..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Ben bir dünya yurttaþýyým. -Sokrates
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Toplumcu > Mikail Boz




15 Ekim 2005
Yeþil Canavar  
Mikail Boz
Büyüklerin ve küçüklerin korkunç canavarlarýna ufaktan bir gözatýþ...


:CFCI:
Gece ansýzýn titreyerek uyandý Emir. Vücudunda karýncalanmalar oluyor, sanki görünmez bir el orasýna burasýna çimdik atýyordu. Hani Emir’i tanýmayan birisi onun bu halini görse, rahatlýkla onun korkudan dolayý titrediðini iddia edebilirdi. Ama cýlýz bedeni ve minicik boyu da olsa Emir, asla böyle durumlarda korkmaz, sadece heyecanlanýrdý. Öyle ya, aniden yaþamýna giren þeyler onu þaþkýn duruma düþürmüþ, o da ilk aþamada ne yapacaðýný pek bilemediðinden dolayý, olaðandan farklý tepkiler göstermeye baþlamýþtý. Arkadaþlarýna sorsanýz “Korkusuz Emir” lakaplý bu çocuðun dünyasýna hiçbir karabasan veya buna benzer “korkutucu” yaratýklar giremez, aniden “kýçýna tekmeyi” yerlerdi. Öyle ki, yýllarca yalnýzlýðý, korku vericiliði ve uðultularýyla mahallede mitleþen, sarý renkte olmasýndan dolayý herkesin “Sarý Kefenli Ev” dediði ve büyük insanlarýn bile yanýndan geçerken üzerine çeki düzen verdiði evin içine girmiþ, saatlerce orda kaldýktan sonra kucaðýnda minik bir kedicikle dönmüþtü. Yalnýz kediyi öyle sevmiþ, çok sevdiði çizgi film kahramaný Elmira gibi öyle mýncýklamýþtý ki, kediye bir haller olmuþtu. Ayrýca sadece ciðer vermek yetmiyormuþ gibi kuru ekmekte vermiþ ve bir sabah kalktýðýnda kedinin ölü ve kuru bedeni ile karþýlaþmýþtý. Araþtýrmacý birisi olmasýnýn da etkisiyle, hazýr ölmüþken kedinin iç organlarýný ortaya döküp incelemeye koyulmuþ, pek önemli bir þey bulamadýðýndan olsa gerek organlarý ayný özenle yerlerine koymuþ ve özel bir cenaze töreniyle, sonrasýnda unutacaðý bir yere gömmüþtü. Bu olaylardan sonra mahalledeki bütün yaþýtlarý ve hatta kendinden birkaç yaþ büyük çocuklar bile ondan korkar olmuþlardý. Hiddetinin göklere vurduðu her anda ortalýðý aðýr bir sidik kokusu sarardý.

Kýþ henüz yeni yeni bitmekteydi. Yaðan son kar beþ gün önce erimiþti. Güneþ ara sýra bulutlarýn ardýndan þöyle bir baþýný uzatýyor, ama hemen ardýndan saklambaç oynuyor gibi geri çekiliyordu. Gündüzleri sýcak olan odalar geceyle birlikte soðuyor, her soluk alýþ gecenin karanlýðýna su buharlarý býrakýyordu.

Emir de pek hoþuna gitmese de hasta olmayayým diye yorganla yatýyor, minicik bedeni onun altýnda eziliyor gibi oluyordu. Titremesi artýk geçmiþti geçmesine, ama nedense kendini çok korunmasýz hissediyordu. Baþýndan aþaðýsý korunaklý bir yerdeydi ama baþý, yay gibi kaþlarý ve yeþil gözleri ile etrafa terör estiren yüzü korunaksýz, en ufacýk darbeye açýk öylece bekliyordu. Yorganý baþýný da örtecek biçimde üzerine çekti. Ne olur ne olmaz deyip bacaklarýný bedenine doðru büktü. Ellerini de sýktý ve gardýný aldý. Artýk kendisini daha hazýr ve güçlü hissediyordu. “Senden korkmuyorum Yeþil Canavar, hadi ortaya çýk da gününü gör,” diye inledi. Üniversite okuyan ve ayný odada kaldýklarý ablalarý bu gün orda olsaydý, Emir’e Yeþil Canavar’dan daha korkutucu bir davranýþta bulunabilirlerdi, ama neyse ki yurdun soðuk odalarýnda üþümekle meþguldü onlar.

Uzunca bir süre yorgan altýnda öylece bekledi. Sonra sýkýldý, sidiði geldi, su saçtý… En sonunda, “Böyle olmaz,” deyip yorganý baþýndan indirmeye karar verdi. O an aklýna silahlarý geldi. Geceleri kýlýcýndan tutun da, okuna, silahýna varýncaya kadar her bir þeyi yataðýna doluþtururdu. Ama bugün ne olduysa olmuþ, bir savaþçýnýn yapmamasý gereken bir unutkanlýða teslim olmuþ, silahlarýný yanýna almamýþtý.

