|
• İzEdebiyat > İnceleme > Türkiye |
41
|
|
|
|
Karatepe’de tarih ve doğa iç içedir. Doyumsuz bir güzellik karşılar sizi. Kendinizi cennetin bir bahçesinde hissedersiniz. Yeşillik, mavilik ve tarih… Bütünleşerek bir aile oluşturmuşlar.
Karatepe MÖ 8. yüzyıla ait Geç Hititlerden kalma kalıntıların bulunduğu tarihi bir mekan. 1840’larda keşfedilmiş. Günümüzde Milli Park haline getirilmiş. |
|
42
|
|
|
|
19.cu yüzyılın ikinci yarısında petrolün stratejik önemi ve değeri anlaşılınca o tarihlerde Osmanlı İmparatorluğu elinde olan Musul, Kerkük ve Arabistan petrollerine el koymak için başta İngiltere olmak üzere Avrupa ülkeleri harekete geçer. İngiltere, Türkiye ve İran'daki azınlık ve etnik grupların kışkırtılması projesini uygulamaya geçirir. |
|
43
|
|
|
|
Trabzon değerli bir simasını daha ebediyete uğurladı. Akçaabat’ta yaptırdığı güzel okulla Türk Millî Eğitimine büyük katkıda bulunan, Akçaabat Sebatspor’u Türkiye Birinci Ligi’ne çıkaran ‘efsane başkan’ olarak nitelendirilen Mevlüt Selami Yardım’ı kaybettik.
|
|
44
|
|
|
|
Efendiler, Türkiye’de gerek siyasi arenada, gerek politika sahasında, gerekse aydınlar arasında halen “politika” ve “ideoloji” kavramları bir türlü anlaşılamamıştır! Zaten başımıza da ne geliyorsa bu iki mefhumu birbirine karıştırmamızdan geliyor. Bu tespitimi lütfen realist bir genç kalemin veya okurun tespiti olarak görün! Zira ideolojiler bildiğiniz tanım üzere, fikir demek. Bu ise üstyapısal bir kurum, bir yaşama biçimi veya önerisi, belki bir sistem iken, politika belirli çıkarları elde etmeye, belli amaçlara ulaşabilmek için devletlerin gerekli önlemleri tercih etmesine, onu almasına, o kararı uygulamasına verilen bir addır. Kısaca söylemek gerekirse, ilkinin yakın çıkarlarla ilgisi uzak iken, ikincisinin alakası ilgisi kati surette yakın, dolaysız olarak tam teşekkülü bir birliktelik arz eder. |
|
45
|
|
|
|
Uzungöl, Karadeniz Dağları’ndan gelen derelerle besleniyor. Her taraf dere ve akarsu yatakları ile dolu.
Göl, dupduru. Çarşaf gibi dümdüz. Tüm yapılar ahşap. Karşı yamaçta bir köy görünüyor. Buraya Büyükköy deniliyor. Köy, biraz yukarda olduğu için turistik alanla pek fazla ilgilenmiyor. Adeta kendi dünyalarında yaşıyorlar. Göle dinlenmeye, tatile gelenler lüks, pahalı bir yaşam sürdürürlerken, onların haberi dahi olmuyor nerdeyse. |
|
46
|
|
|
|
Küresel egemenlerin peşinden sürüklenmek, başka bir çok olumsuz sonuçlara neden olmuş, ülkemizin sivil ve askeri yapısı, siyasal partiler, devlet kurumları yabancılar tarafından tepeden tırnağa kolayca manipüle edilebilir hale gelmiş, ülkemiz dış politika, diplomasi ve tarih bilgisi olmayan, beceriksiz, teslimiyetçi, görgüsüz ve arabesk ellerde, tıpkı Osmanlının son dönemlerinde olduğu gibi, bir yağma, yıkım ve iç savaş tehdidi sürecine girmiştir. |
|
47
|
|
|
|
“Pantürkizm’e karşı ağırlık olarak Kürt milliyetçiliğini çıkarmak gerekir. Coğrafi durum dikkate alındığında, Kürt milliyetçiliği Türk kovanına önemli bir etmen olarak sokulabilir” (İngiliz İstihbarat Subayı Albay F. R. Maunsell’in Londra’ya yazdığı rapordan, 5 Aralık 1917) |
|
48
|
|
|
|
Emek tarihi araştırmaları ve sendikacılık, işçi sınıfının gelişiminde ve evriminde büyük önem taşıyacaktır. Bu çalışma, bahsi geçen konu üzerinde, erken cumhuriyetteki gelişmeleri incelemektedir. |
|
49
|
|
|
|
Kolon, kiriş, kapı altı ya da yakınına saklanılmamalı. |
|
50
|
|
|
|
Orta Asya’dan gelen, Osmanlı zaferleriyle aydınlanan ve Çanakkale destanıyla en zor günlerde bile ayakta durabileceğini gösteren bir milletin torunlarıyız, gerekirse tarih sahnelerine göğsümüzü gere gere bir daha çıkmaktan asla çekinmeyiz! |
|
51
|
|
|
|
Rize, ayaklarınızın altında kalıyor. Bir ayağınız Karadeniz’e uzanıyor, bir ayağınız da dağlara doğru tırmanan çay bitkilerine. Burada çay, o kadar çok ki alabildiğince gidiyor. Hiç boş alan göremezsiniz. En küçük bir alan bile değerlendirilmiş. |
|
52
|
|
|
