###### Şimdi gelelim Akıncılar hakkındaki tespit ve düşüncelerimize:
Soyları:
Rumeli’ye geçen ilk akıncı beyleri Hacı İlbeyi ve Gazi Evrenos Bey’dir. Ananevi sözlü tarih geleneğine göre Hacı İlbeyi ve Gazi Evrenos Bey Süleyman Paşa ile Rumeli’ye ilk geçenler arasındadır.
Tarih kaynaklarında Hacı İlbeyi hakkında ayrıntılı bilgi bulunmuyor. Karesi (Balıkesir) beyinin veziri olduğu ve Karesi vilayetinin ilhakından (1335 ve sonrası) Osmanlı devletinin hizmetine geçtiği yazılı. Bazı kaynaklarda Hacı İlbeyi hakkında farklı bilgiler var. Rivayete göre Hacı İlbeyi son Selçuklu Sultanı Gıyasettin Mesut II.nin son şehzadesi Ahmed Murad Selçuki’dir. 6 yaşında (1303) yılında babası tarafından yetiştirilmek için Osman Gazi’ye gönderilmiştir. Selçuklu Sultanının asıl amacı oğlunun can güvenliğidir. Gerçekten de Selçuklu Devletinin yıkılmasından sonra İlhanlı Devleti yaşayan Selçuklu şehzadelerini 1417 yılına kadar araştırmış bulduklarını da öldürmüştür. Orhan Gazi’nin yanında yetişen Hacı İlbeyi Karesi vilayetinin ilhakından sonra Karesi valisi Süleyman Paşa’nın maiyetine girer. Rumeli’deki fetihlerin çoğuna bilfiil katılır. Osman Gazi’nin kızıyla evlenerek Orhan Gazi ile akraba olur. Hayatta iken üç oğlunun şehadetine tanık olur. Soyu kızından devam eder. 1352’den sonra Rumeli’ye yerleşen akıncıların ilk Emir-ül Ümerasıdır. 1364 yılındaki Sırp Sındığı savaşını zekası sayesinde kazanır. Savaştan sonra -dedikoduya göre- Rumeli Beylerbeyi Lala Şahin Paşa tarafından zehirletilerek öldürülür. Vefatından önce yaptığı vasiyette dini yaşamış olmaları şartıyla torunlarından birinin Abdullah Mihal Gazi’nin torunlarından biriyle evlendirilmesini vasiyet eder.
Gazi (Hacı) Evrenos Bey: Hayatının çoğunu Rumeli’de geçiren Osmanlı’nın ilk ve en meşhur Akıncı-Uç Beyi’dir. Rivayetlere göre 1288-1417 tarihleri arasında 129 yıl yaşamıştır. Osmanlı tarihçilerinden Gelibolu’lu Mustafa Ali’ye göre Evrenos Bey, hayır sahibi, sevap işleyen, cesur, cihad yapan, boylu-poslu, yüce gönüllü ve saygıdeğer bir emir idi. Hoca Sadeddin ”Okçulukta eşi benzeri yoktu” diyerek över. Osmanlı tarihlerindeki ünvanı “Melikü’l-guzât ve’l-mücâhidîn kâhirînü’l-kefere ve’l-müşrikîn Gazi ve Hacı Evrenos Bey”(gazilerin ve mücahidlerin sultanı, kâfirleri ezen Gazi Hacı Evrenos Bey) dir. Gagavuz Türklerinden Hristiyan bir Türkmen olduğu düşünülmektedir.
Balaban Bey (Seyyid Ali Sultan)Vatan ÖZGÜL Sofya’nın ilk sancak beyi İnce Balaban Bey’in Seyyid Ali Sultan isminle bilinen bir evliya olduğunu yazmaktadır. (Özgül’e göre; 1403 yılında vefat eden Seyyid Ali Sultan gençliğinde akıncı komutanlığı yapmış, yaşı ilerleyince Dimetoka’da ki Abdal Murad zaviyesinin şeyhi olarak vefat etmiştir.) Balabanlı ailesi Osmanlı’nın Rumeli fetihlerinde bilfiil hizmet etmiş bir ailedir. 1299 yılında bağımsızlık alameti olarak Konya sarayından Tabl (Davul) ve kös getiren kişi Karaca Balaban Çavuş’tur.
Köse Mihal (Abdullah Mihal Gazi) Torunu MAHMUT R. GAZİMİHAL’in yazdığına göre Türk kökenlidir.1313 yılında Osman Gazi'nin davetiyle Müslüman olmuştur. Üç oğlu (Aziz, Ali ve Balta) ve sayısız torunlarıyla en meşhur akıncı ailesinin kurucusu ve isim babasıdır.
