"Gelecek, her zaman dündür; sadece daha pahalıya geliyor." - Dorothy Parker (kurgusal alıntı)"

Ehliyet, Adalet ve Hakiki Üstünlük

Bu metin, İslam'ın yönetim anlayışındaki "emanet" ve "ehliyet" kavramlarını inceliyor. Kur'an-ı Kerim'den alıntılarla, modern liderlik yaklaşımlarına İslami perspektiften ışık tutuyor. Görev dağılımında sadece teknik yetkinliğin değil, ahlaki değerlerin de önemini vurgulayan bu anlayış, adil ve etkili bir yönetim için evrensel ilkeler sunuyor.

yazı resim

İnsanlık tarihi boyunca toplumlar, yönetim ve liderlik konularında çeşitli yaklaşımlar geliştirmiştir. Ancak İslam'ın getirdiği perspektif, bu konuları salt dünyevi başarı veya sosyal statüyle değil, daha derin ve evrensel ilkelerle ele alır. Kur'an-ı Kerim'de belirtilen "emanet" kavramı ve ehliyet ilkesi, modern yönetim anlayışımıza ışık tutabilecek değerli öğretiler içermektedir. Allah'ın Nisa Suresi'nde buyurduğu "Şüphesiz Allah size emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder" ayeti, sorumluluk dağılımının temel ilkesini ortaya koymaktadır. Bu ilke, herhangi bir görevi ya da yetkiyi üstlenecek kişinin, o konuda gerekli bilgi, beceri ve ahlaki değerlere sahip olması gerektiğini vurgular. Ehliyet kavramı, yalnızca teknik yetkinliği değil, aynı zamanda güvenilirlik, dürüstlük ve adalet duygusunu da kapsar. Bir kişinin ehil olması, sadece işi yapabilecek kapasiteye sahip olması değil, aynı zamanda o işi yaparken toplumun ve bireylerin haklarını koruyabilecek karakter yapısına sahip olması anlamına gelir. Günümüz dünyasında diploma, unvan ve akademik başarılar çoğunlukla kişilerin yeterliliklerini ölçmenin ana kriterleri olarak görülür. Ancak İslam'ın bakış açısı bu konuda daha kapsayıcı ve derinliklidir. Gerçek bilgi ve hikmet, yalnızca kurumsal eğitimle sınırlı değildir. Okul görmemiş ancak kendini sürekli geliştiren, yaşam tecrübesi ve hikmet sahibi bir kişi, yıllarca akademik eğitim almış doktora yapmış birinden daha bilgili, daha ehil olabilir. Bu durumda önemli olan, kişinin sahip olduğu kağıt üzerindeki sertifikalar, diplomalar değil, gerçek hayatta ortaya koyduğu bilgi, beceri ve karakter yapısıdır. Bilgi, sürekli öğrenme ve kendini geliştirme süreci içinde edinilir. Formal eğitim bu sürecin önemli bir parçası olabilir, ancak tek başına yeterli değildir. Gerçek ehliyet, teorik bilgi ile pratik deneyimin, teknik beceri ile ahlaki değerlerin birleşiminden doğar. İnsan psikolojisindeki en tehlikeli eğilimlerden biri, kendini başkalarından üstün görme meylidir. Kur'an-ı Kerim'in bize sunduğu İblis'in hikayesi, bu konuda çarpıcı bir örnek teşkil eder. İblis, "Ben ondan üstünüm" diyerek Allah'ın emrine karşı geldi ve bu kibirli tutumu yüzünden lanetlendi. Bu hikayenin günümüz toplumuna verdiği mesaj son derece önemlidir. Bir kişinin sahip olduğu eğitim seviyesi, sosyal statüsü, maddi durumu veya etnik kökeni onu başkalarından bilgili, yetenekli, becerikli, üstün yapmaz. Doktora derecesine sahip bir kişi, kendini okul okumamış ama geliştiren, bilge ve tecrübeli birinden üstün göremez. Aynı şekilde, hiçbir ırk, renk veya soy başka bir ırktan üstün değildir. Bu tür üstünlük taslamalar, İblis'in düştüğü kibir tuzağının farklı tezahürleridir. Gerçek üstünlük, takva, adalet ve hakkaniyette aranmalıdır. Bu değerler, kişinin sahip olduğu diploma