Değişim, hayatın bir gerçeğidir. Kuşlar, bitkiler, şehirler değişir. Dünya kirlenir, sular tükenir, ağaçlar azalır, savaşlar filan olur, edebiyat akımları gelir geçer. Biz de “hayat değişiyor” deriz. İnsanlar da sürekli değişir. Yaşlanırız, saçımızı kestiririz, boyumuz uzar, kilo alırız...
Peki, gerçekten değiştiğimden nasıl emin olabilirim? İçimde bir şeylerin tamamen değiştiğini, artık eski ben olmadığımı nasıl anlarım? Eskisi kadar gülmüyorsam, ya da daha mutluysam veya artık hiç yalan söylemiyorsam gerçekten değişmiş miyimdir? Eskisine göre daha kurnazsam veya çalışkansam, irademe daha hakim veya daha sevgi doluysam ben artık yeni bir ben olma yolunda ilerlemiş sayılır mıyım? Yoksa bunların hepsi de içimdeki merkezi imparatorluğun verdiği basit yönetimsel kararlardan mı ibarettir? Bulunduğum durum, yaşadığım olaylar, öğrendiklerim ve tecrübelerim sonunda, artık içimdeki Ben’in öyle olmaya veya davranmaya karar vermesiyle mi gerçekleşir? Söz gelimi artık daha dost canlısı biri olmanın faydalı olacağına ikna olup öyle bir karaktere bürünmeme sebep olabilir mi bu Benlik? Ya da artık yaşamda daha başarılı olamayacağıma inanıp depresif bir insan olmanın daha mantıklı olduğuna kanaat getirmesiyle ömür boyu depresif kalma ihtimalim var mıdır? Ve daha ilginci tüm bu köklü değişimleri benliğimdeki kalıcı değişimler olarak yorumlayıp geri dönüşü olmayacak şekilde yeni bir ben oluşturduğu sanısına kapılabilir miyim?
Peki, şimdi tekrar düşününce insan için gerçekten değişim var mıdır? Milyonlarca farklı parametreye bağlı bu değişimleri gerçekten özdeki değişim sayabilir miyiz? Yeni doğmuş bir bebekte de, ölmek üzere olan bir ihtiyarda da var olan Benlik’i nasıl algılayabilirim? Yoksa o benim sınırlarımın ötesinde bir yerlerde algılayamayacağım kadar uzaklarda, benim naciz vücudumun tamamen dışında mıdır?