..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
"Ýçtenlik bütün dehanýn kaynaðýdýr." -Boerne
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Varoluþçuluk > Nergiz Þimþek




12 Aðustos 2009
Kara Üçlü  
Nergiz Þimþek
Hiç yaþlanmamýþ; tabii, cinler yaþlanmaz. Eskiden de bembeyaz ve uzun saçlarý vardý – genç yüz çizgileriyle uyuþmayan. Bu beyazlýðýn bir de buz mavisi gözlerinin etkisiyle olacak yüzü, nurlu gibi parlardý. Dudaklarýna sakýnýmlý bir gülümseme yapýþmýþ, onu biraz aptal – doðrusu safça gösterirdi. Boyu uzun, bedeni incecikti. Giysisini deðiþtirdiðiniyse hiç görmedim – yaz ya da kýþ. Yine beyazlara bürünmüþ, karþýmda. Þimdi de, yýllar sonra týpatýp ayný. Aslýnda üç cin de renkleri dýþýnda týpatýp aynýydý. Takvim cini kýzýl, ayna ciniyse griydi. Saçlarýndan tutun parmak uçlarýna dek. Bu aynýlýða raðmen, yine de insanda birbirinden baþka varlýklar olduklarý duygusu uyanýrdý. Ne ilk gördüðümde onlarý ne de sonraki dört yýl içinde, üçüz gibi benzediklerini hiç düþünmedim. Tuhaf, þimdi düþünüyorum – tasvir etmeye kalkýþtýðýmda.


:BJBF:
Kapý zilini güçlükle ayýrabiliyorum. Kulaklarýmdaki ölümün uðultusu, biliyorum. Sesler ve görüntüler, nicedir þafaðýn moru gibi harmanlanýyordu ama iþte son birkaç haftadýr, iyiden iyiye ayýrt edilemez oldu. Ben, her gecemin ritüeli olan endiþeli nöbetin ardýndan, güne uyanýyorum ama zihnime güneþ doðmuyor artýk. Tek bildiðim, feri son gayretlerle korlanan gözlerimin hâlâ açýk olduðu.

Kýzým geliyor yanýma. Ilýk nefesi kulaðýmýn yanýna sokuluyor. Anneciðim, diyor ‘’bir ahbabýn seni ziyarete gelmiþ.’’ Kapý eþiðinde silik bir görüntü beliriyor. Gözlerim, detaylarý ayýrabilecek sýhhatli merceklerinden mahrum olsa da artýk, onu hemen tanýyýveriyorum. Hâlbuki unuttuðumu sanmýþtým. Nice yýllardýr terk etmiþlerdi beni umutlarý tükenip; ben de silmiþtim hafýzamdan Kara Üçlüyü. Son demlerinde birlikteliðimizin, onlara böyle demiþtim: ‘’Sizler, Kara Üçlüsünüz. Rahat býrakýn beni!’’ Ýþte þimdi biri karþýmda dikiliyor. Diðer ikisi? Bir piþmanlýktýr musallat oluyor yüreðime. Þimdi, hiç zamaný deðil. Huzur içinde ölmeyi kim istemez?

Yaklaþýyor yanýma. Vefalý bir dost gibi, elimi, avuçlarýnýn arasýna alýp öpüyor. Þu anda, haftalardýr hatta aylardýr cüzi bir kýsmýyla yetindiðim bilincim, berrak bir su gibi temiz; her detayý ayýrabiliyorum, gayet iyi düþünebiliyorum. Hiç yaþlanmamýþ; tabii, cinler yaþlanmaz. Eskiden de bembeyaz ve uzun saçlarý vardý – genç yüz çizgileriyle uyuþmayan. Bu beyazlýðýn bir de buz mavisi gözlerinin etkisiyle olacak yüzü, nurlu gibi parlardý. Dudaklarýna sakýnýmlý bir gülümseme yapýþmýþ, onu biraz aptal – doðrusu safça gösterirdi. Boyu uzun, bedeni incecikti. Giysisini deðiþtirdiðiniyse hiç görmedim – yaz ya da kýþ. Yine beyazlara bürünmüþ, karþýmda. Þimdi de, yýllar sonra týpatýp ayný. Aslýnda üç cin de renkleri dýþýnda týpatýp aynýydý. Takvim cini kýzýl, ayna ciniyse griydi. Saçlarýndan tutun parmak uçlarýna dek. Bu aynýlýða raðmen, yine de insanda birbirinden baþka varlýklar olduklarý duygusu uyanýrdý. Ne ilk gördüðümde onlarý ne de sonraki dört yýl içinde, üçüz gibi benzediklerini hiç düþünmedim. Tuhaf, þimdi düþünüyorum – tasvir etmeye kalkýþtýðýmda. Hiç deðiþmemiþlerdir, deðil mi? En çok saat cinini severdim ya, þimdi diðer ikisini de göresim var.

