Yüz kişinin içinde aşık, gökte yıldızlar arasında parıldayan ay gibi belli olur. -Mevlana |
|
||||||||||
|
Yazarın bu yapıtında okumaya başlar başlamaz ‘İmparator’ adlı romanından farklı bir söylem geliştirdiği fark ediliyor. İmparator’daki o paraya tapan-çok iyi yansıttığı- atmosferden tamamen uzak, doğaya inmiş, ince ince betimlemeler, dağ hayatı, göçebe hayatı üzerine güzellemelerle okuyucuyu farklı bir yönden sarmalamış. Her iki romanın ortak özelliği ise; Yazarın dışarıda kalıp, eleştirmek istediğini sadece olayları anlatarak okuyucuya ulaştırma yolunu benimsemesi ve bunda başarılı olması. ‘Toprak Acıkınca’ Garip Hasan ile Satı’nın büyük aşkının evliliğe dönüşmesi ile yola koyuluyor. Bir dağ köyünde yaşanan bu sevda destansı bir ile anlatılıyor. Tarihte yerini alacak bir sevda anlatıldığı duygusu veriliyor. Üslup akıcı, biçem içerikle uyumlu olaylara göre şekil alıyor. Köylü şivesi sadece konuşmalarda abartmadan kullanılıyor ki bu da kanımca tutulması gereken yol. Erol Toy’un kullandığı dil de anlattığı öyküyle uyumlu olmakla birlikte alabildiğine Türkçe. Burada durup Kemal Tahir ile Erol Toy’un köy anlatımlarını kendimce kıyaslamak istiyorum. Kemal Tahir, daha çok köylüyü, kurnazlıklarını, köylüler arasındaki çekişmeleri anlatır. Erol Toy ‘Ağa’ ile köylünün gizli savaşımını önceleri şöyle bir üstünde durmadan vermekle birlikte olaylar geliştikçe derinleştirmiş. Erol Toy’un Kemal Tahir’den köy romanında fazladan verdiği ise okuyucuya köyü, köyün doğasını, töresini daha iyi yansıtması olmuş. Bunları yazarak Kemal Tahir köy romanında başarılı değil demek istemiyorum. O da köy romanlarında kahramanlarıyla okuyucuyu sarıp sarmalamış, keyifli okumalara neden olmuştur. Ancak kendisi köyde yaşamadan, sadece duyduklarından bunları yazmıştır. Yaratıcı zekâsı, başarılı üslubuyla bu zorluğu aşmıştır. Erol Toy’un başarısı ise köy hayatını daha bir içeriden, daha bir bilerek anlatmasından geliyor. Köydeki büyük bir sevda ile başlayan roman, dönemin hayat şartları, köylülerin yaşam felsefesi, geçim sıkıntıları üzerinde ilerliyor. Topal Ali’nin şehre inmesiyle, Yunanlıların İzmir’i işgali aynı zamana denk geliyor. Civardaki ilçelerde, kasabalarda ileri gelenlerin, sözü geçenlerin, Amerikan ya da İngiliz mandasına geçmek isteyenlerin, Rumların, Patrikhanenin gönderdiği papazların, şeyhlerin, hocaların tartışmaları, çekişmeleri, birbirlerinden haber sızdırmaları anlatılarak roman özelden genele doğru işlemeye başlıyor. Alaşehir civarında kurtuluş savaşı öncesi, çetelerin Yunanlılara karşı koyma girişimleri akıcı, okşayıcı bir üslup ile ayrıntılı olarak anlatılıyor. Burada olayların merkezine Topal Ali oturtularak onun üzerinden gelişmeler veriliyor. Mustafa Kemal’in kurduğu düzenli orduya katılma zamanı geldiğinde ayrıntılar sona eriyor. Yazar kahramanlarının akıbetini açıklıyor, savaşın kalan kısmına şöyle bir değiniliyor ve tekrar köye dönülüyor. Burada savaşı kazanma coşkusu ve o sıralarda yaşanılanlar anlatılmıyor. Tekrar gündelik köy yaşamına dönülüyor. Yazar bunu ‘Savaşan savaştı. Ya gazi oldu ya da şehit ama köyde hayat devam ediyor, savaş öncesi olduğu gibi.’ mesajını vermek amacıyla kasten yapmış olabilir. Daha sonra köyde Yetim Hasan’ın yaşamı ele alınmaya başlanıyor ve bu da zaman zaman ayrıntılı ama çoğunlukla özet olarak anlatılıyor. Yapıtı baştan sona ele aldığımızda üç ayrı olay üzerine kurulduğunu görüyoruz. Birincisi Satı ile Garip Hasan’ın aşkı, ikincisi Kurtuluş Savaşı’nın başlangıcı, üçüncüsü de Yetim Hasan’ın hayatı. Birinci den ikinciye geçiş hissettirmeden ve kısmen bazı olaylar iç içe alınarak yapıldığından çok fazla göze batmıyor. Ancak Yetim Hasan’ın yaşam öyküsüne geçilince okuyucu eski olaylarla boşuna bağlantı arıyor. Maalesef yazar akıcı üslubu, olayları çok yönlü anlatma becerisine rağmen, ikinci bölüm sonuna kadar başarıyla götürdüğü kurgu içerik uyumunu son bölümü ekleyerek ortadan kaldırmış. Romanın okuyucu da yıllarca unutulmayacak bir tat bırakmasını engellemiş. Yetim Hasan’ı hiç anlatmasaydı ya da onun hayatı çerçevesinde Cumhuriyet’in ilk yıllarını daha yoğun verebilseydi romanın bütünlüğünü koruyabilirdi. Dil, üslup ve içerikten pekiyi alan Erol Toy bu romanında kurguda başarısız olmuş. Aynı olaylar Yetim Hasan’ın hayatı merkez alınarak sondan başa doğru farklı bir kurguyla ele alınsaydı romanın bütünlüğü korunduğu gibi, klasikler arasında yerini alacak muhteşem bir yapıt olabilirdi.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Mustafa Mert, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |