Üşüyorum
Sesinden, Teninden Yoksun,
Bu Yoksul Gecede
Üşüyorum Feraye..
Öznesi Çalınmış, bir cümle gibiyim.
Aslolan anlamını yitirmiş,
Rotasız, yelkensiz, rüzgarsız
Savrulmaktayım.
Kendimi aradığım zamanlarda,
Şimdi en olmak istediğim yerdeyim.
Sendeyim.
Zannetmeki bitecek bu feryat bendeki,
Tükendikçe çoğalacak, kısıldıkça avaz avaz bağıracağım Feraye...
“Hiç” olan Dünya gayemin
Tek gayesi olacak
Sana seslenmek...
Beklenmedik düşlerle uyandıracağım seni
Hiç ummadığın zamanlar da düşeceğim usuna
Korkutmayacağım seni
Nisan yağmurları gibi ferahlıkla geleceğim sana
Güzel kokunun benden geldiğini bileceksin
Leylak, Yasemen ve Fesleğen...
Kokuları saracak seni
Ben geldiğinde aklına.
Rabbim nasıl bir özlemek bu...
Feraye..
Gözlerinin arkasında var olan
Parkasına rüzgar sığdırmış bir adam var
Rıhtımını kaybeden kalbinde
Sığıntısız, öyle bir sessizlik hakim ki
İnancımın iç çekişlerini
İşte bilirsin...
Aklın ve gönlün mağaralarında
Şimdi neredesim Feraye
Kime gülüyorsun
Hangi taşı delip geçiyor yüzün
Çaresiz umut
Gölgesiz su
Yarınsız akşam...
Nakle yetmiyor cümlelerim
Çitlerin ve tel örgülerin sınırlandırdığı
Bu soğuk ve yoksul gecede...