Acaba kalksa, ilerideki oyuncak leðeninden silahlarýný birer birer alsa, sonra amansýzca canavarý bulup kafasýný kesse ve rahat etse ne olurdu? Canavar silahýný almaya çalýþan bir savaþçýya saldýrýp tahtalýköye göndermez miydi? Elbette yapardý bunu. Onda onur ne gezerdi!? O yüzden bunun riskleri vardý. Hani yatak da pek güvenliksiz sayýlmazdý. Canavar birkaç kere yatakta onu korkutmaya çalýþmýþ, ama saldýrmamýþtý. Belki bugün bir ilk yapar ve korunmasýz birisine ilk ve son saldýrýsýný düzenlerdi. Herkeste Emir’in bu haline üzülmüþ gibi yapar, ardýndan kýs kýs gülerdi. “Hayýr, burasý daha korunmasýz,” diye inledi. Bacaklarýnýn arasýndan dýþarý fýþkýrmak isteyen bir þeyin acýsý tüm bedene yayýlýyordu. Bir de üstüne üstlük altýna iþerse insan arasýna çýkmaz olurdu. “Keþke akþam bütün silahlarýmý yanýma alsaydým,” diye düþündü. Ama bu geçmiþte kalmýþtý ve artýk zaman geri getirilemeyeceðine göre (ki ara sýra bir zaman makinesi yapmak gibi fikirler aklýna gelmiyor deðildi), þimdi önüne bakmalý bir çýkar yol bulmalýydý. Belki de en iyisi hýzlýca odadan çýkmaktý. Sonuçta Yeþil Canavar odanýn dýþýnda hiç görülmemiþti. Hem o zaman tuvalete gidip iþer, mutfaða gidip su içer, ardý sýra odasýna gelerek ýþýðý yakýp silahlarýný alýr, gereken dersi ona verdikten sonra mýþýl mýþýl uyurdu. Ýyi bir zamaný bekleyecek ve hýzlýca yataktan fýrlayacaktý.

Yataðýn yamacýna yaklaþtý ve bütün cesaretini topladý. Kalbi daha hýzlý atmaya baþlamýþtý. “1…” oda sanki daha çok kararmýþ gibiydi. “2…” odanýn her yerinden ona doðru minik, sperm hücrelerine benzeyen ýþýk tanecikleri geliyordu. “3…” bütün tanecikler birleþmiþ, yemyeþil bir hal almýþtý. Ne oldu ne bitti anlayamadý ama yataktan da kalkamadý. Sanki onu yataða zincirlemiþlerdi. Bu, bu bir korku muydu yoksa? Olamazdý! Ama eðer öyleyse herkes onunla alay ederdi. Açýkçasý bu feci bir durumdu. Gerçi kimsenin bundan haberi olmaya bilirdi, ailesine sýkýca tembih ederdi. Ama þu gururu yok muydu? Ýþte ondan dolayý utançla dolaþýrdý sokaklarda.

Tekrar hazýrlandý. Gevþeyen yumruklarýný yeninden sýktý. “1…” ortamda bir deðiþiklik yoktu. “2…” sidiði daha bir þiddetlenmiþti sanki. “3…” yeþil canavarýn yüzünü görüverdi. Nasýl da çirkindi öyle! Her yerinden salyalar akýyordu. Hareket edemiyordu. “4…” diye mýrýldandý ve yataktan fýrladý. Sanki maratona çýkmýþ gibi hareket ediyordu bacaklarý. Boþlukta gibiydi. Yorganýn üstünde olmamamsý hafifletmiþti onu. Ayaklarý birden yere çakýlý kaldý ve aniden düþüverdi. Kendini hemen toparladý. El yordamýyla kapýnýn yerini aradý ve biraz uðraþarak da olsa kapýyý açtý. Artýk daha güvenli bir yer olan ara holdeydi. Odasýna göre daha soðuktu burasý. Verdiði her nefes karanlýkta beyaz bir buhara dönüþüyor, ýþýk gibi parlayarak tavana doðru yükseliyordu.

Bu yaptýklarý onu çok yormuþ, soluk soluða kalmýþtý. Sýrtýný duvara yaslayarak öylece bekledi biraz. Öylesine bir zifiri karanlýðýn içindeydi ki, bir süre sonra gözlerinin bile kapalý mý yoksa açýk mý olduðunu anlayamadý. Gözlerini elleriyle yokladý. Eliyle dürtüklediði gözünden þarýl þarýl yaþlar aksa da bir süre sonra buna da aldýrmadý ve bir eli gözünü ovalayarak, diðerini ise duvara dayayarak alt kata inen merdivenlere doðru yürümeye baþladý. Korkunun kahredici nüveleri yüreðinde bir yer ediniyor ve oradan tüm bedenine doðru genleþiyordu.