Ýzlerken ben onu sessiz kalýyoruz. Yastýkta uzanan daðýnýk, terli saçlarýmý okþuyor, toparlar gibi yapýp iþin aslý oynuyor. Bakýþlarý bir türlü gözlerimi tutturamýyor da yüzümün etrafýnda, saçlarýmda, yastýðýn sýcaklýðýnda, alnýmdaki terde, boynumun kýrýþýklýklarýnda geziniyor. Gencecik býraktýðý kadýný bu hâlde görmenin ona üzüntü verdiðini düþünüyorum. Derken hüzünlü bir iç çekiþle aniden kalkýyor yerinden, cama doðru seðirtiyor, karanlýk odayý aydýnlatýyor. Perdelerle birlikte bir toz bulutu da yer deðiþtiriyor, camdan süzülen hüzmelerin içini dolduruyor. Ben istemiþtim daha öncesinde kýzýmdan burayý karartmasýný. Ýçerisi karanlýk olursa ölüm fikrine daha kolay alýþýrým, yaþamý terk etmenin hüznünü dindiririm - hiç olmadý zamana yayarým, sanmýþtým. Ýþe yaradý mý hiç bilmiyorum ama gün ýþýðý ve temiz hava iyi geldi þimdi.

Bu pencereleri açmasý da kapamasý da zordur, bilmeyen epey uðraþýr. Ama o çevik bir hareketle açtý. Bu eski evi iyi tanýyor. Her köþesini bilir. Burada az buz zaman geçirmedik ne de olsa. Pek bir þey deðiþtirmedim evde. Çalýþma masasýnýn sandalyesine oturuyor. Bu masanýn baþýnda tüneyip de ettiðimiz tatlý sohbetleri hatýrlar gibi, dudaklarý bu sefer yayýlarak gülümsüyor. Tanýdýk bir tavýrla, elini atýp kalemliðe bir kalem alýyor. Bu kalem, onun hediyesi. Sanki evi özlemiþ gibi uzun uzun izliyor her köþesini. Oymalý, ahþap komedine bakýyor en çok, bir de zamanýna göre oldukça lüks olan iþlemeli kartonpiyere.

Þimdi, birlikte yaþadýklarýmýzý ne kadar da özlediðimi anlýyorum. Bir þey demek istiyorum ama ne demeli þimdi – ben kovmuþtum onu ve diðer ikisini vakti zamanýnda. Soran gözlerime bakýyor nihayetinde ve baþlýyor konuþmaya:

’Neredeyse hiçbir þey deðiþtirmemiþsin burada. Tuhaf… Senin yaþamýn yadsýnamaz, köklü deðiþikliklere tanýk oldu hâlbuki. Hiç mi etkilenmedin yani?’’

‘’Ben, burada yaþamadým. Ama babadan kalma bu evi satmadým da. Son birkaç yýldýr buradayým. Sanýrým ölmek için en uygun yer. Ya sen? Sana… Ne sorsam? Ne denir ki bunca yýl sonra, eski cinine?

‘’Yorma kendini. Ben anlatacaðým zaten. Dinle. Ah! Yavrucaðýzým. Seni ne kanar sevdiðimi bilirsin deðil mi? Senin için çok uðraþtýk, çok, biliyorsun. Sen yetenekli bir genç kadýndýn. Sana anlatabilmek için, zamanýn olanca hýzýyla, yaþananlar senin hayatýnýn kesitleri deðilmiþçesine ne olduðunu anlamadan, akýp gittiðini… Ben… Çok uðraþtým.’’

Aklýma diðer iki cin geliyor yine. Merakýmý yenemeyerek, sözünü kesiyorum:

‘’Diðer ikisi nerede? Önceden birlikte…’’

‘’Diðerlerinin gelmesinin anlamý yoktu. Çünkü yavrucaðýzým, kalan ömrün ancak benimle sýnýrlý. Artýk sadece saatler var önünde yaþanacak.’’

