|
• İzEdebiyat > Deneme > Gülmece (Mizah) |
21
|
|
|
|
Dünyanın trafikte en çok korna kullanan milleti kim diye bir istatistik yapılsa, sanırım Türkiye'miz ilk sıraları açık farkla kimseye kaptırmaz... Bayılırız biz Türkler lüzumlu lüzumsuz, gerekli gereksiz korna kullanmaya. Kullanırken de tabi ağzımızdan bir kısım sinkaflı sözlerin çıkması çok muhtemel...
Gelişmiş ülkelerin böyle bir sorunu yok sanırım. Hastanelerin, huzurevlerinin ve buna benzer yerlerin yakınlarında kesin kuraldır kimseler orada kornalara basmaz. Basanlara da yüklü miktar cezalar keserler, aslolan gürültü kirliliğin önüne geçmek, sakinliği sağlamak ve huzuru temin etmektir... Biz de bu terbiyeyi, bu yapılması gereken davranış kalıbını kendi toplumumuzda uygulamak durumundayız... |
|
22
|
|
|
|
Ben daha hayatımda bir kere bile Palandökene ya da Uludağ’a veya Sarıkamış’a gidip kaymış değilim, ne iş sinekler, siz durmadan kayıyor muşsunuz. Allah bilir sinekler arası kayak yarışmaları bile yapıyorsunuzdur, hem de benim haberim maberim olmadan. Yapmayın oğlum, yapmayın yavrum kaymayın, bak bir yerinizi merinizi kırarsınız sonra da yatarsınız günlerce, zaten bir şeltoksluk canınız var. |
|
23
|
|
|
|
okuyup da adam mı olacaksınız
siz en iyisi bu tür yazılar okumayın
vesselam...
|
|
24
|
|
|
|
En önemli kitle imha silahlarının başında sarımsak gelmektedir. Ne alaka ve dahi kel alaka dediğinizi duyar gibi oluyorum. Siz hiç bol bol sarımsak yemiş ve de sizi öpme gafletinde bulunmuş bir bayan veya erkek ile bir şeyler yaşadınız mı? Yaşamadınız ise çok şanslısınız demektir. Bundan sonrada yaşamazsınız dileyelim ki... On on beş kişinin daracık bir odada olduğunu ve içlerinde bir iki tane ağzı sarımsak kokan birileri olduğunu düşünün, geri kalan o insanlar artık baygınlık mı geçirir, yoksa burunlarını mı tıkar, onu da siz takdir edin... |
|
25
|
|
|
|
Hastanelerde parasızlıktan ya da ekonomik krizden dolayı narkoz kalmamışsa ayakları ve çorapları çok fazla kokan adamların çoraplarını alıp, ameliyata girecek hastalara koklatıp, ameliyatlarını yaparsınız... Yok canım, o kadarda değil, dediniz, deyin, ben de espri olsun diye, şakacıktan yazdım zaten bunları, yüzünüze biraz tebessüm ekmek için şu mübarek günlerde... |
|
26
|
|
|
|
Önemli not: Böreğin yalnızca tarifiyle ilgilenenler, parantez içine aldığım bölümleri okumasınlar.O bölümler börek tarifi ile ilgili değil nasıl olsa. Üstelik, sizin için sıkıcı olabilir.Yine de karar sizin.
|
|
27
|
|
|
|
Susuzluk kendini gösterince deyimler, atasözleri, espriler, fıkralar, inanışlar, tutum ve davranışlar, adet ve gelenekler de değişmeye başlayacaktır. O kadar umutsuzluğa da gerek yok , güzel şeyler de olabilecektir kimbilir!
|
|
28
|
|
|
|
Amerika'da da var bir üst akıl, Almanya'da da vardır herhalde... Ama bu akıllar ne kadar üstte bir de ona bakmak lazım. Üst akıl varsa o zaman bir de bu üst akılın altında olan alt akıllar var demektir değil mi? Hayır mantığım böyle diyor yani...
|
|
29
|
|
|
|
Sizinki de dert mi hanımefendi bizimkinin yanında? ’’Gün yapmışsınız komşularınızı toplayıp masada bir kuş sütü eksikmiş, sonunda ne yapıp edip kuş sütünü de Kuş Sütçüsü bir yerden bulmuşsunuz ne kadar güzel. işte biz o kuş sütçüsünün yerini bir türlü bulamadığımızdan misafirlerimize mahcup olduk efendim, kuş sütü bulma konusunda duvara tosladık, bilmem anlatabildim mi.’’ |
|
30
|
|
31
|
|
|
|
Arkadaş, şu dünyada ne iyiliksever insanlar var, inanın gözlerim yaşarıyor, bu iyi insanları görünce duyunca... Bak kadının ismini de unuttum şimdi aklımdaydı da, Barbara mıydı, Clodya mıydı buna benzer bir isim, silmişim işte mesajını... İnşallah bu yazıyı okurda sonrada bana dönüş yapar. Ben de harcayacak değilim herhalde o serveti, vakıf kurar insanlara yardım ederim, çocuk okuturum filan... Yaparım dedim mi yaparım yani kimsenin şüphesi olmasın... |
|
32
|
|
|
|
Alırım bir ikinci el teleskop, gökyüzüne çeviririm, başlarım yıldızları gözetlemeye. Nerede bir yıldız hareketi var, orada bereket var demektir. Kaymıyorlar mı, inat edip yıldız dostlar, göktaşları, ben de göktaşı ve yıldız kaydırma duasına çıkarım. Yağmur duası var, yıldız kaydırma duası olmaz mı? O da vardır bir yerlerde arar bulurum billahi.