Merdivenin baþýna geldiðini, önden duvarý yokladýðý elinin boþluða düþmesiyle anladý. Birkaç basamak aþaðýya indi. Merdivenin ilk basamaklarýný azardan bir ýþýk aydýnlatýyordu. Ýlk düzlüðe kadar indi artýk salonu daha iyi görebiliyordu. Iþýðýn açýk býrakýlmasýna bir anlam veremiyordu, ama her nedense bu, korkularýný da hafifletiyordu. Artýk iyiden iyiye yaþlanmýþ olan babasý minik bir lambanýn ýþýðýnda, yemek masasýnýn üzerine dosyalarý yaymýþ çalýþýyordu.

Aslýnda babasý burada çalýþmazdý. Kendine ait çalýþma odasýna girer, saatlerce çalýþtýðý iþyerinin iþlerini hallederdi. Zaten babasýný dinlenirken pek az görürdü Emir. Onun hayatý sanki sadece çalýþmaydý. Artýk babasýný hep bu halde görmekten þaþkýnlýða düþüyor, bir ömrün nasýl salt çalýþmaya adandýðýný anlayamýyordu. Her on dakikada bir belini tutuyor, gözlerini ovalýyor, oflayýp pufluyor ama çalýþmaktan da asla taviz vermiyordu. Görünene bakýlýrsa çalýþmak babasý için bir erdem, bir hayat tarzýydý. Emir’in anladýðýna göre çalýþmak uykusuz kalmakla ayný þeydi. Kendisi asla uykusuz kalmak istemez, zaten bunun için çabaladýðýnda da daha ne olduðunu bile anlamadan kendisini farklý bir yerde buluverirdi.

Merdivende dikilmekten ayaklarý aðrýsa da buna pek aldýrmýyordu Emir. Kendisinin geldiðini fark etmeyen babasýna daha bir dikkatli baktý. Her zaman olduðu gibi bedeni bunca çalýþmaya isyan bayraðýný çekiyor, aðrý ve sýzýlarla bunun böyle gitmeyeceðinin iþaretlerini veriyordu. Yüzü yorgunluðun ve uykusuzluðun bütün izlerini yansýtýyordu. Alný kýrýþmýþ, avurtlarý sarkmýþ, gözaltlarýysa biraz morarmýþtý. Masaya her an yapýþacakmýþ gibi eðik duruyordu. Bu yüzden kamburu çýkmýþtý. Çalýþmasýnýn her anýnda ve yerinde nasýl bir disiplin varsa, ayný þekilde kötürüm býraktýrýcý bir itaat vardý. Bu ise onu küçültüyor, olaðandan büyük olan vücudunu küçük gösteriyordu. Eliyse ara sýra yoðun olmakla birlikte sürekli bir þekilde titriyordu.

Emir, bir an gidip babasýnýn bacaðýna çimdik atmak istiyor, bu da olmadý artýk dýþarý fýþkýrmak isteyen sidikle ortalýðý yýkamak istiyordu. Yeter ki bu dayanýlmaz çalýþmayý býraksýn ve burada duran oðlunun farkýna varsýndý. Merdivenin basamaðýna oturup elini yanaklarýna dayadý. Ne zaman fark edilirse o zaman kalkacak, yanýna gidecekti. Ama fark edilmezse de ne yapsýn o da þuracýða akýtýverirdi.

Neyse ki bekleyiþi uzun sürmedi ve bir gerinme anýnda oðlunu fark etti Hasret. Kendi babasýnýn yýllarca bekleyip büyük bir sevinç çýðlýðýyla taktýðý ismi gibi oðluna bakýndý.

“Bu saatte ne yapýyorsun Emir?”

“Þey baba, çiþim geldi. Susadým. Ama biliyor musun buraya geldiðimden beri seni izliyorum ve sen beni hiç fark etmedin. Çünkü çok yorgunsun. Ben seni izliyordum.”

“Üzgünüm Emir. Ama ne yapalým ki çok iþim var. Bunlar ertelenemez iþler. Ama neyi fark ettim biliyor musun?”

“Neyi?”

“Bence sen büyümemiþsin.”

Doðrusu Emir’e bundan daha büyük bir hakaret edilemezdi. Hani bunu babasýndan baþkasý söylese aniden gider kafasýný kemirir, olmadý tokat atardý. Ama babasýna karþý büyük bir saygýsý vardý. O her þeyden önce Emir gibi dayanýksýz deðildi; saatlerce uykusuz çalýþýyordu.

Emir, biraz da çekinerek, “Ben büyüdüm baba,” diye söylendi.

“Hayýr, büyümemiþsin,” diyerek kesin ve kararlý bir son nokta koydu Hasret.

“Ama niye öyle olsun?”

Hasret, ilk önce uzun bir konuþma yapmak istercesine soluklandý ve gözünü boþ alanlara doðru kaydýrdý. Tavanda þu an yanmayan ahizeye bakýndý. Koltuk desenlerindeki korkutucu biçemleri inceledi.