Tabi ya, takvim cini gelip de ne yapsýn. Artýk býrak aylarý, bir günü bile deviremeyecekken ben. Ya da ayna cini… Nicedir tüm iliþiðimi kesmiþtim zaten aynalarla. Saat cini geldi iþte yanýma. Peki… Niye geldi? Yüzüme vurmak için mi geçip giden yaþamdaki yenilgimi? Yapamadýklarýmý, cesaret edemediklerimi, umursamadýklarýmý, tembelliðimi…

‘’Biz ne kadar haklýydýk, demek için mi buradasýn, ha? Ýnce bir sýzý var yüreðimde. Bir þeyleri ýskaladýðýmý biliyorum - hatta çok þeyleri. Ama kim gönlünün elverdiðince yaþamýþ ki? Þimdi, tam da þimdi, bunu yüzüme vurmak için çokça zalim olmak gerekmez mi?’’

‘’ Aslýnda bu rutin bir uygulama. Birlikte bir yýldan fazla vakit geçirdiðimiz herkesi, son yirmi dört saatinde ziyaret ederiz.’’

‘’Siz mi? Rutin? Yani herkes…’’

‘’Evet tabii. Her bir insan kendine münhasýr sanýr ama aslýnda öyle deðil. Herkesin senin gibi, bir saat cini, bir takvim cini, bir de ayna cini vardýr. Biz, insanlar izin verdiði ölçüde yanlarýnda kalýr, onlarý yüreklendirir, hatýrlatmalar yaparýz. Aslýna bakarsan bazýlarý bizi baþtan reddeder. Rüya falan gördüklerini sanýrlar çoðunlukla. Ya da algýlarý öyle dardýr da en baþýndan sýzamayýz bilinçlerine. Onlarla hiç vakit kaybetmeyiz. Zaten son saatlerinde ziyarete gidecek olsak da, yine rüya gördüklerini ya da zihinlerinin iyice bulandýðýný düþünecekleri malum. Kimine ilk baþta cazip geliriz fakat çabuk soðuduklarý olur bizden. Bu yüzden bir zaman sýnýrý koymakta bulduk çareyi: bir yýl. Adamýn zihninde hatýrý sayýlýr bir yer iþgal etmemiþsem, onlarýn da son saatlerindeki bu ziyareti reddettiklerini, baþka þeylere yorduklarýný gözlemledim. Tabii bu süre objektif ancak tek ölçüt deðil. Yani, ola ki üç ay geçirmiþizdir birlikte ama etkileþim derin olmuþtur; paylaþýlanýn yoðunluðu zamaný alt etmiþtir. Bu gibi durumlar enderdir ama hiç olmaz diyemem. O zaman da giderim yanlarýna. Beni kadrolu bir memur gibi düþün. Hani birden fazla saat cini vardýr. Aslýnda tüm cinler, çokçadýr. Zaten o kadar adama yetiþemeyeceðim gerçeðini de hoþ karþýlarsýn sanýrým. Gerçi kadroda daralmalar oluyor. Umut vaat eden insanlarýn sayýsý azaldý. Çaðýn getirisi –götürüsü demeli aslýnda -, herkes kaptýrmýþ kendini savrulup duruyor. Zamanýn göbeðinde ama onu unutarak yaþamayý becerebilecekleri bir düzende koþuþturuyorlar. Küçük zaman dilimlerine öyle kafayý takmýþlar ve sürekli bir þeylere yetiþmeye çalýþýyorlar ama geçen on yýllarý hiç mi hiç hesaplayamýyorlar. Bu geçen yýllar boyunca ne yaþamak istediklerini düþünmeyi býrak, tek iþlevlerinin soluk alýp vermek olan küçük çarklýlar olduklarýný bile anlamaktan acizler. Þanslý taraflarý: Senden daha mutlu ölecekler. Çünkü bizler, üç cin, onlara ulaþmayý beceremedik. Zamanýn yitip gidiþini fark edebilme becerisini gösterenlerse çok cesaretsizler. O kadar azýnlýktalar ve engellerle karþýlaþýyorlar ki… Öylesine mutsuzlar. Ýçine çekildikleri girdaptan kurtulabilmek için cebelleþip duruyorlar. Kýzmak da pek mümkün deðil hani. Ýþte onlara… Umut vaat edenlere yardýma devam ediyoruz. Cesaretlendirmeye onlarý… Zamaný, kendi zamanlarýný, gönüllerince tasarruf edebilmeleri için.’’

‘’Ama o zaman kandýrdýnýz beni. Senin için buradayýz, demiþtiniz. Hatýrlýyorum. Ben de kendimi pek özel hissetmiþtim. ‘’Seçilmiþ’’ olduðumu dahi düþünmüþtüm. Ama iþte herkes… Kandýrdýnýz beni!’’

