birlikte kalktım, dans birkaç dakika sürdü, parça bitince başka birine geçiyorlardı. Dans ederken hep gözlerine bakıyordum. Alev'e ben gidiyorum dedim. Nereye dedi. Bursa'ya dedim. Şimdi mi dedi, şimdi dedim, bu gece kal dedi, olmaz dedim, gitmem gerek. Hadi sen şarkını söyle dedim ve yanağından usulca öptüm. Masama döndüm, hesabı istedim. Sahnede içli şarkılar okuyordu, ben kulüpten çıktım. Valizimi aldım. Resepsiyonda hesabı ödedim. Görevli ofisboy arabamı getirdi. Kapımı açtı. Binerken avucuna birşeyler sıkıştırdım.

Ankara -Bursa yolunda hızla ilerliyordum. Bilkent solumda kalmıştı...Eskişehir'e yaklaştığımda bir kar ve tipi bastırdı, silecekler zor çalışıyordu. Alev aklıma geldi, gözlerim doldu ve yolda hızla ilerlerken devamlı oynadığım oyuna başladım. Ben sahneye çıkmışım. Ünlü bir piyanistim. Üçbeş bin kişi beni izliyor. Ben durmadan piyano çalıyorum. Herkes beni ayakta alkışlıyor...

Alkışlar...Alkışlar...Alkışlar...Bir bakıyorum ki direksiyonu sımsıkı tutmuşum...


ERDEN ERKİN...
YABANCI...



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın aşk ve romantizm kümesinde bulunan diğer yazıları...
Pardon
Şairin Tükenişi
Dans Et Deniz Dans Et Seni Kim Tutar?

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Mazi İçimde Yaradır
Gidenin Ardından...
Bir Gidiş Gittin Ki…
Bayramın İlk Günü...
Samanyolu
Gonca Gül
Bu Gece Yılbaşı
Bir Anı
Mankenler Dünyası
Tuhaf Bir Raslantı

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Seninle Aşkımız [Şiir]
Karanlığın Gözleri [Şiir]
Son Bölüm [Şiir]
İçimdeki Fırtına [Şiir]
Yalnızlık [Şiir]
Sen de Gittin Oldun El [Şiir]
Mutluluk Masalları... [Şiir]
Armağan [Şiir]
Sabah Saat Beşti [Şiir]
Doğanın Değişen Dokusu [Şiir]


ERDEN ERKİN kimdir?

Bilmiyorum şimdi kiminlesin, nerde? Eğer düşmeseydim ayrılıklarla derde, seninle çok mutlu olurdum, olur olmaz her yerde. . . Ne olur gitme, kal! Bitmesin bu masal. . . ERDEN ERKİN Uluslararası Turizmci

Etkilendiği Yazarlar:
Aşk, martı kanadının denize değdiği andır; yitirilen, kumsalda beklemekle geçirilen zamandır. ERDEN ERKİN


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © ERDEN ERKİN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.