Karmaşa Üzerine

Her yer birbirinin bütünü gibi. Tamamlandığında daha da büyüyen bir bulmaca. Dar sokaklar, yine içimi boğarcasına üzerime geliyor. Yetilerimi her geçen gün kaybediyorum. Mukavemetim kırılıyor. Hava nedense daha da soğuyor. İnsanlar, gittikçe

yazı resim

Her yer birbirinin bütünü gibi. Tamamlandığında daha da büyüyen bir bulmaca. Dar sokaklar, yine içimi boğarcasına üzerime geliyor. Yetilerimi her geçen gün kaybediyorum. Mukavemetim kırılıyor. Hava nedense daha da soğuyor. İnsanlar, gittikçe takım elbiseleşiyorlar. Kırılma indisim sadece onların arasındaki kontraslığımda kalıyor. Keşke güneşi görebilsem. Hatta o kadar kamaştırsa ki gözümü, hiçbir karmaşayı görmeyiversem. Aç kalmamak, bu düzen canavarına yenilmemek için vazgeçtiğim güneşten. Onu terk ettim aynı gündüzün geceyi terk edişi gibi. Sonra karanlığın bir parçası oluverdim. En son, büyüdüğümü hissetmeye başladığım zamanlar güneşle sevişiyordum. Tenime dokunuşu, gözümü kamaştırması ve bana aydınlığı göstermesi, hiç önemli gelmiyordu o zamanlar. Ama artık biliyorum ki buradaki karmaşayı yok etmeye yeterli kudreti var bunun. Yansımadan oluşan bu doğal tanenin, benim dünyamda yeri yok mu diye düşünüyorum bazen? Ya da var da ben mi duyumsayamıyorum?

Birazdan mesaim bitecek. Yorgun ve bitkin bir şekilde evime koşup, güzel bir uyku çekeceğim. Neden? Yarın ki karmaşaya daha iyi hazırlanabilmek için. Belki de korkuyorumdur aydınlıkla yeniden tanışmaya. Çünkü bozuştu artık kuruyan ellerimde, sadece umut oldu benim için sarhoş hikayelerde. Kimse bilmez gecenin uyuşmasını, üstüne gelerek seni uyuşturmasını. Aslında herkes bunu kısa bir süre yaşar ve sonra sabah olur onlar için ; aydınlık. Ama bir süre bundan uzak kalırlarsa, gecenin ve ona ait insanların karanlık yüzünü görüverir. İster istemez uyuşur ve o da bunun bir parçası olur. Gecenin ona verdiği karanlık maskeyi o da takar. Başka biri olabilme gücü, kimliksiz kalabilme gücü o kadar cazip gelir ki, aydınlık yavaş yavaş korkutucu gelmeye başlar. En sonunda kafası, karmaşayla tanışır. Ama artık geriye dönüş yoktur ve sessizce bırakır kendini, kimliksiz kendini, tutunamayan gecelere ve onun savrulan yapraklarına. İşte takım elbiselilerin işten çıkıp, çalıştığım gece kulüplerine gelişlerinin kısa bir öyküsü. Ve işte benim onları karşılayıp, hüzünlü bir şekilde "iyi geceler" diyişimin kısa öyküsü. Ben bir gece bekçisiyim ve birazdan mesaim bitecek, gündüz ise yeni mesaisine rüyalarımda devam edecek...

Başa Dön