veya unvanla değil, davranışları ve karakter yapısıyla ölçülür. Nisa Suresi'nin 59. ayetinde belirtilen "emir sahibine itaat" ilkesi, liderlik ve yönetim konusunda önemli bir perspektif sunar. Ancak bu itaat, kör bir boyun eğme değil, adalet ve ehliyet temelinde kurulmuş bir düzen içinde gerçekleşir. "Emir sahibi" olmak, bir ayrıcalık veya üstünlük alameti değil, aksine büyük bir sorumluluktur. Bu sorumluluk, yalnızca verilen emirlerin yerine getirilmesini sağlamak değil, aynı zamanda adaletle hükmetmek, kibirden uzak durmak ve emaneti hakkıyla korumak anlamına gelir. Liderlik, hizmet etme sorumluluğudur. Gerçek lider, kendini toplumun efendisi değil, hizmetkârı olarak görür. Bu yaklaşım, modern liderlik teorilerinde de karşımıza çıkan "hizmetkâr liderlik" kavramıyla örtüşmektedir. Adalet, İslam'da hem bireysel hem de toplumsal yaşamın temel taşıdır. Kur'an-ı Kerim'de belirtilen "adaletle hükmetme" emri, sadece yöneticiler için değil, herhangi bir konumda sorumluluk taşıyan herkes için geçerlidir. Adalet, herkesi hak ettiği konuma yerleştirmek anlamına gelir. Bu, kişilerin sahip olduğu gerçek yetenekler, bilgi ve karakter özelliklerine göre değerlendirilmesi, önyargılardan uzak durulması ve objektif kriterler kullanılması demektir. Adaletli davranmak, bazen popüler olmayan kararlar almayı gerektirebilir. Ancak gerçek lider, toplumsal baskı veya kişisel çıkarlar yerine, adalet ilkesini tercih eder. Modern dünyada, kariyer yükseltmeleri, atamalar ve liderlik pozisyonları çoğunlukla kişisel ilişkiler, siyasi bağlantılar veya salt akademik başarılar temelinde gerçekleşir. Ancak İslam'ın sunduğu ehliyet ve adalet ilkeleri, bu yaklaşımın yetersizliğini ortaya koyar. Gerçek ehliyet, çok boyutlu bir kavramdır. Teknik bilgi, pratik deneyim, ahlaki değerler ve karakter yapısının birleşiminden oluşur. Bir kişinin ehil olup olmadığını değerlendirirken, sadece CV'sine, eğitimine değil, gerçek hayatta ortaya koyduğu performansa bakmak gerekir. Ayrıca, hiçbir birey veya grup kendini başkalarından bilgili, yetenekli, üstün göremez. Bu, eğitim seviyesi, sosyal statü, etnik köken veya herhangi bir diğer kriter için de geçerlidir. Gerçek üstünlük, Allah katındaki takva ve dünya hayatındaki adalet ve hakkaniyette aranmalıdır. İslam'ın liderlik ve sorumluluk konusundaki yaklaşımı, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde önemli dersler içermektedir. Emaneti ehline verme ilkesi, toplumsal düzenin sağlıklı işleyişi için temel bir gerekliliktir. Bu ilke, sadece devlet yönetiminde değil, iş hayatından aile yapısına kadar her alanda uygulanabilir. Gerçek liderlik, hizmet etme sorumluluğu taşır. Lider, kendini toplumun efendisi değil, hizmetkârı olarak görmelidir. Bu yaklaşım, hem liderlik kalitesini artırır hem de toplumsal adaleti güçlendirir. Son olarak, hiçbir kişi veya grup kendini başkalarından bilgili, yetenekli, üstün göremez. Bu, İblis'in düştüğü kibir tuzağıdır ve her insanın kaçınması gereken bir tehlikedir. Gerçek üstünlük, takva, adalet ve hakkaniyette aranmalıdır. Bu ilkeler, günümüz dünyasının karmaşık sorunlarına çözüm bulma konusunda değerli rehberlik sunabilir. Ehliyet, adalet ve alçakgönüllülük temelinde kurulacak bir toplumsal düzen, hem bireysel hem de toplumsal refah için gerekli zemini hazırlayabilir.

Yorumlar

Başa Dön