|
Son 10 yılda sayıları gittikçe artan ve emekli bürokrat, asker ve siyasetçilerce kurulmuş olan, "stratejik araştırmalar merkezi" ismi altında büyük bir pazarlama şirketi gibi faaliyet gösteren, büyük bir pazarlama şirketi gibi örgütlenmiş, Türkiye'ye yapılan dış baskılar ve stratejik oyunların yurt içindeki güler yüzlü postmodern pazarlamacılarına dikkat etmek, ve bu tür kuruluşların konferans ve basın açıklamalarıyla ortaya attıkları iddia ve görüşleri kuşku ve çekinceyle karşılamak gerekir. |
|
53
|
|
|
|
“Demokrasi, eşitlik, kardeşlik, özgürlük, sevgi” gibi sihirli kavramlar siyaset alanında iki ucu keskin bıçak gibidir. Fevkalade istismara açık kavramlardır. Yerinde, zamanında ve ustaca kullanmasını bilmezseniz sizi yaralar, yok eder... Bunu en iyi kullanan ülkeler İngiltere, ABD ve İsrail'dir. |
|
54
|
|
|
|
Sinop, önce Gerze, geçince görüldü. Uzaktan el sallıyordu bize. Burnu, denize doğru ilerliyordu. Pinokyo gelmişti aklıma. Hani şu masal kahramanı. Hani her yalan söylediğinde burnu uzayıp giden tahta kahraman. İşte Sinop’un burnu da öylece uzayıp gidiyordu engin dalgaları yararak, Karadeniz’e… |
|
55
|
|
|
|
Maçka’nın merkezinden, yukarı doğru hiç sapmadan giderseniz, 15 km sonra Manastıra ulaşırsınız. Yolda ilerlerken, yemyeşil ağaçlarla kaplı dağlar, size eşlik eder. Dereler, akarsular da sizi hiç yalnız bırakmaz.
Altındere Köyü’ne geldiğinizde Karadağ’ın eteklerinde bir vadiye rastlarsınız. Burası, Altındere Vadisi. İşte Sümela Manastırı bu vadi içinde kurulmuş. Dağların yamacında, kayalıkların üzerinde, görkemli bir yapı olarak karşınıza çıkar. Halk, buraya “Meryem Ana” adını vermiş. |
|
56
|
|
|
|
Önce cennet gibi bir manzara görmek için Boğaztepe’ye çıkmalısınız. Burada bulunan çay bahçelerinden birinde oturup, Karadeniz’e has çaylardan içmelisiniz. Size mis gibi semaver getirirler. Bütün Karadeniz’i ayaklarınızın altına seriverirler. Ilık ılık esen rüzgar altında yudumlarsınız mis gibi tavşan kanı çaylarınızı.
Sonra şehre gezmeye inersiniz. Caddeler temizdir. Dilerseniz meydanda Atapark’a oturup dinlenirsiniz. Burası günün her anı kalabalıktır. Zannedersiniz ki bütün Trabzon halkı burada oturmuş dinleniyor. Sıcak almışsanız eğer burada buz gibi içecek meşrubatlar bulabilirsiniz. |
|
57
|
|
|
|
körfez gazetesinde çıkmış köşe yazılarımdan |
|
58
|
|
|
|
Bir durum karşısında doğru tespit yapmak çok önemlidir. Yanlış bir tespit yapılırsa bunun ucu çok yanlış yerlere çıkar. Gördüğünüz başlık fevri bir şekilde söylenmemiştir. Ben böyle düşünüyorum. Farklı düşünen varsa benim yaptığım gibi nedenini açıklasın. |
|
59
|
|
|
|
Önce Cehennem Çukuru’nu gezmenizi tavsiye ederim. Çünkü Cennet’e giderseniz burasını yorgunluktan gezemezsiniz. Yüzlerce merdiven inip çıktıktan sonra yürümeye takatiniz kalmaz.
Biz de önce Cehennem Çukuru’nu geziyoruz. Mitolojiye göre, Tanrıların babası Zeus, burada Alevler saçan bin bir başlı ejderha ile savaşmış. Zeus, ejderhayı yenmiş. Ve onu buraya hapsetmiş. |
|
60
|
|
|
|
Vakit artık sabaha yakındı. Sabah olmak üzereydi. Hasan Fehmi Efendiyi, Hatice Binnaz Hanımı, oğlu Esat Efendiyi ve yanaşması Boşnak Mehmet’i kapının önüne dizdiler. Kurşuna dizeceklerdi, durum onu gösteriyordu. Fakat o zaman ilk hedef gibi görünen Esat Efendiyi kurtarmak için babası önce ‘beni’ dedi. Önce onu mu yoksa ötekisi mi tartışması olurken kimsenin aklına gelmeyeceği bir şey oldu. Kışla istikametinde kasabadan gelen bir otomobil geçiyordu. Otomobildekiler olayı görünce durdular. Otomobilin içinden bir Fransız zabiti indi. Ve oraya doğru geldi. Sonradan anlaşıldı ki bu Fransız Zabiti, mütareke komisyonuna mensup bir kişidir ve Menemen’deki olay üzerine oraya gönderilmiştir. Aileyi kurşuna dizmek üzere olan Yunanlı subaya bazı sorular sordu. Bunlardan bir tanesi ve en önemlisi ‘Mahkeme ettiniz mi?’dir. ‘Mahkemesi yapıldı mı? Kurşuna dizmeye kalkışıyorsunuz? Ne suç işlemişlerdir?’ |
|
|
|