Fırat'la Halleşelim

. Ve gözlerini kapat eteğinde Fıratın. Ruhunu güneşe emanet ederek dinle. Güneş yaksın, yürek kavrulsun, kulak görev üzere Evet şimdi dinle Fıratın her zerresini. Haykırışlarını duyarsın ehl-i sünnetin. Hüseyin, Hüseyinlerini duyarsın ve dahi Zeynebin.

yazı resim

Fırat Hep sessiz ve sakin. Kalmamış onda çılgınca savrulmaktan hiçbir iz. Utanırcasına boynu bükük ve ağlarcasına şırıl şırıl. Ve gözlerini kapat eteğinde Fıratın. Ruhunu güneşe emanet ederek dinle. Güneş yaksın, yürek kavrulsun, kulak görev üzere Evet şimdi dinle Fıratın her zerresini. Haykırışlarını duyarsın ehl-i sünnetin. Hüseyin, Hüseyinlerini duyarsın ve dahi Zeynebin.
Ve şunu da anlayacaksın o esnada; zannedildiği gibi serin falan da değildir suyu Fıratın.Ne zaman ki matarasına sızmadı kervanın; yandı sinesi. Ve kaynar o gün,bugündür. Ne zaman bir genç kız pembe topuklarını değdirmek istese bir katresine, titrer ve hafif bir tokat atar, utanmışlık beraberinde. Hüseyinin ciğerlerine deva olmayan, onu ferahlatmayan hiçbir damla, hiçbir tasarrufa layık değildir keza.
Ve Zeynel Abidin. Babasının dudak çatlağına asılı kalmış dualarda yazılı adı. Gözyaşlarını Fıratın eteğine bırakmış, Kufede kalmış yanık yüreği. Nebinin ciğerparesinin can özü o. Birkaç ciğersizin acı fiilinin en büyük yitirmişi Yetimler yetimi Zeynel! Kulaklarıma dolmuş kabuslarımdaki sesin. Babalarına seslenmekten haya duysun çocuklar, senin boynun bükükken. Sen babanı kabuslarda hatırlarken, tatlı rüyalar dilesin anneler, rüyalarında okşasın babaları saçlarını.
Ve sana en çok Fırat yansın. Süngü ucundaki kutlu yaprakların, kutlu başın, onca çığlığın sükutu derin tanığı. Bağrına bassın seni, adı adınla yan yana yazılsın. Türkülerde anılsın hikayeniz. Belki o zaman ağıtlar diner bir nebze.
Ve şimdi söyle Fırat! Dudaklara sunulmakla mı çatlarsın, sunulmamakla mı? Hüseyinin dili damağı gibi mi kurursun, Yezidin dimağı gibi mi? Ben susayım sen anlat Fırat, konuş şehadet sancağı

Başa Dön