Çok Erken Gittin Yüreğimden

Bu sabah gitmeliydin yüreğimden,bu sabah yanaşmalıydı kamyonlar yüreğimin önüne ve hatıralarla dolu eşyalar araçlara yüklendiğinde son kez sarılmalıydım boynuna elveda demeden.Başka yüreklere taşırken seni,baharlar anlamını yitirmeden,başka yürekler adın dilimden firar ettiğinde tir tir titremeden.O beyaz önlüklü doktor bu sabah ne kadar ömrüm kaldığını söylemeden gittin.Ben senden önce kendimi terk ederken gitmeliydin ama dedim ya çok erken gittin yüreğimden...

yazı resim

Bu sabah gitmeliydin yüreğimden,bu sabah yanaşmalıydı kamyonlar yüreğimin önüne ve hatıralarla dolu eşyalar araçlara yüklendiğinde bir elveda sözcüğün yankılanmasa da olurdu içimde.Ama erken gittin;bu sabah gün doğarken,ben senden önce kendimi terk ederken gitmeliydin yüreğimden.Sokaklarımın içindeki o en güzel dairenin boşluğunu farkedenler oldu çevremde ve günlerce çırpındılar bir kuş olup süzülmek,kanatlarının altında biriktirdikleri rüzgarla yol vermek için bıraktığın hasrete.Bense aynı sarhoşlukla,o yakama yapışıp kelimelerime sıkışan özleminle dolaştım tüm sokaklarımı.İçimde maviden bir gökyüzü;herkes kanat çırpıp konmak istedi,konacak bir yer bulamadılar.Gökyüzüyse kaybetti maviliğini,gri bulutlar rehin alırken tüm mavileri onlar inatla kanat çırptılar ve ben özlemini kelimelerimde taşıdıkça onlar bıraktığın hasreti yok etmeye çalıştılar.Taşıdığım bu özlemi saklayabilmek için sembolik bir mezar bulmalıydım gönlümde ve ben kalbimi sana mezar yaptım.O mezara gelirken ellerimde çiçekler,gözlerimde siyahtan bir perde...Özlemini kimselere belli etmeden kaçırdım ama her sohbetimde adın dilimden firar edip karıştı cümlelerime.Ben seni aradım bu mezarda onlarsa inatla konabilecek bir yer...Gri bulutlar senelerce ağlattı mavilikleri ve gönlümde uçuşanların kanatları ıslandı.Sen ıslandın onlar gelip mezarına kondular.Hepsi çok üşümüştü,tir tir titriyordu kanatları,dayanamadım bir tanesini avuçlarımın arasına aldım.Senden sonra avuçlarıma değen ilk kanattı,o avuçlarımda tir tir titrerken kalbimde birşeyleri tekrar kanattı ve ben hayaline kanarken kendim gibi kanattığım gönüllerdeki o kan kokusunu çektim ciğerlerime.
Önce yüreğinde çağlayan kandan ırmaklar durdu sonra kanatlarındaki titreme.Avuçlarımın arasında iki el,sende solan baharımı o mezarın başında başkasına devrettim ve ümitsizce bir başkasının tomurcuk tutan yüreğinde yitip gittim.O kanatlar şefkatle örttü üstümü,adın dilimden her firar ettiğinde kandan ırmaklar tekrar çağladı ama isyan etmeden herkes sıkıca beni bağrına bastı .Onlar beni bağrına bastı tenimde iki kanat;adın dilimden firar etti üstüme kanat çekenlerin baharlarını sattım haraç mezat ve bir gece tıpkı sen gibi sabahı beklemeden adın dilimden firar eder korkusuyla bir elveda bile demeden taşındım hepsinin yüreğinden.Belki bir gün dönerim umuduyla benim yaptığım gibi sokaklarında beni beklediler.Maviliklerini esir aldı gri bulutlar,kalplerinde boydan boya bir kabristan,onlar ağladı ben ıslandım ve ben baharlarımı sana devrettim sense sattın haraç mezat.
Bu sabah gitmeliydin yüreğimden,bu sabah yanaşmalıydı kamyonlar yüreğimin önüne ve hatıralarla dolu eşyalar araçlara yüklendiğinde son kez sarılmalıydım boynuna elveda demeden.Başka yüreklere taşırken seni,baharlar anlamını yitirmeden,başka yürekler adın dilimden firar ettiğinde tir tir titremeden.O beyaz önlüklü doktor bu sabah ne kadar ömrüm kaldığını söylemeden gittin.Ben senden önce kendimi terk ederken gitmeliydin ama dedim ya çok erken gittin yüreğimden...

Başa Dön