“Çünkü…” durdu. Emir ile aralarýnda yapacaðý konuþma açýsýndan fazla olan bir uzaklýk vardý. Emir’i yanýna çaðýrdý. Doðrusu mutlu olmuþtu Emir bu çaðrýdan. Hemen yerinden kalktý ve babasýnýn yanýna doðru hýzlýca koþmaya baþladý. Babasýnýn kucaðýna denize atlar gibi balýklama atlamýþtý. Hasret ise el yordamýyla onu tuttu ve kucaðýna oturttu. Önce yanaðýna bir öpücük kondurdu.

“Ne zaman ki yorgun olanýn baban deðil de bir insan olduðunu düþünür ve hissedersen, benim gibi gördüðün her yorgun insana ayný duyguyu beslersen büyüyeceksin Emir.”

Hasret bunu söyledikten sonra biraz saçmaladýðýný, küçücük bir çocuða anlayamayacaðý kadar karýþýk laflar ettiðini düþündü. Ama çocuðunun bir þekilde bu söylenenleri anlamasýný istiyordu.

“Olsun, ben yine de büyüdüm,” diye söylendi Emir. “Hem artýk Yeþil Canavar’dan korkmuyorum.”

Eðer babasý Emir’i biraz daha yakýndan tanýsa ne kadar büyük bir itiraf duyduðunu daha iyi anlardý. Korkusuz Emir, önceden bir canavardan korktuðunu itiraf etmiþti.

Hasret itirafýn önemini anlamamýþ vaziyette, “Kimmiþ o?” diye söylendi.

“O bir canavar baba. Kocaman boyu, uzunca kulaklarý, sipsivri, kýrbaç gibi kuyruðu var. Öylesine güçlü ki, bizim evimizi rahatlýkla tek eliyle kaldýrabilir. Bu canavar beni ara sýra korkutuyor. Þey… Korkutmaya çalýþýyor, ama ben korkmuyorum. Çocukken korkuyordum. Ben asla korkmam. Çünkü ben cesurum; ayný senin gibi.”

“Aferin Emir, sakýn korkma!”

Emir þaha gelmiþ, babasýndan böyle bir söz duymanýn sevincine kendini kaptýrmýþtý.
“Ama artýk yatman gerekiyor. Þu ihtiyaçlarýný karþýlayalým ve sonra seni yatýralým.”

Önce tuvalete gitmek isteyen Emir, nedense bir türlü çýkmak bilmiyordu. Islýk çalýyor, poposunu bir o yana bir bu yana sallýyor, ama son damlayý bir türlü getiremiyordu. Hasret ise çocuðunun bu haline bakýp istemsizce gülüyordu. Neyse ki Emir’in su içmesi kýsa sürmüþtü de yatak odasýna doðru gitmeye baþlamýþlardý.

Artýk yataðýna yatýrýlmýþ ve öpücüðünü almýþ olan Emir gözlerini kapamaya baþlamýþtý. Ama birden ne olduysa olmuþ aniden fýrlamýþtý. Yataðýn üzerine dikildi.

“Bir savaþçý asla silahsýz olmaz baba! Az daha unutacaktým bunu.”

Babasý hak vermek zorundaydý ona. Hemen silahlarý yerinden çýkarttý ve oðlunun yaný baþýna yerleþtirdi. Silahlarýna sýkýca sarýlmýþ olan Emir babasýna pür dikkat kesilip yarý uyuklar vaziyette, “Baba, gerçekten de herkes senin gibi yorgun mu? Kimse uyumuyor mu yani?”

“Uyurlar caným oðlum, uyurlar uyumasýna da, uyandýklarý her an bunun bedelini öderler. Ama uyuduklarýnda hangi rüyayý görürler biliyor musun? Çocuklarýný! Onlarýn sevinç içinde koþmasýný izlerler ve uykularýný alýrlar.”

“Neden böyle baba?”

“Çok basit aslýnda. Ayný seni korkutmaya çalýþan canavar gibi uyku uyutmayan canavarlarla savaþýyorlar. Bu canavar onlar biraz uyumayagörsün hemen gelip baðýrýp çaðýrmaya baþlýyor. Onlar da ne yapsýn senin gibi silahlarý olmadýðý için bunu kabullenip uyumaktan vazgeçiyorlar.”

“O canavarý da geberteceðim baba.”

“Eminim bunu yaparsýn, hadi artýk uyu.”

Babasý gidene kadar uyuyor numarasý yapan Emir, kapýnýn kapanmasýyla yanýnda deðiþik bir koku duyumsadý. Silahýný kavradý ve hýzlýca sað tarafýna döndü. Ýþte ordaydý. Yeþil Canavar ellerini açmýþ Emir’i boðmaya yelteniyordu. Canavarýn uzana ellerini görür görmez kýlýcýný yorganýn altýndan çýkarttý ve canavarýn elini kesiverdi Emir.