Malkoç Bey (Malkoçoğulları ve Yahya Paşazadeler) Ailenin kurucusu ve isim babası Malkoç Bey Hamidoğlu Beyliğinin son şehzadesidir. 1389 yılındaki Kosova savaşına oğlu Mustafa Bey’le birlikte okçu komutanı olarak katıldı. Savaştan sonra Yıldırım Bayezid Han’ın maiyetine katıldı. Niğbolu Uç-Sancak beyi olarak vazife yaptı. Malkoçoğlu ailesi yaklaşık 250 yıl Osmanlı devletine hizmet etmiştir. Ailenin bir kolu torunlarından Yahya Paşa’dan dolayı Yahya Paşazadeler adıyla meşhur olmuştur.
Saruhanlı Paşa Yiğit Bey-Turahan oğulları. Manisa’dan Filibe’ye zorunlu iskan edilen Paşa Yiğit Bey Üsküp sancak beyi olarak 20 yıldan fazla akıncı beyliği yapmıştır. Oğlu Hacı Turahan Bey. torunları Ömer ve Ahmet Bey meşhur akıncı beylerindendir. Evlatlığı Muhtedi Sarı İshak Bey ve oğlu İsa Bey Üsküp sancak beyliği yapmıştır. Bosna taraflarına akınlar yapmışlardır.
GümlüoğluPaşa Yiğit Bey ve oğulları Saltık ve İskender Beyler hakkında fazla bilgi yok. Eski Zağra’da ikamet ettikleri, Paşa Yiğit Bey’in Kosova savaşına öncü birlik kuvvetleri komutanlığı yaptığı biliniyor.
Eğitimleri:
Akıncıların nasıl bir eğitimden sonra akıncı oldukları bilinmiyor. Ancak üst düzey bir eğitim almış olmaları gerekir. Akıncılar genellikle Komando asker sınıfının Osmanlı devletindeki karşılığı olarak anılırlar. Bana göre ise Akıncıların tam karşılığı Özel Kuvvetler(Bordo Bereliler) dir. Hepsi değilse bile Akıncı Kurmay kadrosunun (Subaşı, Binbaşı ve Akıncı Beyi) üst düzey bir eğitimden geçmiş olmalıdır. Rumeli’de vazife yaptıkları için Mesafe ölçümü, zaman ayarı ve en azından bir veya iki yabancı dil bilmeleri gerekir diye düşünüyorum. (Mihaloğlu Gazi Ali Bey-1430-1500- 4-5 yabancı dil bilmektedir.) En ufak hatalarında bozguna uğramak bir yana emirlerindeki binlerce akıncıyla birlikte ölmeleri işten bile değildir. Algılarımızın aksine akın mıntıkası rast gele değildir. Akıncılar aynı zaman da Avrupa ülkelerinde istihbarat elemanı olarak çalışmaktadırlar. Akıncı beylerinin üst düzey eğitim almış olmaları mantığa aykırı değildir. Hemen hemen her sancakta sayısız sıbyan mektepleri ve medreseler bulunmaktadır. Ekonomik durumları sebebiyle özel hocalar tarafından eğitilmeleri mümkündür. 1352-1826 arasındaki 400 yıldan fazla zaman içindeki faaliyetleri düşünülünce akıncıların Din gayretlerinin üst düzeyde olduğunu düşünmek mantıklı bir karar olacaktır. Akıncı faaliyetlerini sadece Maceraperestlik ve zenginlik amacıyla yapıldığını düşünmek bir yana can tehlikesi içindeki yaşamlardan bahsediyoruz. 14 ve 15. Yüzyılın en meşhur şeyhi Akyazılı Sultan’ın Rumeli’nin her yerinde tekkelerinin olduğu, Anadolu’dan Rumeli’ye bir derviş ve şeyh göçü olduğu bilinmektedir. Yıldırım Bayezid Han’ın Kazruni dervişlerini mali olarak desteklediği (Kazruniler kılıçlı dervişlerdir) bilinmektedir.
Yıldırım Bayezid'in damadı Emir Buhari (Emir Sultan) hazretleri Rumeli akıncılarının manevi koruyucusu ve piri kabul edilmiştir.
