Yedi iklim dört köşeyi dolandım / Meğer dünya her tarafta bir imiş. -Dadaloğlu |
|
||||||||||
|
Konya’nın Hadim ilçesine bağlı koru alan (Gezlevi) Kasabası İç Anadolu’nun güneyinde Toros dağlarının eteklerinde kurulmuştur. Konya’ya 150 km mesafede 2000m yükseltiye sahiptir. Kasabaya ulaşım Göksu Nehri boyunca olduğu için kıvrımlı bir şekilde birazda zorlukla ulaşılır. Bozkır-Hadim karayolunun üstünde olması burayı önemli bir güzergah yapmıştır. Konya’nın en son yerleşim yeri olan kasaba,Alanya ile komşudur.Toros dağlarının eteklerinde çok önemli kimseler barınmıştır, geçmişten bu yana. Yerleşim yerleri dağlık olması ekim -dikim alanlarının azlığı insanların geçinmek için başka yerlere gitmesine neden olur. Ancak gidenlerin aklı fikri kasabalarında olduğu için en küçük fırsatta geri gelip hiç olmazsa ziyaretle içindeki hasret ateşini söndürmeye çalışır. Çalışmak için gittikleri yerler arasında öncelikli olarak Aydın, İstanbul, Alanya, Konya, gibi yerler tercih edilmiştir.Aydın en eski çalışmak için gidiler yerdir. Öyle ki Aydın’nın bazı yerleriyle beraber Kuşadasın da bir mahalle bile bulunmaktadır.Her ilde birkaç çalışanı olan kasabamda okur yazar oranı % 100 dür. Çevre köylerden saygı gören kasaba da, en beğenilen noktalardan biride demokratik yaklaşımları rahatlıkla gözlemleyebilirsiniz. Kimse bir başkasına siyasi tercihinden dolayı selamını esirgemez. Dört kahvehane bulunur. Her siyasi görüşten insanla oturulur, çay içilir sohbet edilir. Öyle başka yerlerdeki gibi herkesin kahvesi, bakkalı gibi ayırım olmaz. Başkan adayları oturup birlikte düşüncelerini bile paylaşırlar. İşte bu yaklaşımı başka nerede bulabilirsiniz. Akrabaların birbirlerine partiden dolayı küstüklerini çevre yerleşim yerlerinde duyuyoruz. Sadece bunları mı? Gelin kahveye o tatlı mı tatlı çaydan içerken gazetenizi de okuyun. Günlük 4 farklı gazete gelir. Farklı yaklaşımları, köşe yazarlarını okuyanları, gerçekçi yaklaşımları, gözlemleyebilirsiniz. Oyun yoktur kahvelerde, tam bir okuma salonu gibidir aslında. Konya’ya, Hadim’e günlük bir otobüs kalkar. Cuma günleri de Bozkır’a gider. Haftalık Pazar ihtiyacını da Bozkır'dan sağlar. Araba ile 1970 yıllarında tanışmasına rağmen şuan en az 20-30 araba bulunmaktadır.Ambulanstan Cenaze yıkama , itfaiye aracına kadar her şey var yani. Lise, ilköğretim bulunmaktadır. Her yıl liseden en az 2 kişi üniversiteyi kazanmakta. Buralarda 2 yıllık Meslek okulları Üniversiteden sayılmaz.Mutlaka dört yıllık ve iyi bir geleceği olmalı Fakültenin. 1989'dan buyana çok amir memur çeşitli branşlarda devlette ve özelde çalışan üst statülerde insanlar yetiştirmiştir, Kasabam. Önümüzdeki zamanlarda bunları ayrı ayrı belirteceğiz. Misafiri seven ,yabancı birini görse gel bir çay iç yada açsa karnını doyurmadan göndermez. Eğer yolunuz düşerse söylediklerimi hatırlayın. Dışarıdan dikkatinizi çeken bir olayda ; Geçenlerede, Bozkırlı bir tanıdık diyor ki;’sizin ora Mekke gibi yav ’dedi.Neden dedim’ Bakkalın kahvenin önünde her şey duruyor. Kimse çalmıyor mu’? Dedi. İşte bu kadar farklı bir kasaba. İnanmayan varsa gelsin baksın, her şey bakkalın önünde kimse dokunmuyor bile. Sabah ezanıyla Belediye kahvesi, Fotinin kahvesi, açılır. Namazdan çıkan insanlar kahveye gelir.