‘’Ölmeden çürümeye baþladý bile beynin, yavrucaðýzým. Tabii o hissi veririz. Sen ‘seçilmiþ’ olduðunu sandýðýn hâlde bak, ne oldu. Bir ‘seçilmiþ’ gibi davranabildin mi? Bir de herkese layýk görülen bir kýyaðýn, sana da geçildiðini düþündeydin? E hiç ciddiye almazdýn. Beni, saat cinini kastetmiyorum, kendini… Kendini ciddiye almazdýn ama ne yazýk ki almadýn da. Aslýnda senden çok umutluydum. Hayal sandýðý bir þeyle dört yýl yaþamayý becerebilmek herkesin harcý deðildir. Senin gibi dirayetlisi az çýkar. Çabaladýn. Ama niye vazgeçtin? Çok mu zordu? Peki, bizi unuttuktan sonra yaþadýklarýn, onlar zor deðil miydi, ha? Böyle bir ayýrým yapmam kurallara uymuyor doðrusu ama seni bir baþka seviyorum. Hatýrlýyorsun deðil mi sohbetlerimizi: Geçen zamaný hatýrlatýp da sana cesur olman, boyun eðmemen gerektiði, mecbur olduðunu sandýðýn þeylerin aslýnda hiç mi hiç var olmadýðý, kendi mecburiyetlerini arayýp bulman, onlarý yaþaman gerektiði konusundaki… Ah! Bunlar ve bir sürüsü… Neden iþe yaramadý ha? Reddettin bizi. Bize ‘’def olun’’ denirse ve bu çok sýk tekrarlanýrsa, kalamayýz. Kurallara aykýrý. Senin için direndim. Kaç dilekçe verdim, bilsen. Biraz daha zaman istedim. En çok ben uðraþtým. Ayna cini çabuk vazgeçti senden. Aynaya bakýp da gözlerinin kenarýndaki çizgileri, krem gibi bir þeyle kapatmaya çalýþtýðýn gün, vazgeçti. Haklýydý. Niye biliyor musun? Senin yapman gereken onlarý kapatmaya çalýþmak deðil ama fezyalmaktý. Bir de üstüne þu yazarýn –Borges miydi adý?- aynalarla ilgili satýrlarýný pek beðenince sen. Çoðaltýp daðýtýrmýþ, tiksinçmiþ! Farkýnda deðildin ama adamcaðýzýn amacýnýn dýþýnda sevmiþtin sen o satýrlarý - býktýðýn için belki bizden. Gönül koydu sana tabii. Takvim cinine gelince, o da haklýydý vazgeçmekte. Çünkü sen, takvim içinden, kimileyin kafana göre seçtiðin, kimileyin artýk kimlere ait olduðunun önemi olmayan birtakým kafalarýn seçtiði bazý günleri tutup baþ tacý yaptýn. Diðerlerini, neredeyse yok sayarak, sadece bazý basit hesaplamalar için kullandýn. Çoðu günün geçiþini hiçe saydýn. Bazý günlerin geliþineyse, ellerini þap þap çarpýp alkýþ tuttun aptalca bir sevinçle. Kendimle ilgili çok fazla konuþmama gerek yok sanýrým. Onca sohbetten, onca tartýþmadan, onca kavgadan, senin için onca ayak diretmeden, onca yüreklendirmeden sonra beni unutabildin. Þimdi buraya gelmesem hiç hatýrlamayacaktýn belki. Dört yýla raðmen…

‘’Evet… Hatýrlamazdým belki… Ama bu yaptýðýn… Gözüm açýk, piþmanlýklar içinde mi gitmemi istiyorsun? Bu çok zalimce!’’

‘’Þimdi, gözlerini kapatacaðým ellerimle. Ve evet, son nefesini verirken piþman olman gerekiyor yavrucaðýzým. Çünkü sen, tersini hak edecek bir þey yapmadýn.’’






Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn varoluþçuluk kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Topal Remzi'nin Dilsiz Kýzý
Kötücül Ruhlar Dergâhý
Beþinci Kapý
Zaman

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Dönüþüm
Fare Kýz
Gölge
Bir Adam
Defol!
Soluk
Mavi Kurt
Boþluk
Akide Þekeri
Av...


Nergiz Þimþek kimdir?

. . .

Etkilendiði Yazarlar:
...


yazardan son gelenler

yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Nergiz Þimþek, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.