 • İzEdebiyat > Öykü > Sevgi ve Arkadaşlık |
1
|
|
|
|
“Adınız girmişti hayatıma kendinizden önce…” |
|
2
|
|
|
|
Okuldan arkadaşlarla Barlar Sokağındaki Fasıl Bar' da bu akşam buluşacağız. Nedeni, eşi Kadum' u da alıp, geçenlerde bir kalp krizi sonucu vefat eden sevgili arkadaşımız ve benim çok değerli dostum, çocukluk arkadaşım Samuel' i anmak. ERDEN ERKİN... |
|
3
|
|
|
|
Martı kurtulmuştu ve benim de nadir bulunan beyaz bir martım olmuştu; adını "YARALI MARTI" koymuştum.
ERDEN ERKİN... |
|
4
|
|
|
|
sevgili sait almış'ın firari hayat öykü kitabı çıktı. yolu açık, okuyucusu bol olsun |
|
5
|
|
|
|
Tutunmaktı niyetimiz, yaşamın bir ucuna. Kendi seçimlerimiz değildi yaşamlarımız. Bir beden vardı ve o bedene uygun giysiler ama biz giyinik doğmuştuk. Bedenimizi çıplak göremedik. . |
|
6
|
|
|
|
Açık denizlere kıyısı olan küçük bir köyde yaşlı bir balıkçı yaşarmış. Uzun yıllar, engin denizlerde oltası ile balık avlayan bu ihtiyar, etrafına sevgi saçan hayat dolu bir insanmış. |
|
7
|
|
|
|
Eğer bir kalp sevgi ile çarpıyorsa, baktığı her şeye, yaşamının her alanına bu sevgi yansır. Sevgi ile dokunur bir çiçeğin kırılgan yüzüne; bir güvercinin ipeksi tenini sevgi ile okşar. İşte yazar bu öyküsünde sevginin gücüne deyinmiş. |
|
8
|
|
|
|
sedef kakmalı bıçağıydı amcamın; dilime sapladığım yalan…yeşil pullu şahmaran...yılana tapınan birinin çizdiği bir resim,ve çocukların gece masallarından |
|
9
|
|
|
|
insanin bir umudu olmali ve insan bu umudunun pesinde kosmali...ve asla vazgecmemeli... |
|
10
|
|
11
|
|
|
|
Ben âdemoğlunun hayatını yaşadım. İnsanın uzun ve sıkıcı yaşamına tanık oldum ve ağır aksak geçişini gördüm. Hatta bir yalnız adama bir bakıma dost da oldum. Bu bana yapılmış büyük, çok büyük bir haksızlıktı; çünkü ben aslında bir sivrisinektim. Evet evet hani siz insanların Culicidae familyasından culex – ev sineği dedikleri türdendim. Basit değil mi? Aslında çok basitti ama sonra olan oldu. Olan oldu ve dönüşüp çilekeş bir hayata mahkûm edildim. Anlatacağım. Şimdi. |
|
12
|
|
|
|
Balıkların yaşamaları da insanoğlu gibi tehlikelerle doludur. Sağı solu belli olmayan denizlerde her an savunma halindedirler. Dellenmeye görsün bir kez deniz, dalgalarına aldı mı tutar en uzağa savurur balıkları hatta çoğu zaman kıyıya fırlatır atar. Sürekli bir mücadele, hayatta kalma savaşı verirler. Zaman zaman takılır bir avcının oltasına yok olmayı seçer. İnsan seyretmeli denizi. Her halini görmeli tanımalı. Balıklardan ders çıkarmalı. Küçük balıklar gibi cesur olmalı kaybolacaksa büyük denizlerde kaybolmalı. Bir balık bilir ki sığ denizlerde dolaşırsa kendini hiç bilmediği bir anda kıyıda bulur. Oysa keşfedilecek ne çok şey vardır bu uçsuz bucaksız denizlerde, derinlere dalmaya cesareti olmalı bir balığın. Unutmamalı ki bütün hazineler suyun yüzeyinde değil altında gizlidir. Deniz kabukları içindeki istiridyelere ulaşmak için kulaçlarını geniş atmalı, zamanını da iyi seçmelidir. İnsan da öyle değil midir sanki? |
|
13
|
|
|
|
Evimi defalarca dagittim tahrip ettim delirdim,bazan bu kotu duygular gelince aklima bir seyler firlatip kirdim masum kotu bir cocugun ruh halinin hickiriklariyla agladim agladim. |
|
14
|
|
|
|
Taşlar benim için cinayetlerin gizli ipuçları, mutlulukların gizli yansımalarıydı. Hayatın kimselerce bilinmez sırları, tarihin tanıklarıydı... Sıradanlığın içindeki başkalıktı...Ve kemancının hatırasıydı. |
|
15
|
|
|
|
Sıcaklık hissetmeye başlamıştım artık ellerimde, donmamışta yanıyordu sanki. Sızlaması da cabasıydı. Elimdeki sepeti tutmakta zorlanıyordum. Ayaklarıma dolanan eteğimin uçları buz tutmuştu. Güya açılan küçük yolda yürüyordum ama yağan kar açılmış, yol mu bırakıyordu. |
|
16
|
|
|
|
Bu öykü dostluk ve arkadaşlığın nasıl olması gerektiğini anlatır |
|
17
|
|
|
|
Parkın çıkış kapısına yönelirken,güneşte ardında bıraktığı kızıllıkla kayboluyordu...
|
|
18
|
|
|
|
Gitmeyi istemekle, gitmesini istemek at başı giden olgular, bir bakıyorsun giden arkasından yas tutmuşsun, bir bakıyorsun gittiğin halde yas tutmuşsun, acaba gittiğin senden önce gitmiş olsaydı, acın nasıl değişecekti?
|
|
19
|
|
|
|
Yetmiş dokuzlu yıllardı…
Daha önceleri pek fark etmediğim bu kız…
Aynı yerde çalışıyorduk |
|
20
|
|
|
|
Ayşecik’ in babası sarayın sütçüsüydü. Saray yakınlarındaki bir kasabada küçük bir çiftliği vardı. Her sabah saraya taze süt götürürdü. Çiftliklerinden saray rahatça görülüyordu. İki yıldır Ayşecik arada sırada, “ Baba ben de seninle geleyim. Sarayın nasıl bir yer olduğunu çok merak ediyorum “ der dururdu. Fakat babası Ayşecik’ in kaybolacağından korkar, “ Biraz büyü de o zaman ” derdi. |
|