Dilerim, tüm yaşamınız boyunca yaşarsınız. -Swift |
|
||||||||||
|
Pekiyi tüm bunlar, “tarihimizin ırzına geçme hakkı”nı verir mi yazarımıza? Eyleminin karşılığı kelimenin tam anlamı ile bu oluyor. “Gerçeği aramasını ve söylemesini bilememek, gerçek olmayanı söylemesini bilmenin örtemeyeceği bir kusurdur.” Demiş, Boris Pasternak! Yazar bu sözü kitabının ilk sayfasına koymuş. Allah şaşırtmış olmalı! Haydi lafı daha fazla uzatmadan kitaptaki tarihi hatalara ve yazarın palavralarına şöyle bir bakalım: BOĞAZKESEN Bu bölümde Fatih Sultan Mehmet, Rumeli Hisarının inşası sırasında, Bizans İmparatorunun gönderdiği elçilerin, kafalarını kestirip koltuk altlarına bağlatır, sonra cesetleri atlarına bindirip geri gönderir.... Yazar bu hikayeyi Rumeli Hisarının diğer adı, “Boğazkesen” olduğu için uydurmuş. CAMBAZHANE KAPISI İstanbul’un fethinin anlatıldığı bu bölümde, 1453 yılının Edirne’sinde adamın biri, “Kahveci ayranlarımızı tazelesin!” diye bağırıyor. Amsterdam Üniversitesi mezunu yazarımız İstanbul’da ilk kahvenin bu tarihten yüzyıl kadar sonra açıldığını bilmiyor ne yazık ki! Peçevi İbrahim’in tarihini okumamış Lahey Uluslararası Akademisi’nde öğrenim görmüş yazarımız.. EPİSTOLA AD MAHUMETEM II Bu bölümde Fatih Sultan Mehmet, “canımdan çok seviyorum” dediği İrene isimli cariyeyi sırf Müslüman olmadığı için boğazını hançeri ile keserek öldürür! Böylece herkese “hayatını İslam’a adadığını” göstermiş olur. Adam kafayı boğaz kesmek ile bozmuş! Hikaye ise yazarın uydurması....... MİMAR “ATİK” SİNAN Bu bölümde Fatih Sultan Mehmet “boğaz kesme” işine ara vererek, Fatih Camiini yapan Mimar Atik Sinan’ın ellerini kestirir. Sonra da zindana attırıp dövdürerek öldürtür. Bu da uydurma tabii..... CEHENNEM PRENSİ VLAD Bu bölümde Fatih Sultan Mehmet, “boğaz kesme” ve “el kesme” işine ara verir. Cariyeler ile ilgilenmeyi de bırakır ve kulamparalığa başlar! Ünlü Eflak Voyvodası Vlad’ın kardeşi Radu’yu düzer! Yazar bu konuyu ayrıntılı olarak anlatıyor. Konunun erbabı olduğu belli! Fakat bu dünyanın öbür tarafı da var. Orada Fatih Sultan Mehmet, yazarı yakalarsa............. CALABRİALI OCCHİALİ Yazar bu bölümde Kılıç Ali Paşanın hikayesini piç ediyor. Yazara göre 12 yaşında Berberi korsanlara (Cezayir’de üslenen Türk korsanlar!) esir düşen geleceğin Kılıç Ali Paşası, küreğe konup 10 yıl forsalık yapıyor ve bir gün diğer forsalar ile birlikte isyan edip geminin kontrolünü ellerine geçiriyor ve başlıyor İspanyol ve Fransız gemilerine saldırmaya. Sonra Barbaros ve Turgut Reis ile dostluk kurup Osmanlı Donanmasına katılıyor.... Hikayenin sadece “İtalyan asıllı olan Kılıç Ali Paşanın 12 yaşında Türk korsanlarına esir düşmesi” bölümü doğru, diğer kısımlar ise palavra! Yazar 16. yüzyılda Cezayir sahillerinde üslenen Türk korsanların kadırgalarında sadece Hıristiyan esirlerin kürek çektiğinden habersiz! Böyle bir gemiyi ele geçiren Hıristiyan forsaların niye “İspanyol ve Fransız” gemilerine saldırdıklarını biri yazara sormalı. İslam dinine karşı alerjisi olduğu belli olan yazar, Kılıç Ali Paşanın daha 12 yaşında Müslüman olup Cezayir’deki Türk korsanlara katıldığı gerçeğini görmek istemiyor. Kitapta yazdığını bakarsak, İnebahtı Savaşı sırasında Don Quixote’un yazarı Miguel de Cervantes’i gören Kılıç Ali Paşa, “Onu ilk bakışta tanıdım. Uzun yıllar önce bir İspanyol Kadırgasını zapt ettiğimde tutsak ettiğim Mancha’lı bir soyluydu. Cezayir’de beş yıl tutsak kaldı....” diyor. Cervantes 1547 doğumludur, İnebahtı Savaşı ise 1571 yılında yapıldı (Uzun yıllar önce esir düşmesi olanaksız!). Cervantes sol elini kaybettiği İnebahtı Savaşından sonra İspanya’ya dönerken Cezayir’de üslenen Türk korsanlarına esir düştü (1575) ve beş yıl esir kaldı Yazar yine uyduruyor..... YARADAN’IN SADASI Bu bölümde yazar, Mimar Sinan’a, Süleymaniye Camiinde nargile (tömbeki) içirmiş. Caminin ibadete açılış tarihi 1557; tütünün İngiliz tüccarlarca İstanbul’a getiriliş tarihi ise 1580’lerin başıdır. ISLAK MEZAR O devirde “Viagra” henüz piyasaya çıkmadığı için güzel cariyesi Gülistan’ın hakkından gelemeyen Sultan İbrahim, 299 tane cariyeyi çuvallara koyup denize attırır. 299 cariyenin denize atılması bölümü yazarın palavrası. Sultan İbrahim’in bu tür bir sorunu olduğu doğru. Cinci Hocanın duaları(!) ve padişah macunlarının etkisi ile kısa sürede sorun giderilmiştir! “BÜTÜN KARINDAŞLARIM BOĞULA!....” 3. Mehmet tahta çıktığında 19 erkek kardeşini boğdurmuştur. Yazarımız bu konuya “mal bulmuş Mağribi gibi” atlamış. Yazar, hanedan üyelerini boğdurulurken kullanılan ipin (“yay kirişi” de denir) ipekten yapıldığından habersiz. Kovboyların kullandığı türden kalın ip olduğunu sanıyor! DOĞU’NUN SULTANI, BATI’NIN İMPARATORİÇESİ... II. Mahmud’un annesi Valide Nakşidil Sultan ile Napolyon’un ilk eşi Josephine’nin kardeş çocukları olduğunu iddia eden yazarlar vardır. Pek kabul görmüş bir iddia değildir! Valide Nakşidil Sultan, haremdeki kadınların çoğu gibi Kafkas asıllıdır. Yazar, Valide Nakşidil Sultanın Fransa’da eğitim aldıktan sonra ailesinin bulunduğu Martinique adasına dönerken Cezayir korsanlarınca yakalanıp, İstanbul’a gönderildiğini yazıyor. Günün birinde Valide Sultan olan bu Fransız kızı, yeğeni olan Napolyon’un eşi Josephine mektup yazıyor. Yazara göre, Josephin mektubu okuduğunda eşi Napolyon Fransa İmparatoru. Fakat mektupta Valide Sultan, oğlu II.Mahmud’un Yeniçeri Ocağını kaldırdığını yazıyor. Yeniçeri Ocağı 1826’da kaldırılmıştır. Napolyon ise 1815’de Waterloo Savaşından sonra İmparatorluğu bırakıp Saint Helena adasına sürgüne gitmişti. Aslında Josephin’den boşanıp ikinci eşi ile evlenmesi çok daha öncedir. Yazar burada 20-25 yıllık bir hesap hatası yapıyor. Bu bölümde yazar hatadan hataya koşuyor. Mesela Cezayir Dayısına, “Cezayir Beylerbeyi” diyor. Cezayir’e 17. yüzyılın sonlarından itibaren beylerbeyi gönderilmediğini, daha doğrusu, İstanbul’dan gönderilen beylerbeyinin bazen karaya bile çıkarılmadığını veya karaya çıkarılsa bile “Halifenin temsilcisi” olduğu için saygı gösterilmesine rağmen, ülkeyi yönetmesine izin verilmediğini, Cezayir’i, Türk korsanların aralarında seçtikleri “Dayı” ismi verilen kişilerin yönettiğini nereden bilecek yazarımız? “SIR ALTI”NDAKİ CENNET BAHÇELERİ Bu bölümde yazar şairliğe soyunmuş, sanki yazarlığı pek becermiş de....... NATIR BESİME Burada izninize sığınarak yazara, “Çüş!!!” diyorum. Yazar II.Mahmud’un eşi, Sultan Abdülaziz’in annesi Pertev-Niyâl Valide Sultanın ,aslında Çemberlitaş Hamamında natırlık ve temizlikçilik yapan bir Çingene kadının, “Besime” isimli kızı olduğunu iddia ediyor. Yazar “kadınlar hamamı” konusunda hayli bilgili. İzmirli olan yazarımızı, annesinin 1950’li yılların başında elinden tutarak Karantina Hamamına götürmüş olması kuvvetle muhtemel. Yıllarca süren bu hamam sefaları yazarımızın zihninde yer etmiş. Fakat sonunda hamamcı kadın, bıyıkları terlemeye başlayan geleceğin yazarına bakıp,” Babasını da getirin bari!” deyince, hamam sefası sona ermiş ne yazık ki.. Yazara göre, Pertev-Niyâl Valide Sultan 5 Haziran 1887’de vasiyetnamesini yazıyor. Oysa 5 Şubat 1883’de ölmüştür. Yazar bu tarihte kendisinin, “Osmanlı İmparatorluğunun ana kraliçesi” olduğunu söylüyor. Bu tarihte sağ olsaydı bile oğlu Abdülaziz tahttan indirildiğinde (30.05.1876) bu unvanı sona ermişti. Yazarımız, 1826 yılından önceki bir tarihte, Haremağalarının “yanından püskülü sarkan ciğer rengi fes” giydiğini yazıyor ki bu yazarın uydurması. O tarihlerde uzun, beyaz kavuk giyerlerdi. Bu bölümde yalan, palavra ve hata çok! Fakat bende sabır kalmadı. Geçelim.... ÇİFT BAŞLI KARTALIN SON UÇUŞU Kitabın son bölümünde yazarımız, 25 Ağustos 1922’de Batı Anadolu’daki Yunan Ordusunun komutanını General Trikopis sanıyor. General Hacıanesti olduğunu bilse zaten şaşardım. Yazar “tarihimizin ırzına geçmiş” derken abartmamışım değil mi? Can Macit
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Can Macit, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |