*** Masal bu ya… Görklü ormanın birbirinden farklı ve bir o kadar da birbirine bağlı ağaçları varmış. Ormanın göğsüne oturduğu yüce dağın hemen bitiminde de bir uçurum… ( Ne diyordu şair: “Uçurumlarla dağlar birbirinden çıkmadır.” Özdemir Asaf)
*** Ağaçların içinde kökleri kutlu olanı, köklerinden aldığı güçle kollarını göğe yaymış, yapraklarını nota yapıp dallarına asmış, her esintide neşeli ve renkli kuşların cıvıltıları duyulurmuş. Ben diyeyim şarkı, sen de türkü, candan ötüp, dallarını, yapraklarını, köklerini ayrı öperlermiş. Günlerden bir gün, bu ağacın bir yanına tilki, diğer bir yanına çakal gelmiş, aslında ikisi de birbirini görmüşler ama görmezden gelip kendi alanlarında dolanır görünmeyi yeğlemişler. Bir kuşlar görememiş onları, kendi melodileri eşliğinde, yaprak hışırtısı alkışlarında gözlerini ağaçlarına doğan güneşten alamazlarmış.
*** Gel zaman git zaman, çakalla tilkiye bir de sırtlan eklenmiş, başlamışlar ağacın etrafında dönmeye. Dalları yüksek gelince, kökleri kemirmeye başlamışlar zanlı dişleriyle epey uğraşmışlar, kökler o kadar sağlammış ki kemirmekle baş edemeyeceklerini anlayan üç orman yiyen, boylarınca kovuk oymuşlar ağacın gövdesine, başka başka kemirgenler aranmışlar. Tüm bu telaşa aldırmayan kuşlar, arada duydukları pis sırıtkan salyalı solumalara ve hırıltılı dalaşmalara yukardan baktıklarını sanırken, oyuğun içinden yukarıya doğru leş eşelemekten kararmış pençelerin hırsını düşünmemişler çünkü herkesi kendi gibi bilenlerin bilmem kaçıncı kez yinelenen sahne gösteriminin doğum zamanı gelmiş olmalıymış. “Şerden hayr doğar.” şiarında ağacın içinden gelen sesleri ayırt etmeye çalışmışlar, ne var ki sesler hem çok yakından geliyormuş hem de birbirinden ayırt edilemeyecek patırtıda. Bir ara “Flap… Flap…” gibi bir ses duyan kuşlar, gagalarında sakladıkları ötüşleri, güneş yönünden gelen ateş renginde devasa kanatlara giden ıslığa dönüştürmüşler. Derler ki: Her dilde söylenen “Anka, Simurg, Tuğrul Kuşu, Phoenix…” gibi adlarla tüm dünyanın bildiği efsanenin destana dönüşümünün ve güneşi omuzlayıp gelişinin çıkardığı ses, bu ıslığa çok benzermiş…
Funda Paktan