Hasret serpilmez umudun yanına,bir kere serptin mi kendi kendini eker.Önce toprağı kandırıp sokulur yanıbaşına ve salmaya başlar zehir salgılayan kökünü.O kök salmaya başlayınca anlarsın hasretin toprağa nasıl sımsıkı tutunduğunu,serptiğine pişman olup sökmek istersin umudun yanından.Vurduğun kazmalar,attığın kürek kürek topraklar...Ömrünün sonuna kadar da kazsan ayıramazsın umuda sımsıkı sarılmış hasret köklerini ve hızlıca büyümeye başlar.Sense artık ellerin başının arasında sadece umudu nasıl sömürüp yok ettiğini izlersin.Evvel rengini çalar umudun,büyümesini yavaşlatırken kendi hızlıca büyür.Öyle bir an gelir ki umut nokta kadar kalır hasretin yanında.Toprağın altında umudun köküne dolanmışlığıyla haince zehrini akıtırken hasret yukarıda var gücüyle üüstüne yüklenir.İki büklüm olur umudun,bir gövdede iki büklüm...Ve çürütür yavaş yavaş;o çürür sen gözyaşları içinde izlersin.O kadar uzun sürer ki o izleme,hayattan canın pahasına çaldığın bir umut her gece kan olup oturur boğazına.Sen ağlarsın çevrendekiler sana ağlar,sana yeni bir umut yaratabilme çabasıyla sağlarına sollarına çaresizce bakınırlar.Seninse gözlerin hayattan canın pahasına çaldığın o umutta kalır.Yavaş yavaş yok oluşunu,eriyip tükenişini görürken belki halime acır vazgeçer umudumu çiğnemişliğinden düşüncesiye beklersin.Ama çok geç;bir kere hasret serpmeyeceksin umudun yanına,serptin mi kendi kendini eker.Sen her ne kadar farkında olmasanda gözyaşlarınla güçlenip hem seni hem de hayattan canın pahasına çaldığın o umudu ezer geçer ve o bitmek tükenmek bilmeyen izleyişten sonra anlarsın ki bir hasret milyonlarca umudu yok eder...