Çay içilirken edilen sohbetin tadını hiçbir yerde bulamazsınız. Hafif loş bir ortamda çaycının kazanı kaynar, ortalığı taze bir çay kokusu kaplar. Konya’ya gidecek otobüs gelinceye kadar sohbet koyulaştıkça koyulaşır. Veysel Akmaz ve Mevlüt Yeşil "haydi Konya yolcusu kalmasın" deyince sohbet yarım kalır gibi olsa da geride kalanlar tarafından sohbet sürdürülüyor. Otobüs gözden uzaklaşıncaya kadar el sallamalar, ağlamalar sürüyor. Güneş doğunca eğer kış günüyse sohbete ara verilip fırının yolu tutulur. Fırınından sıcak dumanları kıvrıla kıvrıla çıkan ekmekleri alan insanlar evlerinin yolunu tutar. Ortalığı mis gibi sıcak ekmek kokusu kaplar. Kahveci, bakkal ise sıcak ekmeği alınca masaya gazetenin üstüne koyup yanına peynir,zeytin ve tereyağıyla yanda bir duble çay için neler vermez insan. Eğer mevsim yaz günüyse sohbet sonrası, insanlar ekmeklerini gazeteye sararak, bahçenin yolunu tutar. Eğer Yenice’ye gidecekse Kongazı yada 50 NC yi beklemek durumunda. Neyse Salih Yada Ali otobüsü çalıştırınca saat 7:00 dedi mi hareket eder. Artık yavaştan güneş yükselirken bakarsın Garajda Hüseyin Cengiz arabayı çalıştırmadan Arpalık, Erikli yolcusu doldurmuştur, aracın etrafını. Ellerde orak, azık, kazmalar oraklar, bidonlar tencereler.... Çaydanlıklar,çantalar,çuvallar,tepsiler... Kaptan para üstünü vermek için bozuk para bulmakta zorlanır. Bazende "gülüm bunun yaşı küçük bundan para alma" lafı da yeterli olmuyor. Şoför paranın üstünü hemen veriyor. Yaz günlerinde kahvelerde kimseyi bulamazsın. Herkes çalışır benim kasabamda. Kimse sevmez, çalışmayanı. Bu dağlık zor şartlarda dağların, tepelerin başlarında tırnaklarıyla yaptıkları bahçelerinde elma, erik, üzüm, kiraz domates yetiştirirler. En değerli pekmezlerden, en değerli ballara, en organik patateslere kadar her şey az da olsa yetiştirilir. Bahçelerdeki bahar mevsimlerindeki çalışmalara bir bakın. Ellerinde küreklerle arıklar çıkar, kazmalarla bahçeler kazılırken, hemen bahçenin başucunda mutlaka patates kaynardır. Odun üstünde kaynayan patates(kümpül) hafif çatladılarsa pişmiştir. Gelin! gelin! Yemek hazııııır !O zaman yufkalara patatesleri sarıp soğanlarla beraber, ayrana da kaşığı salladın mı?Ee...değmeyin keyfinize. Ha birde azıcık pekmez kaldıysa, şerbet yapılmaz mı.... Patates, kekik ve nane hatta su kenarlarında yaban naneleri (yarpızlarla) işte ben ne diyeyim işte böyledir, dağlarımızda yemek yemek. Birazdan küçük çocuk şu karşıdan çeşmeden su getirince çay demlenecek... Eynere çıkılınca da çay içilecek. Ha! Eynere çıkılmadan olmaz. Eskiden sadece Aydından gelenlerde olan çay şimdi her evin baş tacı... Küçükken babamla, Aydın'dan gelenlerin yanına çay içmeye giderdik. O tadı nerde bulacaksın. Hatta şeker yerine pekmez koyardık diye... Akşam olunca herkes yola koyulur. Artık çalışılmış ve yorulmuştur, insanlar. Ama neşe doludur yüzler. Emek harcamıştır. Yeni bahçeler, yeni kiraz bahçeleri yapmıştır. Erkekler kahveye, kadınlar evlere yönelir. Kahvenin sohbet konusu; kiraza göktaşı attın mı, ilaç verdin mi? Gübreyi de fosfat mı , fosfor mu, Ya da bu yıl peşin paraya vermeli kirazı. Geçen yıl o firma bizi de dolandırdı. Bizde neden kooperatif yapamıyoruz......vs..Çayların paralarını masaya kim önce geldiyse o öder,yada kiraz ağası, öder.... Yabancıysanız endişe etmeyin çayı size ödetmezler.Ya da açsanız birileri size sorar. Sizi aç susuz göndermez kasabam..Gelin görün.Aşık Ömer’in misafiri olun ,gurbet şairimizin havasını koklayın.Onun bu topraklarda yoğruldu hamuru..Duyguları hep buralarda oluştu.Siz en iyisi uğrayın Aşık Ömer’in köyüne.Bir başkadır benim kasabam.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © harun şeker, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |