Bir Kızla Bir Erkeğin Dostluğu
Yazdığım romanlardan bir öykü, bir kızla bir erkeğin dostluğu. Sana zor gelebilir, ama böyle bir dostluk çok geliştirir.
Yazdığım romanlardan bir öykü, bir kızla bir erkeğin dostluğu. Sana zor gelebilir, ama böyle bir dostluk çok geliştirir.
Üç beş arkadaş, Balata muhabbete çağırmıştı bizi Buradaki her şey bugün bana yabancı geliyor Yaptığım ve yapacağım her fiil de anlamsız Henüz nedenini bilemediğim sebepler yüreğimin sıkılmasına, hayallerimin donuklaşmasına, vücudumun hareketsizliğine sebep oluyor Niye böyleyim? Onu da bilmiyorum
Kadın:
\- Execuse me, (Affedersiniz) dedi.
Muhtara dönüp:
-Kadın İngilizce konuşuyor. Yabancı sanırım, dedim.
Karanlıktan ve uzak mesafeden göremediğimiz için kadının kucağındaki minicik köpeği ancak o zaman fark ettik.
Taksi o ara geldi. Vedalaştılar. Cemil son kez Ökkeş selfini bol bol gönder ki senden haberdar olayım. Bakarsın hatıra denen şeyi canlı tutarız. Ökkeş anlamıştı ne dendiğini. Yeri ve zamanı geldiğinde selfimi eksik etmem. Ama anıları hatırlamak için biraz kuvvetli bir sese ihtiyaç var. Haydi yolun açık olsun.
Bu öykü denemem can dostumun söylediği bir paragrafla başladı. Sonra kelimeler içimden aktı. Şiirimsi deneme- öykü karışımı bir yazı ortaya çıktı. Can dostum bana bir artı daha kattın. Yine içimdeki saklı kelimelere çıkan yolu açtın. İyi ki varsın. Postacı bir mektup getirdi. Üzerinde ismim yazılıydı. Gönderene baktım. Sevgilimin
sevgili sait almış'ın firari hayat öykü kitabı çıktı. yolu açık, okuyucusu bol olsun
Lise bittiği yıl kazandığım Hukuk fakültesi öğrenciliğine, annemin, evlere temizliğe giderek kazandığı üç beş kuruşla başladım. Anneme, artık yük olmak istemediğimden, üniversite kampüsü civarında, üniversiteden öğrencilerin mekan edindikleri bir kafeteryada part-time olarak çalışabileceğim bir iş bulmuştum.
Umut’du adı, Lösemi hastasıydı. Sevgi anne Acı içindeki kalbine. Kararlılıkla direniyordu, Acısını, biricik oğluna hissettirmiyordu…
Toplu taşıma merkezi, kentin tam ortasındadır. Otobüsler oradan kalkar, dönüp dolaşıp oraya gelirler. Kısır bir döngünün başlama ve bitiş noktasıdır burası. Ya da tilki ile kürkçü dükkânı hikâyesinin bir tezahürüydü bu durum. Şehrimizin tek kültür ve sanat merkezide buradadır. Yaz kış telaşı hiç bitmez. Bir hengâme bir koşuşturma.
Ayşecik in babası sarayın sütçüsüydü. Saray yakınlarındaki bir kasabada küçük bir çiftliği vardı. Her sabah saraya taze süt götürürdü. Çiftliklerinden saray rahatça görülüyordu. İki yıldır Ayşecik arada sırada, Baba ben de seninle geleyim. Sarayın nasıl bir yer olduğunu çok merak ediyorum der dururdu. Fakat babası Ayşecik in kaybolacağından
Ama balıkları tutarken, ağızlarından demir çengeli çıkarırken, babamın ameliyatlarda gösterdiği özeni gösteriyor, acıtmamaya dikkat ediyordum. Ve onları, asla çıkamayacakları , üstü kesilmiş su dolu, plastik bidonun içine atarken hiçbir şey düşünmüyordum, onların biten hayatları dışında. İçeri tıkıldıklarında, bir süre kurtulduklarını düşünürler, azalan oksijen ve değişmeyen görüntü onlara her
her geçen gün sakladığım takvim yapraklarını
teker teker yakacaktım zamana inat
senin dudaklarından içecektim şarabı
Neler işittim.. Ahh neler gördüm Ah neler yaşadım ey Bcan Hiç yalnız bırakmıyorlar beni Binlerce km yol da gitsem ne duyduklarımdan, ne sezdiklerimden, ne yaşadıklarımdan bir parçayı senin kapına bırakıp cigercânın ağıtlarına bestekârlık yapmanı istemedim
Şemsiyesini açan, yüzleştiğim içimdeki can dostuma: Sevgilerden yağmur damlalarının küçük dokunuşları