|
|
33
|
|
|
|
Hiç böyle bir şey duydunuz mu? Duymadıysanız duyun Sam Amca’nın ülkesinde 21 Yıldır uygulanan böyle bir eylem, böyle bir terapi yöntemi varmış... Randevu alıyorsunuz aylar öncesinden, sıraya giriyorsunuz ve sıranız da gelince gidip bir ineğe sarılıyorsunuz... Artık zaman sınırlaması var mı yok mu, nasıl oluyor bu işe onu da araştırmak lazım... |
|
34
|
|
|
|
Sigara bu hiç bırakılır mı... Gerçi bendeniz fakir, bırakalı yirmi seneyi geçse de, hem de çok faydasını da görsem de, size tavsiyem sakın bırakmayın, sakın. Siz bıraktınız mı sigarayı, maazallah sonra ne olur dünyanın hali... |
|
35
|
|
|
|
Çok şeker bir kayınvalidem var. |
|
36
|
|
|
|
Neden leylek? Güvercin değil, serçe değil, papağan hiç değil, karga zaten olmaz, illa leylek de leylek. Hayır leylekler ne diyor acaba bu büyük iftiraya? Leyleklere sorsalar ''Ulan geri zekalılar bir çocuk doğdu mu en az üç beş kilo biz nasıl taşıyalım kilometrelerce uzak diyarlardan o bebekleri, düşer gagamızdan zaman zaman, o zaman da düşük yapılır, hanımlar bizi mi suçlayacaklar, kabul etmiyoruz bu suçlamaları, bebekler uyanın, hepiniz hastanelerde dünyaya geliyorsunuz, biz ne sizi ne de başkalarını getirmiyoruz gagalarımızda. Boşuna iftira atmayın bize.'' derler, mutlaka derler bunu... |
|
37
|
|
|
|
Sevmek ne güzeldir, ne de güzeldir bir bahar günü sevdiğinin dizine başını koyup da uyumak daha sonrasında da hayaller kurmak sevdaya, hayata, geleceğe dair... Papatya Falları hemen açılmaya başlar, yanı başınızda, yakınlarınızda sarı beyaz bir papatya görürsünüz... Kalkar koparırsınız hemen; seviyor, sevmiyor, seviyor, sevmiyor, seviyooooor! Hey be seviyor çıktı bu sefer... Geçen sefer sevmiyor çıkmıştı... Yapmayın, yapmayın sakın, insanların birbirini sevip sevmediği ne papatya falında, ne kahve falında, ne de kağıt falında çıkmaz... Sevda, aşk yürek ve beyin işidir... Coşku varsa içinizde sevdiğinize karşı, çıkarsız iseniz, riyasız iseniz, dosdoğruysanız o sevda ömrünüzün sonuna kadar yürür, mutlulukla devam eder gider, gerisi fasafiso...
|
|
38
|
|
|
|
Süheyla Hanım var bizim apartmanda, kadın sanatkar resmen ev hanımlığında... Bir temizlik yapar, temizlik yaptığı yeri bal dök yala, o derece yani... Bir bulaşık yıkar bulaşık makinesi olmadan, sanırsın bulaşıklara gusül abdesti aldırıyor. Bir ütü yapar, gömlekler, ceketler dümdüz... Kocasına bir iltifatlar eder, adam yağ ile bal... Çocuklarını şapır şupur öper durmadan. Dökmeden, kırmadan her gün eşyaların yerini değiştirir... Müthiş sanatkar, ev hanımlığı Nobel’i verilse, kesin Süheyla Hanım alır hem de açık ara... Çok büyük sanatkar çok büyük...
|
|
39
|
|
|
|
Pazartesi Sendromu diye bir illet hastalık var güzel yurdumda. Daha tıp ilmi çaresini bulamadı her ne hikmetse, bulacak gibi de gözükmüyor ilerleyen yıllarda. Cumartesi ve pazar günleri tatilde yan gelip yatan arkadaşlar, pazartesi işe başladılar mı acayip şekilde bunalıyorlar sıkıntıya gark oluyorlar. O gün işe başlamasalar da keşke yüz binlerce lira borçları olsa, o hesap yani. Sırtında yüz kilo taşıt ya da savaşa gönder ama o gün işe başlatma... |
|
40
|
|
|
|
İnsan minsan değil ha! Sakın gaflete düşüp de böyle bir cevap vermeyin, gülerler... Kızıl Deniz Kestanesi en çok yaşayan canlıların başında geliyormuş, iki yüz yıl dan fazla ömrü varmış. Vay anasına yahu! Neredeyse Preveze Deniz Savaşını bile görecekmiş iki yüz üç yüz yıl geriye gitsek. Kuzey Amerika taraflarında yaşarlarmış genellikle, demek ki oraları seviyorlar... Kestaneyi çizdirmezsek bizler de çok yaşarız belki de... |
|
|
|