“Ha ha! Ahmak canavar beni korunmasýz zannettin deðil mi?”

Canavarýn kesilen elinden ortalýða saçýlan kanlarýný görmese üzerine saldýrabilirdi Emir. Ama vicdaný buna elvermedi ve onun aðlayarak yanýndan gitmesini pür dikkat inceledi.

“Biraz daha büyüyeyim babama ve diðer insanlara eziyet eden Rüya Canavarý’ný da öldüreceðim. En güçlü benim!”

Yorganý tekrar üstüne çekti, silahýný elinden býrakmadan yanýna koydu. Canavara bir daha sefer geliþinde acýmayacaktý. Dýþarýda ise yaðmur yaðmaya baþlamýþ, rüzgâr ise bulduðu her delikten içeri uðultulu biçimde girmeye baþlamýþtý. Duyduðu bir uðultuyla gözlerini kapadý ve amansýz bir yolculuða çýkýverdi Emir. Artýk daha cesur bir çocuk olmuþtu.

Hasret odadan çýktýðýnda elini duvara yasladý ve baþýný eðdi. Yorgunluðu boðazýna asýlmýþ bir zincir gibi yere eðiyordu artýk onu. Ama direnmeli, artýk verilmesi gereken kararý vermesi gerekiyordu.

Yýllarca emek verdiði iþyerinin sahibi olan Sabri Bey, “kriz”i mana ederek iþyerini aniden kapatýp kaçýp gitmeyi düþünüyordu. Bunu Hasret’e anlatmýþ, “tek çýkýþ yolunun bu olduðunu”, özellikle “çalýþanlarýn tazminatlarýný ödemenin imkansýz olduðuna” onu da inandýrmak istiyordu. “Tek ikimiz bileceðiz bunu, sana ihtiyacým var, sensiz olmaz bu iþ. Eðer sen de, “Evet,” dersen, emin ol ömrünün sonuna kadar yetecek parayý sana vereceðim.”

Çalýþanlar ise toplu izine çýkartýlacak, ama gediklerinde ne bir iþ ne de tazminat bulacaklardý. “Bu kadar parayý ödemem imkânsýz,” deyip kestirip atýyordu. Daha doðrusu bunca paranýn ödenmesi ardýndan don külot öylece ortada kalacaðýn belirtiyordu. Bu ise ona yapýlan bir “haksýzlýk” olurdu. Çünkü yýllarýn emeðiyle kazanýp biriktirmiþti bunca parayý. Hem iþçilere verecekti de ne olacaktý ki? Sefil yaratýklar bu paralarý harcayýp bitirecekti. Oysa, oysa kendisi bu paralarý kendisi için saklamayacak, yeni bir iþyeri açýp insanlar iþ imkaný saðlayacaktý. Bu ise gayet iyi bir tavýrdý. Ne kadar soylu ve iyi niyetli bir insandý o! Gerçi bunu da yapmazdý ama ah þu vatan sevgisi yok muydu? Hasret bunu yapmanýn biraz namussuzca olduðunu düþünüyordu. Sabri Bey’e göre olayýn aslý öyle deðildi. Bunlarý yapmak asla namussuzca bir iþ olamazdý. Tam tersi vatana millete hizmet, namuslu olmanýn daniskasýydý.

Bununla ilgili bir kararý vermek Hasret’e çok zor geliyordu. Sanki kafasý ikiye bölünmüþtü ve birbirleri arasýnda savaþýyorlardý. O ise ne tarafta olduðunu bilmiyordu. Sabri Bey’in yanýnda olursa, aldýðý parayla ailesi oldukça iyi bir yaþam için gerekli olan parayý elde etmiþ olacaktý. Bu parayla çocuklarý sorunsuz biçimde okurdu. O an gözünde onlarýn mezuniyeti canlanýyordu. Onlarla “kendi” evinde yaþayýþýný düþlüyordu. Bu mutlu bir ailenin tablosu olurdu.

Fotoðrafýn bir de öbür yaný vardý tabi. Bu yaþanan mutluluklar kimlerin üzerine bina edilecekti? Kaç tane yitip giden yaþamýn üzerine heybetli biçimde dikilecekti bu saray! Kaç aile düþkünlüðün kollarýnda bir yer edineceklerdi?

Bu sefer de kendi çocuklarý gözünün önüne geliyordu. Hepsi bitkin, hepsi piþman… Sanki babalarýna hesap soruyorlardý. Onun boðazýný sýkýp kendi sefil kalýþlarýnýn sorumluluðunu ona yüklüyorlardý. Ya Sabri Bey onu da ekip kaçýp giderse ne olacaktý? O zaman bütün umutlarý bilinmeyen uzak yerlere uçup giderdi.

Bu düþüncelerle yavaþ yavaþ merdivenlere doðru yürümeye baþladý Hasret. Her adýmýnda geleceðinin olasý ezikliðini ve yapabileceði þeyin titremesini hissediyordu.

