|
Anasayfa |
Son
Eklenenler |
Forumlar |
Üyelik |
Yazar
Katılımı |
Yazar Kütüphaneleri |
|
|
Azmi, Bir Kadın, Bir Çocuk, Bir Bebek
İsa Kantarcı
Öykü > Aşk ve Romantizm
AZM, BİR KADIN, BİR ÇOCUK, BİR BEBEK
41 yaşındaki Azmi, hayvan tüccarıydı mutlu hayatında, sığır üretip satardı, bu işlerin içinde büyümüştü, babasının işi buydu, kurbanlık için da et ve et ürünleri üreten şirketler için. Köyde bir çiftliği vardı, tarlaları vardı. Ondan sığır
satın almak için gelen bir baba ve iki oğlu vardı, kamyonla, dört sığır satın almışlardı, asmanın altında çay kahve içmişlerdi,
Azmi müşterisi şişman adamı ve iki gen
[DEVAMI]
|
|
|
• İzEdebiyat > Deneme > Gülmece (Mizah) |
101
|
|
|
|
Gazetede ki haber başlığı ve haber aynen şöyle. ''Bunu 2957'ye kadar açmayın.'' Devam ediyor altında ki açıklamalar. ''ABD'de ki Massachusetts Teknoloji Enstitüsünde ki bir kazı çalışması sırasında 1957'de gömülen bir zaman kapsülü bulundu. İçerisinde dışarıdan bakıldığında görülecek şekilde 2957'ye kadar açmayın notu taşıyan ve bin yıl boyunca içindeki materyalleri koruyacak şekilde tasarlanan kapsülle ilgili yetkililer enstitü arşivini taradı. Taramalar sonucunda profesörlerin kavanozu doldurdukları ve gömdükleri anlara dair görüntüler, profesörler tarafından geleceğe hitaben yazılmış bir mektup bulundu. Enstitü yönetimi kapsülü gömen MIT profesörlerinin isteğini yerine getirmeye ve kapsülün 2957'ye kadar açılmamasına karar verdi.'' BASINDAN/Sabah Gazetesi Dış Haberler |
|
102
|
|
|
|
Ne denir?O, arkasında bir "hoş sada" bırakıp gitmiş.Gerisi Tanrı ile Onun arasında! |
|
103
|
|
|
|
Bir lokantanın camına yazmışlar''Ramazana özel oruç bozmayan döner''Vaav ne o yoksa dinde reform oldu da bizim mi haberimiz yok? Yine cam da bir yazı ''Prestejin 2 oyunları geldi'' Herhalde pleysteyşın diyecekti dili sürçmüş. Arkadaşın biri sevgilisine yazmış ''Bu diyarlardan gidersem tek sebebi sensin'' altında el cevap''Hastir git''. Kısa ve öz başka bir ihtar ''Park etmeyin lastik güm''...
|
|
104
|
|
|
|
Sanırım bu laf İstanbul'un fethinden, yani 1453'den sonra ki zamanlarda İstanbul'da ve Üsküdar'ı da bilen bir atamız tarafından literatüre kazandırılmıştır... Tamam anladık bir atamız atı almış, sonra da Üsküdar semtine kadar sürmüş hatta, daha da ileri gitmiş gibi görünüyor o tarihte de acaba arkasından kimler baka kalmış ya da bu atı alıp da Üsküdar'ı geçen vatandaş birini filan mı dolandırmış, neyse bu konu biraz karanlık, şimdi durup dururken kimseleri suçlamayalım yok yere... |
|
105
|
|
|
|
Çek Senet Mafyası çek ve senet tahsilatı yapacağı zaman önce birbirlerine söz verirler, bu çek senet mafyasının raconudur ’’Eğer ki gidip de çek senet tahsilatı yapacağımız mekanda tahtakuruları ve de kımıl zararlıları varsa, bu adamlar tahta kurularını bile öldürememişler demek ki çok fakirler, iflas etmişler deyip, mekandan çıkacağız.’’ Burada tahsilat yapmak, kol bacak kırmak racona ters...
|
|
106
|
|
|
|
Sadece arabada mı oluyor gaz vermek? Toplumun hemen hemen her kesiminde her yerde rastlayabilirsiniz gaz verme olayına... Devlet Dairelerinde amirden, alt kademede ki memura... Askerde bile pohpohladınız mı erleri eğitimde ‘'Hadi koçum, aslansın sen, kaplansın, yiğitsin.'' Dediniz mi eğitim yaptırırken daha bir başka hareket ediyor erler, onbaşılar... ‘'Ayağınızı şöyle bir Türk gibi vurun yürürken de yer gök titresin be aslanlarım.'' Bundan güzel gaz mı var? Ama gaz da vermesen asker bizim askerimiz Allah var canı gönülden yapıyorlar askerliklerini hepsini Allah ailelerine ve milletimize bağışlasın...
|
|
107
|
|
|
|
Bu cümleyi, ’’Hay ağzını öpeyim ben senin.’’ cümlesini çok sık kullanıyorsanız farkında olmadan, aman dikkat edin, hele de bayanlara kullanırken, bir de yanında kocası ya da erkek arkadaşı varken, sonra başınıza olmadık işler açılabilir, benden söylemesi... Adam alıngandır, siz espri yaptım sanırsınız, ama göz morarır birden... |
|
108
|
|
|
|
Aşktan, sevdadan kalbiniz kırılmış olabilir. Partinize küsmüşsünüzdür, kalbinizi hem kırar hem de yorarlar... Tuttuğunuz takım istediğiniz sonuçları alamaz yine kırılır kalbiniz ile birlikte her bir yerleriniz... O zaman bir yapıştırıcı lazım size, ama o bildiğiniz kimyasal yapıştırıcılar ile bu iş hallolmaz.