Silahları: Akıncıların temel silahları zannedilenin aksine kılıç değil ok ve yay’dır. Orta Asya Göçebe kültürünün gereği olarak ok ve yaya aşina olan Türkler akıncı ocağında da bunu devam ettirmişlerdir. At üstünde Avrupa’yı talan etmeye çıkan akıncının kılıçtan çok ok ve yaya ihtiyacı vardır. Kılıç yaya (piyade) silahıdır. Akıncılar düzenli orduyla yaptıkları savaşlarda genellikle mağlup olmuşlardır. Ağırlık yapmaması için zırh giymeyen akıncıların, akın sırasında belli zamanda belli yerde buluşup aynı hızla geri dönmek gibi bir mecburiyetleri vardır çünkü. Akıncılar yanlarında Bozdoğan denilen kısa saplı bir gürz taşırlardı.
Ekonomik Durumları: Bir Venedik Florisi (altını)nin değerinin 40 akçe, Besili bir koyunun 30-40 akçe, amele yevmiyesinin iki, bir kile un (50-70Kg) un 2 akçe olduğu bir ortamda akıncıların ellerindeki ekomonik güç gerçekten inanılmazdır. Gazi Evrenos Bey’in Yıldırım Bayezid Han’ın düğününde takdim ettiği hediyeleri Aşıkpaşazade tarihinde şöyle anlatmaktadır: “yüz kul ve yüz kız oğlan cariye ve on oğlanın elinde on gümüş tepsi içi dolu filori ve on oğlan elinde dahi on altun tepsi ve sekseninin elinde gümüş ibrik ve gümüş maşraba.”Akıncı Uç Beyleri bu servetlerini vakıf ve hayır işlerine harcamışlardır. Evrenos Bey’in Yenice Vardar şehrindeki imaret-zaviyesinde aynı anda yüzlerce kişi ücretsiz yemek yiyebilmektedir. Herkese bir ekmek, iki öğün çorba ve atlarına bir torba arpa ücretsiz verilmektedir. Gazi/Hacı Evrenos Bey’in oğulları İki Yürekli Ali ve Hacı İsa Bey’in ayrı vakıfları vardır. Rumeli Uç Beyleri kahramanlıklarından ziyade vakıf insan olmalarıyla
tanınmaktadırlar.
Yaşamları: Akıncıların günlük yaşamları hakkında bilgiye ulaşamadım. İslam dininin şekillendirdiği bir sosyal hayatlarının olduğunu düşünüyorum. Her sancakta en az bir tane tekke olduğu, Rumeli’nin her yerinde Akyazılı Sultan tekkelerinin bulunduğu, Paşa Yiğit Bey’in Meddah Baba isimli bir veli ye çok hürmet ettiği biliniyor. Zaten Dini gayreti had safhada olmayan bir gurubun bu kadar büyük fütuhatta bulunması ve kanlarıyla elde ettikleri servetlerini hayır işlerine vakfetmeleri düşünülemez.
Merkezi Hükümetle İlişkileri: Süleyman Paşa, Murad I. Yıldırım Bayezid zamanında Akıncı-Uç beylerinin Osmanlı sultanlarıyla araları oldukça iyidir. Canlarını ortaya koyarak kazandıkları zaferlerin dünyevi karşılığını Tımar ve Ganimet olarak almakta ve sultana sadakatle hizmet etmektedirler. Akıncılar Fetret devrine kadar devlet işlerine ve saltanat mücadelesine karışmamışlardır. Fetret Devrini bitiren son savaşta akıncılar Sultan Mehmet I.in yanında yer almışlardır.(Bir kaynakta Üsküp sancak beyi Paşa Yiğit ve Tırhala sancak beyi Sinan beyin Çamurlu Derbent savaşının başında saf değiştirdikleri yazılıdır. Belki de bu sebeple Paşa Yiğit Bey 1414 yılında sancak beyliğini oğulluğu Sarı İshak Bey’e bırakarak emekli olmuştur. 1421 yılındaki Düzmece Mustafa isyanında Mihaloğulları hariç akıncılar Mustafa Çelebi’nin tarafında yer almışlar, son anda Mihaloğlu Gazi Mehmet Bey’in Ulubat Çayı önünde isimleriyle çağırarak (Bire Türk Turahan Bire hayın, ardından Evrenosoğullarını ve Gümlüoğlunu Sultan II.Murad’ın yanına geçmek için ikna etmiştir.) İsyana katılmalarından olsa gerek Sultan II.Murad’ın Akıncı beylerine güvenmediğini tarihçiler yazıyor. Sonraki dönemlerde akıncılar merkezden uzakta yalnızca akıncılıkla uğraşmışlar, sadece Malkoçoğlu ailesinden Yavuz Ali Paşa kısa süreliğine Baş Vezirlik yapmıştır.