Merdivenlerden indi, geçici çalýþma masasý olan masaya geçti ve oturdu. Kalemi pek de istemeyerek eline almaya çalýþtý, ama kalem önce masaya, oradan da yuvarlanarak yere düþtü. Kalemin düþüþü sanki onun yaþamýnýn bir parodisi gibiydi. Kendini görüyordu onun hareketinde. Düþmek ona ifade edilemez bir acý veriyordu. Sanki baþýný eziyorlardý! Baþýný sýmsýký tuttu ve masaya yasladý. O an ona öyle geliyordu ki biri gelip baþýný kesecek. “Bunu hak edecek ne yaptým ki?”

Her hareketinde bu cezanýn kabulleniþi vardý. Birisi gelecek ve cezayý verecekti. Ama kimsenin de geldiði yoktu. Onun yerine boðuk bir ses geldi.

“Buradan bakýnca gerçekten çok kötü görünüyorsun. Ýnsan sana bakýnca acýyor.”

Konuþan kiþi konuþmasýný bitirir bitirmez bir hareket yaptý. Dikkatlice izledi onu Hasret. Daha minicik bir çocukken bir arkadaþý da “birisini öldüreceðim” der, sonra havada bir daire çizip ortasýndan sýkýlmýþ yumruðuyla çizgi geçirirdi. Bu küçük Hasret’i korkuturdu. Aynýsýný þimdi de hissediyordu. Ayný korku, ayný heyecan…

“Sen hala burada mýsýn?”

“Yok caným az önce geldim. Biliyor musun az önce minik oðlun bana kýlýcýný salladý? Babasýnýn düþtüðü duruma düþmesin diye, “Ahh!” diyerek kolu kesilmiþ numarasý yaptým. Ýnan senden daha cesur bu çocuk. Hem ayrýca ayýp ediyorsun, gitmemi istemeyen sendin. Sana yardým ediyorum ölümlü.”

“Bana yardým ettiðin falan yok,” diyerek kestirip attý Hasret. “Beynimi bulandýrmaktan baþka yaptýðýn bir þey yok.”

Kendini onunla yapýlacak bir konuþmaya hazýr hissetmiyordu. Bitmek bilmeyen o konuþmalara girerlerse ne olurdu? Buna dayanamýyordu. Söylediði her söze sanki otomatiðe baðlanmýþ bir kiþiden cevap geliyordu.

“Beynini mi bulandýrmýyorum? Ýþte insanlar hep böyledir. Onlara yardým eden herkesi damgalarlar. Ne acý bir durum.”

“Git çabuk buradan!”

“Nereye?”

Bir anda ortaya çýkývermiþ olan adam bu sözle birlikte kahkahalarla gülmeye baþladý. Onun bu tavrý Hasret’i daha fazla korkutuyordu.

“Cehennemin dibine. Çünkü, çünkü hak ettiðin yer orasý.”

“Bana haksýzlýk yapýyorsun. Esasta senden çok farklý bir insan deðilim. Hatta ortak yanýmýz çok fazla.”

“Hayýr! Seninle ayný olamam. Senin gibi bir aþaðýlýk olamam. Hatta… Hatta sen yoksun. Evet, sen yoksun. Sen… Hayaldin. Zaten olamazsýn ki.”

“Ya! Hep öyledir zaten. Bana bir “yoksun” dersiniz ben de yok olurum. Bana bir baksana! Gerçekten yok muyum? Bu kadar sahte mi görünüyorum? Sana bir þey söyleyeyim mi? Senin þu anki halinden daha gerçeðim ben. Senin tutunacak bir dalýn bile yok. Kimden yardým isteyeceksin? Hý? Kim var sana yardým edip seni anlayacak? Ben söyleyeyim: hiç kimse yok. Ama bana bak! Ne kadar rahatým. Ne kadar güçlüyüm. Ama sakýn kendine bakma! Yani, ne diyeyim… Kendini görsen üzüntüden kahrolursun. Bitkin ve yok olmuþ bir adam. Dehþet bir þey bu! Seni gördükçe titriyorum. Hâlbuki doðru seçimi bir yapsan önünde ne güzel bir yol açýlacak. Sana garanti veririm ki iki yýl içinde eski güzel yýllarýna geri dönersin. Zaten gençken nasýl olduðunu sen daha iyi bilirsin. Hatta bana bak kendini görmüþ gibi olursun. O yýllar ne kadar güzeldi deðil mi? Yapamayacaðýn hiçbir þey yoktu. Annen ve baban sana iyi bir eðitim verdiler ki oðlumuz iyi bir yaþam sürsün. Ama þimdi iyi ki ölmüþler. Bu halini görmelerini istemezdim.”

“Hayýr,” diye cevap verdi Hasret. “Benimle gurur duyarlardý. Onlarýn en büyük isteði benim namuslu bir adam olmamdý. Ve ben… Ben namuslu bir adamým.”