|
|
109
|
|
|
|
Bazen tekli koltukta kimi zamanda iki kişilik koltuklarda seyahat ederim. Bir bakarsınız arkanızdaki veya önünüzdeki koltukta bir adam vapur düdüğü gibi horlamakta... Zaten o durumda ne sizin, ne de başkasının uyumasına imkan yoktur. Bir sağa bir sola dönersiniz, gecenin içine edilir... Hele bir de ufak bebek varsa, bir de ağlamaya başladıysa, sustur susturabilir isen... |
|
110
|
|
111
|
|
112
|
|
|
|
Zannetmem aşkında, aşıkların da kulakları illaki duyuyordur. Yoksa o sevgi, aşk sözcükleri gözlerini kör etmezdi değil mi? Çoğu aşık aşkını haykırmak ister sevdiğinin yüzüne de bazı zamanda bunu bir türlü beceremez... Beceremezdi, diyelim eskiden. İnanın eskiden cep telefonu ve İnternet yokken bu işler daha zordu... Şimdi sevdiğin ile muhatap olmadan, patlat cepten bir mesaj ya da Face'den yolla bir mail hallolur her bir şey... |
|
113
|
|
|
|
Tuvalet kağıdı der burun kıvırır geçeriz. Oysa tuvalete girdiğinizde cebinizde bir kalem olsa, hadi tutun bir de orada ilham geliverdi, çıkarın kalemi nakış nakış işleyin aklınıza gelen düşünceleri, artık şiir mi olur yoksa düz yazı mı olur o da sizin bileceğiniz iş tabi ki... Boşuna dememişler değil mi ''Türkün aklı ya büyük abdest yaparken ya da kaçarken.'' diye... Tuvalete girdiniz, nezle ya da grip olmuşsunuz o an da yanınızda kağıt mendil de yok, hemen tuvalet kağıdı imdadınıza yetişecektir. İki silin atıverin hemen... Tam tuvalette iken tesadüf bu ya cep telefonunuz çaldı, elinizde pis, hemen tuvalet kağıdı ile tutup da telefonunuzu, arayan ile uzun uzun, konuşabilirsiniz... Ben de ki de ne akıllar...
|
|
114
|
|
|
|
Bir de bu Ğ yi kim yumuşatıyor ona da bakmak lazım. Kendi kendine yumuşama özelliği mi almış acaba zaman içerisinde? Ya da bunun bir sevgilisi vardı da acaba o mu yumuşattı bu G’ yi? Hep mi böyle yumuşak kalacak kıyamete kadar? Tutup da Türk Dil Kurumuna bir dilekçe ile başvurup ’’Ben yumuşak olarak kalmak istemiyorum bu saatten sonra.’’ derse, bu durumda Türk Dil Kurumu ne yapacaktır? |
|
115
|
|
|
|
Ünlü Gurme Ekonomist Al-Sat Kaktüs'ün Gözlüğünden Son Bilimsel Gelişmelerin Ekonomimiz Üzerinde Olası Etkileri. |
|
116
|
|
|
|
'Parayı sevmiyen mi var''diye hemen bana karşı cephe almayın canım, hele bir anlatacaklarımı dinleyin ondan sonra karar verirsiniz. Rabbimin bile ayeti var bu hususta bileniniz vardır bilmeyeniniz vardır, o da şöyle''Mal biriktirip de Allah yolunda sarfetmeyenlere can yakıcı azabı müjdele'' yani Allah bile mantıksız bir şekilde para istifçiliğine karşı... |
|
117
|
|
|
|
Hadi ağzınıza aldınız da tat filan alamadınız. Dönüp de sormaz mı adam ''Yahu kardeşim hani bu aşk tadındaydı, hiç bana öyle gelmedi hemen paramı geri verin yoksa sizi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, hatta daha da ileri gidip Lahey Adalet Divanına olmadı Birleşmiş Milletlere kadar şikayet ederim.'' diye de akabinde ve detayında sorun irdelenebilir... |
|
118
|
|
|
|
Çok değil, beş-altı durum artı reçetenin ardından, sonunda otobüse binmek zorunda kaldığım bir gün, ilk uygulamayı hayata geçirmeyi başardım. Nezaketle; gideceğim yerin güzergâhı üstünde olup olmadığını sorduğumda,“ Kör müsün, okuman yazman yok mu?” diye hırlayan otobüs şoförüne;
“ Evet, körüm. Okumam yazmam da yok. Fakat bu durumda bile senin ebenin çanağını çatlatacak bir yol bulurum” diye öyle bir çemkirdim ki... |
|
119
|
|
|
|
Ayşe Hanımların evine on beş günde bir temizlik görevlisi olarak gelen Safinaz Görevkadını, Ayşe Hanımın komşusu Nazan Hanım tarafından da görülüp beğenilince, yüz seksen Türk Lirası karşılığı ve artı yemek ve yol parası da dahil edilerek transfer edilmiştir... Transfer olduktan sonra çok mutlu olduğunu söyleyen Safinaz Hanım ’’Artık önümüzdeki maçlara bakaca.... pardon tozlara bakacağız.’’ demiş ve konuyu kapatmıştır...
|
|
120
|
|
|
|