Milyonlarca kar tanesinden biriyim şimdi ben. Yere doğru süzülerek inen, rüzgarla savrulup hangi bir köşeye tutunacağı belli olmayan.
Tek başına kaldığı anda sıcaklığa direnemeyip yok olmaya saniyeler kadar yakın olan.
Omuz omuza olmaktan başka yaşam koşulu olmasa dahi kendi kaderine doğru uçuşarak yol alan, çaresizce kendinden bağımsız uçuşan diğer taneleri seyretmekten başka şansı olmayan.
Sımsıkı tutunarak etrafında ki diğer kar tanelerine ancak mevcudiyetini koruyabilecek olan, sokuldukça üşüyen; üşüdükçe var olan.
Sadece soğuğa mahkum bir kar tanesiyim ben, soğukluk dışında hiçbir şeye temasım olması mümkün olmayan. Varolabilmek için olduğum gibi kalmak zorunda olan. Varolmak için büyümek, büyümek için ise kendim gibi milyonlarca/milyarlarca kar tanesine sarılmak zorunda olan. Bulunduğu yeri bembeyaz örten bir kar yığınının parçası olması gereken.
Zamanın rengini siyaha döndüreceğini bilen fakat beyazdan başka rengi olmayan, kir ile giyinen bir kar tanesiyim.
Düştüğü yerden erimek dışında ancak bir kartopu olarak veya süpürülen çamur birikintilerine kapılarak ayrılması mümkün olan, kendinden başka değdiği her şeyi soğutan.
Değdiğini soğuturken kendi soğuğunu terk eden, sıcaklığını koruyamayıp o değdiği tende eriyen…
Erirken veda edemeyecek kadar süratli yok olan, geride minicik bir damla öpücük bırakan yalnız bir kar tanesiyim.
Diğer kar taneleri ile tek benzer yanı altı köşesi olan fakat tüm yanılanların yuvarlak sandığı bir kar tanesiyim ben. Olduğum gibi değil de yakıştırdıkları gibi görenlerin gözünde ki altı köşesiz yuvarlak kar tanesiyim.