“Vay be! Bunu söylerken bile düþünüyorsun. Ama haklýsýn. Zor bir karar. Yalnýz þunu unutuyorsun. Sana namuslu olmaný söyleyen baban, yaþamda baþarýlý olmaný da söylemiþti. Yaþamda baþarýlý olmak ise her þeyden önce bazý þeylerden vazgeçmekle mümkündür. Önünde bir hedef vardýr ve bu paradýr. Sana babanýn söylemediði ama gerekli olan baþka bir þey söyleyeyim. Paraya ulaþmak için her þey mubahtýr. Bunu unutma tamam mý?”

“Para her þey deðildir!” diye baðýrdý Hasret. Ama bunu söylerken anlayamadýðý bir utanç hissediyordu.

“Hým! Þu klasik söz! Doðru her þey para deðildir. Mesela nedir para olmayan? Çocuklarýnýn okumasý için gerekli olan þey. Ýnanabiliyor musun? Veya yeni bir ev! Ne yaparsýn. Gider birisinden ev istersin, satýcý da hiçbir þey istemeden evin anahtarýný verir sana. Ne kadar güzel! Dünya böyle olsa ne güzel olurdu deðil mi? Bende kendime bir tane ev alýrdým. Bir de yazlýk. Araba, deðerli eþyalar, bankalarda para… Üzgünüm tekrar para dedim. Baþka?... Sýkýldým bu iþten. Hayal kurmak bana göre deðil. Ben gerçeklerle uðraþýrým. Sana da önerim gerçekçi ol.”

“Ben zaten gerçekçiyim. Onur da bir gerçektir. O olmadan insan yaþayamaz; yok olup gider.”

“Ýnsanýn gülesi geliyor bu dediklerine. Açýk söyleyeyim, ben onurlu biri sayýlmam. Ama asla yok olma gibi bir derdim de olmadý. Sense yok oluyorsun. Yavaþ yavaþ yok oluyorsun. Seni diriltecek olan þeyse sana hak ettiðin þey olan, paranýn verilmesidir. O parayý alýrsýn, istediðini yaparsýn. Düþünsene! En büyük kýzýn okuldan mezun olmuþ. Kendine güveni tam! Ona para veriyorsun ve o da istediði iþi yapýyor. Þu an berbat bir yurtta, sefaletin daniskasý olabilecek geleceðini düþünüyor. Ne talihsiz kýz ki, hak ettiði üniversiteye gitmektense, kaldýrým mühendisi dalýnda master yapacaðý bir üniversiteye yazýldý. Ama gelecek yýl için hala þansý var. Güzel bir okul. Ýstediði her þey elinin altýnda. Yurt dýþý gezileri, bitmek bilemeyen düþlem gücüyle evrenin sýrrý üzerine yaptýðý araþtýrmalar. Ah, ah! Ne güzel olurdu. Ýnan ara sýra ben de düþlemini kuruyorum evrenin. Sizin yýllar süren yolculuklarýnýzla ulaþtýðýnýz yere ben bir adýmda gidiyorum.

“Oðullarýn ise daha þanslý! Çünkü onlar daha küçükken paraya kavuþuyor. Yani daha güzel bir gelecek önlerinde. Ha, bir de Emir. Onun ne kadar mutlu olacaðýný geceleri onunla konuþan birisi olarak senden daha iyi biliyorum.”

“Bunlarý nerden biliyorsun sen? Onlarýn ismini aðzýna bile alma!”

“Bilmek benim iþimdir dostum! Onlara yazýk ediyorsun. Onlarýn umurunda bile deðil sizin þu þirket iþiniz. Hatta hiç haberleri bile olmaz. Sana hep saygý duyarlar. Ama onlara istediklerini verirsen! Bu olmazsa yüzüne bile bakmazlar. Bir babalarý mý varmýþ, nerde? Nereye saklanmýþ? Yoksa þu karþýmdaki insan mý? Yani þu bitmiþ adam.”

“Ben daha bitmedim. Hala onlara bakabilirim. Onlar da çalýþsýnlar. Kazansýnlar. Kendi yaþamlarý bu. Benim verebileceðim… Benim verebileceðim iþte bu. Benim… En deðerli þeyim onlarýmdýr. Ama lütfen bu þekilde olmasýn. Ben bir kenarda oturayým. Öylece!”

“Devir oturma devri deðil dostum. Kalkýp çalýþacaksýn. Çalacaksýn çýrpacaksýn. Yani para kazanacaksýn. Bunu her þey için yapacaksýn.”

“Benim bütün gücüm tükendi,” diye söylendi Hasret. “Ben… Ben çok kötüyüm. Ah! Ne yapmalýyým bilmiyorum. Bütün gücüm çekiliyor vücudumdan. Lanet olsun! Haklýsýn. Yok olup gidiyorum.”

“Hayýr! Daha yok olmuyorsun. Son bir þansýn var. Evet, son bir þans!”

“Nedir o?”

“Çok basit. Masadan yavaþça kalk ve sakin bir biçimde telefonun baþýna git. Kime telefon edeceðini biliyorsun. Ona telefon et ve yanýnda olduðunu söyle. Paraný al ondan. Onlar senin hakkýn. Al ve sonsuza kadar mutlu ol. Benim bu iyiliðimi de asla unutma!”

“Bunu… Bunu yapamam!”

“O zaman yok olup git lanet olasý!”

Bu sözle birlikte yok olan evdeki davetsiz misafir oldu. Bir anda anlaþýlmaz biçimde ortalýktan kaybolmuþtu. Geliþine nasýl þaþýrmamýþsa, gidiþine de ayný þekilde þaþýrmadý Hasret. Söylediði son söz ise bir yerlerinden bir parça alýp gitmiþti sanki. Vücudu biraz önceki gergin halinden yavaþça kurtuluyordu. Giderek rahatlýyor ve sakinleþiyordu. Ama her an bedeninin kontrolünü kaybediyor, kendini boþlukta sallanýyor gibi hissediyordu.

Masadan kalkmak istiyordu. Kalkmak ve belki de bilmediði yere doðru gitmek… Belki Emir’in yanýna giderdi, ya da diðer çocuklarýnýn ve karýsýnýn yanýna. Telefon da hiç uzak deðildi. Ama her nedense hiçbir yerini hareket ettiremiyordu. Gözleri masanýn ortasýna yoðunlaþmýþtý; masanýn ortasýnda duran kuru ekmek parçasýna… Sanki her þeyin çözümü ordaydý…

Uzun bir süresini oturarak geçirse de sonrasýnda bir hareketle kalkmak istedi. Ama bunu yaptýðýnda hiç beklemediði biçimde yere yuvarlandý. Iþýk görünmez oluyordu artýk. Önünü görmesini saðlayacak bir þey yoktu. Etrafý bir anda yoðun bir ses kaplamýþtý. Her yerde o kahredici çýðlýk vardý. Bedeni titriyor, nereye olursa oraya gidip saklanmak istiyordu. Gözünü açtý. Yukarý baktý. Az önceki adam eline bir býçak almýþ öylece dolaþýyor odanýn tepesinde. Sanki bir ýþýk gibi parlýyordu o. Etrafýnda ise giderek karanlýk örülüyordu. Yaklaþýyor, Hasret Bey’in göðsüne elini sokuyor, sýkýyor, gülüyor ve geri çekiliyordu. Duvarlara gidiyordu o vakit. Aile bireylerine ait resimleri teker teker getiriyor ve gösteriyordu Hasret’e. Çýldýrýyordu o zaman Hasret, kalkýp o resimleri onun elinden almak ve istediði bir geleceði yaratmak istiyordu. Elini yere yaslýyor ve kalkmaya çalýþýyordu. Sanki eli yere batýyordu. Gözlerini kapatýp hayal olmasýný dileyerek yeniden açtý. Ne kadar da büyümüþtü etraf. Kendisi ne kadar da küçük! Az sonra ezecekler sanki onu. Birisi gelip yanlýþlýk üzerine basacak ve ezilip gidecek. Sonra o genç adama baktý yine. Elinde Emir’in resmi… Sonra yere attý onu. Çerçevesiyle yere düþen resmin camlarý Hasret’in üzerine sýçrýyor ve vücudunu kesiyordu. Sonra parýldayan býçaðý gördü. Kuyruklu yýldýz gibi üstüne doðru geliyordu. O an bir dilek tuttu ve tam kalbine doðru girdi býçak. Baþýný saða dönüp son bir kez daha yerde duran Emir’in resmine baktý. Nasýl da gülümsüyor… O da gülümsedi, gözlerinden yaþ döküldü ve gözleri asla kapanmadý…



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn toplumcu kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Dalgakýran
Uyanýþ
Ütopik Sahiller (2)
Ütopik Sahiller (1)
Ütopik Sahiller (3)
Ecstasy

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Utanç
Günün Sonuna Yolculuk
Ölüm Döþeðinde Puslu Aþka Keþfi (2)
Ölüm Döþeðinde Puslu Aþk Keþfi (1)

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Seni Düþünmek [Þiir]
Yüzyýllýk Yalnýzlýk [Þiir]
Kan (At) Lý Geceler [Þiir]
Hedef [Þiir]
Mahpus [Þiir]
Iþýk Hýzýný Geçmek Mümkün Mü? [Deneme]
Týrnak Yeme Meseli [Deneme]
Kim Ýçin Din ve Vicdan Özgürlüðü? [Deneme]
Yalnýzlýk [Deneme]
Mutlu Bir Evlilik Ýçin 4 Altýn Kural [Deneme]


Mikail Boz kimdir?

Mikail BOZ

Etkilendiði Yazarlar:
N. Gogol, F. Kafka, J. M. Coetzee, L. F. Celine, M. Proust, A. Camus


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Mikail Boz, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.